Dümbüllü'nün kavuğu bizim Savaş Ay'a daha çok yakışır!
Onu ilk kez Beşiktaş'ta Bahçe Sineması'nda izlemiştim. Seyircinin sahneye attığı hıyarı gösterip: "Beyefendi kartvizitini yollamış bana" diyordu. O hıyarlığı yapan bile İsmail Dümbüllü'nün o harika esprisine inanılmaz gülüyordu. Ne zaman Cem Yılmaz'ı izlesem aklıma hep İsmail Dümbüllü gelir. Sahi Ferhan Şensoy, "Dümbüllü'nün kavuğunu tiyatrocunun birine veririm. Cem Yılmaz'a vermem" diyor ya... İnanılmaz ayıp ediyor Ferhan. Dümbüllü'nün kavuğu en çok Cem Yılmaz'a yakışır. Elbette Ata Demirer de çok özel biri ama (Sevgili Demirer, Kanal D'deki bir söyleşisinde, "Sadece Kazım Kanat'ın taklidini yapamıyorum" demiş. Taklit edilemeyen biri olmak ya çok güzel ya da çok!..) Tek kişilik şov dediğimiz bu olayda Cem Yılmaz, binlerce kişinin gözünün içine bakmasına aldırmadan, orada yapayalnız öyle şeyler yapıyor ki!.. İnsanlar gülüyor, hüzünleniyor ve düşünüyor. Cem Yılmaz'ın yaptığı iş inanılması zor bir iş. Hem de çok zor! Öyleyse sizlere bir sır vereyim, Dümbüllü'nün kavuğuna bir değil iki aday da ben göstersem, dersiniz ki "Kazım Kanat saçmalama!.." Efendim saçmalamıyorum ve çok ciddi biri olarak bizim Savaş Ay ile Nebil Özgentürk'ü, Dümbüllü'nün kavuğuna aday olarak gösteriyorum. Biliyorum yine "Saçmalama" dediniz! Öyleyse anlatayım. Sabah'ı Türkiye'nin bir numarası yapmaya kararlı olan Sevgili Genel Yayın Yönetmenimiz Ergun Babahan'ın etrafında Antalya'da toplandık. Bir çalışma gününün gecesinde günün yorgunluğunu çıkarıyoruz. İşte an tek kişilik şovda önce Savaş Ay sahne aldı. Atatürk'ün, "Ordular ilk hedefiniz..." emrini öyle bir taklit etti ki... Sonra da İsmet İnönü'nün başbakanlık hikayesini. Bizim dinlerken gülmekten öldüğümüz bu olayı İsmet İnönü'nün damadı rahmetli Metin Toker de dinlemiş. Herkes "Şimdi Metin Toker, Savaş Ay'ı öldürecek" derken... O da ne!.. Metin Toker oturduğu koltuktan "küt" diye yere düşmüş. Gülmekten neredeyse ölecek... Bizler de aynen Metin Toker gibi gülmekten yerdeyiz. (Bir ara Savaş Ay yazı işleri müdiremiz Balçiçek Pamir'i öyle bir taklit etti ki inanamazsınız. Savaş Ay elinde telefon, mahallenin elektriği kesilmiş, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ile konuşuyor!..) Elbette sevgili Savaş Ay bunları yaparken Balçiçek Hanım masamızda yoktu!. Sonra bizim Nebil sahne aldı. Önce Yaşar Kemal oldu! Sonra Genco Erkal (Çok da hoş oldu!..) Finali ise büyük usta Çetin Altan'la bitirdi... (Büyük ustanın Zülfü Livaneli'ye küs ve kırgın olduğunu da öğrendik...) Sonra bu müthiş ikiliden şiirler dinledik. Duygulandık. O güzel geceden kalan çok şey vardı. Ama en önemlisi şuydu; başarmak için bir aile gibi olmak şart. Sevgili Ergun Babahan'ın etrafında toplandığımız o gece o duyguyu yaşadım. MESAJ: Geçen hafta "Dünyanın en güzel kenti İskenderun ölüyor" yazıma inanılmaz hoş tepkiler geldi. Seslerini duyurduğum için mutlu oldular. Evet İskenderun ölürken, bir başka kentimiz Alanya'dan söz edeceğim. Çağdaş bir kent. Alanya'yı gezerken bir anda kendimi Berlin'de hissettim. Aradaki fark şuydu. Berlin'deki Türklerin yaşamı var ya... Alanya'daki Almanlar aynen Berlin'deki Türkler gibi... Bir gün bir yabancının Akdeniz sahillerinde bana söyledikleri gerçekleşir gibi, "Bu kültür, bu kent ve bu doğa sadece siz Türklerin malı değil. Bunlar insanlığın malı"... Hayır, hayır kıskanmayalım surat asmayalım. Türkiye, dünyanın malı!..
|