İskenderun yok oluyor
Çocukluktan gençliğe geçtiğim İskenderun inanılmaz bir kentti. Büyük İskender'in izleri vardı. Fransız kültürünün yansıması vardı. Türkiye'deki şehirlerin Batı yüzüydü. Demir çelik fabrikası yapılacak dendi. Yapıldı da... Bu bir anlamda ülke adına yatırım ve işsizlere iş bulan bir kurumdu. Ama İskenderun ilk darbeyi yedi. Kentin yaşam biçimi yani kültürü değişti. Batı'nın yüzü olan İskenderun bir anda Doğu'nun o kara yüzü oldu. O güzelim şehrin o güzelim denizi ve doğası çirkinleşti. Bu kimin umurunda ki... Hatırlıyorum da Demir Çelik Fabrikası yoksul bir köylünün arazisi üzerine kurulmuştu. Yoksulluktan bir anda zenginliğe kavuşan sahil köylüsü bankadan çıkarken parasının bir bölümünü kapkaççılara kaptırmıştı. Polis kısa zamanda bu hırsızları yakaladı. Yeğeni Mevlit kahvede tavla oynayan amcasına demiş ki, 'Karakola gel, şikayetçi ol ve paranı geri al.." Mehmet Amca elindeki zarı tavlaya doğru atarken basmış kahkahayı: "3-5 kuruş için beni karakola kadar yorma!..." Yoksullar zengin oldukça sorunlara kimse bakmaz oldu. Doğa yok oldu. Kültür yok edildi. Bir tek kişi çıkıp da 'ne oluyoruz' demedi. O kızgın ve öfkeli futbol seyircisi bile değişmişti. Bir dönemler 1. Lig'de şampiyonluğa oynayan İskenderunspor bile bugün amatör kümede. Bugün çok sevilen Belediye Başkanı Mehmet Aslan bile İskenderunlu değil. Kültür değişimi de kimsenin umurunda değildi. Umurunda olanlar da İskenderun'u terk ettiler! Daha geçenlerde bir İspanyol gemisi tam 4 yıl demir attığı Körfez'in tam orta yerinde aniden batıverdi. İçinde personel yoktu. Bu gemiyi periler mi batırdı? Üstelik dünyada hiçbir ülkenin kabul etmediği 2.500 ton atıkla battı. Peki bu duruma kimse itiraz etmedi mi? İskenderun kaymakamı itiraz etti. O her gün o gemiyi yazmış yazmış... Sonuç mu? Gemi battığı gün İskenderun'dan tayini çıkarılmış. Bu konuyu arkadaşım Mehmet Yakar'a sordum, "Halkın hiç mi tepkisi olmadı?" Kardeşim Mehmet çok ciddi biçimde yorum yaptı, "Arkasından gözyaşı döktük." Efendim sona bıraktığım şu; halk nefes alamıyor. Dörtyol, Payas derken İskenderun Koyu nefes alamıyor. Fabrikaların bacalarından çıkan zehri halk soluyor. Kanser hastalığı inanılmaz artmış. İskenderun; balığı ve özellikle jumbo karidesiyle ünlüydü. Şimdi bütün balık lokantaları kebap lokantası olmuş. O güzelim verimli topraklar da yok edilmiş, kocaman binalar yapılmış. Portakal bahçeleri yok edilmiş. Sebze bahçeleri de öyle. Şimdi dağlara taşlara seralar yapılıyor, hormonlu domates, biber patlıcan yetiştiriliyor. Balık tutan, sebze yetiştiren, tatil için gelen yok artık. İskenderun ölüyor. Gözünüz aydın!
|