Fair Play'e ihanet ettim, şike yaptım
Bir dönemler yenilmez bir takım vardı. Otoriteler, 2000 yılının takımı olarak kabul ettikleri Dinamo Kiev için aynı şeyi söylüyordu: "Bu takımı dünyada yenecek takım yok." İşte o "Harika takım..." özel maç için Türkiye'ye geldi ve İnönü'de Fenerbahçe'nin karşısına açıktı. Bir de baktık ki Engin Verel, Kiev savunmasını parçalayarak golünü attı. Tribünler çılgın gibi... Tel örgülerin üzerine çıkıp taraftarlarına sarılan bizim Engin'de mutlu. Ama... Yalnız. Bu sevince pek ortak olan da yok. Efendim maçı Fener, Engin'in golü ile 1-0 kazandı. Herkes soyunma odasına giderken Engin isyan ediyordu: "Cemil Abi... Kiev'e golü attım gelip beni tebrik etmedin..." Oğlum... Golü sen atmadın. Onlar izin verdi de gol oldu. Bu maç bağlama oğlum... Bu kez Engin sinir içinde isyan etti; "Tüh be. Bilseydim o golü atmazdım." Her neyse efendim... O maç öncesinde Kiev takımının topluca Kapalıçarşı'da bol alışveriş ettiği herkesin birer deri ceket aldığı yazıldı çizildi. Aslında o golü atan ve galibiyeti alan Fener Başkanı Ali Şen'di. Hem de 11 deri cekete... Efendim gördünüz değil mi bir şike nasıl oluyor? Öyleyse devam edeyim. Şampiyonlukta son haftaya girilmiş. Galatasaray Ankara'da PTT ile oynuyor. Fenerbahçe ise İnönü'de Beşiktaş ile... Galatasaray yenilirse ve Fenerbahçe'de Beşiktaş'ı yenerse şampiyon. Son dakikalara doğru maç golsüz devam ederken tribünlerde bir anons; "Ankara'da Galatasaray 1-0 mağlup". Şeref tribününden sahaya atlayan Faruk Ilgaz, bir antrenör gibi taktik vermeye başladı; "Maçı alın şampiyonuz". Öyle bir atmosfer oldu ki Beşiktaş taraftarı da "Yenilin, Fener şampiyon olsun" diyor. Maçın son dakikalarında galiba Ogün Altıparmak'ın şutu gol oldu. Yani oldu işte.. Beşiktaş taraftarı üzülmedi, neredeyse sevindi. Bütün takım omuzlarda. Fener şampiyonluk turu atıyor... Taraftar Taksim'e ulaşmış çılgın gibi seviniyor. Ben ise manyetolu telefonun başında bağırıyorum: "Alo Ankara... Çık aradan Bolu, alo Ankara..." Başkent'le bağlantı kurdum. "Yahu dedim Galatasaray 1-0 mağlup mu?" Meslektaşım Metin Gören, "Evet Kazım Ağam" dedi. "Galatasaray 1-0 mağluptu ama şimdi 7-1 galip." Telefonu kapattıktan sonra yanımdakilere bağırıyorum. Aman duyan kim? Olan oldu... Beşiktaş yaptığı kıyaklıkla kaldı. Efendim "Şike böyle oluyor da teşvik nasıl oluyor?" derseniz anlatayım... Polonya'da (Katowice) Dünya Şampiyonası'ndayız. Salih Bora minderde 13-11 yendiği İtalyan Vicenza Meazza'ya masada yenilmiş, odasında ağlıyor. Ben "Nasıl yenildin Salih?" diyorum. O da anlatıyor: "Bu çocuk benim çırağım. Onu ben yetiştirdim. Fiat fabrikalarının sporcusu. Ta İtalya'dan Bursa'ya Tofaş'a geldi. Her oyunu ona öğrettim." "Salih" diyerek kızıyorum, "Usta her oyunu öğretir ama çırağını yenecek bir oyunu kendine saklar". Salih "Haklısın" dedi.
DOLARLA İDDİA Bizim Faik Gürses ise "Bu iş bitti mi?" diye sordu. Salih ise "Hayır, bitmedi. Şu yan odada kalan Polonyalı İtalyan'ı tuşla yenerse, o zaman ben finale çıkarım" dedi. Tayfun Gündoğar (İstanbulspor başkanıydı, rahmetli oldu) Faik Gürses (DHA Müdürü), Mustafa Yener (TRT'nin genel müdür yardımcısıydı, emekli oldu) ve ben Polonyalı güreşçinin kapısını çaldım. Bir de baktık ki karısı ile oooooo! Bizim Faik küt diye sordu. "İtalyan'ı yenersen istediğin kadar dolar veririz." Adam şaşkın. "Garanti mi?" diyor. Biz ise "Garanti" diyoruz. "Tamam" dedi. Maçtan önce üçümüzün kendi harcırahlarımızdan topladığımız dolarlar, bizim Mustafa'nın elinde. Mustafa da Polonyalı güreşçiye "İtalyan'ı yen bu paralar senin" diyor. Güreş başladı Polonyalı fırtına gibi. Üç dakikada İtalyan tuş. Polonyalının sevinmek için peşinden koşan antrenörünü iterek bizim Mustafa'ya koşması var ki, unutamam. Efendim, vatan millet uğruna teşvik primini ben de verdim. Bu yazıya okuyan benim meslektaşlar, "Kazım fair biri değil" der. Öyle mi dersiniz... O zaman ülkem adına o kadar çok fair suçu işledim ki. Türk güreşçisi yenerse finale çıkıyor. Yunanistan güreşçisi de yenerse o da finale çıkıyor. Bir de baktım ki Yunanistan maçını Türk (Bizim Ahmet Köksal), Türkiye maçını da Yunan hakem yönetiyor. Siz olsaydınız ne yapardınız? Ben iki hakeme gittim, "Bu maçı çenç edin" dedim! İki güreşçi aynı anda yan yana mindere çıktı. Türk hakem Yunan güreşçinin, Yunan hakem de Türk güreşçinin elini havaya kaldırdı. Bu bir fair davranış değildi ama kendimle de gurur duydum. Ne yapayım vatan sağ olsun efendim.
|