Hadi baba eşek olsana!
Bugün pazar.. Çoğu aile için tatil günü.. Sabah erken kalkmak derdi yok, kahvaltı keyfi var.. İş stresinden bir günlüğüne uzaklaşmak, çocuklarla birlikte vakit geçirmek, belki spor yapmak, belki alışverişe çıkmak, belki arabaya atlayıp dolaşmaya çıkmak.. Belki de televizyon karşısında kumandanın bütün gün sahibi olmanın keyfini çıkarmak.. Bunları düşlüyorsunuz hafta boyunca.. Ama daha sabahın 8'inde yatak odanızın kapısı açılıyor, birden üzerinize küçük bir canavar fırlıyor.. "Hadi baba, hadi anne kalkın" diye.. 10-15 dakika savuşturma politikası izliyorsunuz ama nafile.. Mecburen kalkıyorsunuz. Belki bir şirkette genel müdürsünüz, belki orduda binbaşı, belki bir doktor, belki inşaat mühendisi.. Yani ciddi ciddi bir adamsınız, her gün onlarca kişiyle, yüzlerce sorunla boğuşan.. Çoğunun üstesinden geliyorsunuz da hafta sonu küçücük bir felaket dize getiriyor sizi.. Gazeteye şöyle göz ucuyla bakıyorsunuz, kahvenizi yudumlarken.. Çizgi filmin başına diktiğiniz küçük canavar hemen geliyor yanınıza.. "Hadi baba eşek olsana" diye başlıyor tutturmaya.. Anne başlıyor gülümsemeye.. Yapacak bir şey yok, kaçacak bir delik de.. Koca adam çöküyor dizlerinin üstüne, canavar çıkıyor üstüne ve basıyor kahkahayı. Boğuşma, gıdıklama ve bol öpücük. Ne stres kalıyor, ne iş, ne sorun. Yan odadaki 8 yaşındaki kızınız internette bulduğu bir şeyi göstermek istiyor size.. Küçük bir kağıttaki notu gördüğünüzde şaşkınlığınızı gizleyemiyorsunuz.. İngilizce Family yani aile kelimesi ile ilgili güzel bir benzetme bu.. Ailenin önemini bir kez daha anlıyorsunuz: Father, And, Mother, I, Love, You Arabayla dışarı çıkmayı planlıyorsunuz ama hafta sonunun o saçma sapan trafiğinden ürküp biraz yürüyüşle yetiniyorsunuz.. Derken öğleden sonra oluyor.. Mütevazı bir lokantada dört kişi güzel bir yemek yiyorsunuz. Sonra ailece sinemaya.. Akşama doğru çocuklar ve anneyi eve bırakıp en büyük hobilerinizden birine koşuyorsunuz.. Halı sahada futbol oynamak tabii ki.. Goller atıyorsunuz, galip geliyorsunuz.. Eve döndüğünüzde zafer kazanmış bir komutan edanız var.. Kapıyı açan yine 4 yaşındaki oğlunuz.. "Sen daha yatmadın mı?" diye fırçalıyorsunuz küçük canavarı.. "Yatarım ama eşek olursan" yanıtını yapıştırıveriyor size.. Çare yok yine dizleriniz üstündesiniz..
Güç, para, ev, araba, yazlık her şey kazanılabilir, bazen de kaybedilebilir. Yaşam bunları kazanmak ve kaybetmekle geçer zaten.. Bazılarının yaşam çizgisi bunlara sahip olmaya yetmez bile.. Bazıları doğuştan şanslıdır her şey sunulmuştur önlerine.. Ama aile sevgisi karşılıksız olan en büyük değerdir yaşamda.. 2 ile 7 yaş arası anne baba sevgisinden yoksun kalmış çocuklar temeli yanlış atılmış binaya benzerler.. Yıllar sonra o bina sallandığında, "Elimden geleni yaptım. Paraysa para, okulsa okul, arabaysa araba. Ne isterse verdim" diyemezsiniz.. Eğer zamanında dizleriniz üzerine çöküp eşek olmadıysanız, artık çok geç demektir.. Her pazar onun size gelmesini bekler durursunuz.. "Keşke şimdi, 18 yaşında gelse de eşek olsam" dersiniz. Sevginin beklemeyeceğini anlamışsınızdır. Ama artık çok geçtir..
|