| |
|
|
Meğer Nur Çintay A. ne kadar şanslıymış!
Herkesle ve Hıncal Uluç'la bile ters düşebilen ve hatta tavlayı da bir bilgi oyunu sanan şu Emre Aköz'e birinin çıkıp laf yetiştirmesini uzun zamandır beklemekteydim. Sonunda eksik olmasın Reha Muhtar yaptı bunu. Emre Aköz her zaman olduğu gibi yine asimetrik davrandı ve Latife Hanım'ı savundu bir yazısında. Yetmezmiş gibi, Atatürk'ü bir "Koca" olarak ele aldı. "Mustafa Kemal'i bir erkek veya bir koca olarak sütten çıkmış ak kaşık mı sanıyorsunuz" dedi... "Fikriye Hanım'a ettiği haksızlığı bilmiyor musunuz," dediği yetmezmiş gibi, "Fikriye'ye değil, kendi milletine de haksızlık etmedi mi? Sabahlara dek süren içki sofraları olmasaydı daha uzun yaşamaz mıydı" gibi cümleleri de kurup köşesinde kullandı? Bir gün önce İlker Sarıer, "Latife Hanım, Gazi ile evliliğinde başarılı olsaydı, son nefesine kadar onun yanında bir kader ortağı olarak kalabilmiş olsaydı ve hele hele de Gazi'ye evlat verebilmiş olsaydı, o zaman işte kişisel hatıratı çok büyük değer taşıyabilirdi" diye yazmıştı. Emre Aköz buna karşı ne dedi, biliyor musunuz? -Kimin kime evlat veremediği konusunda emin misin? Elinde bir kanıt var mı? Sakın tam tersi doğru olmasın? Dua et ki feministler eskisi kadar faal değil; yoksa bakış açından dolayı seni lime lime ederlerdi! Bu satırları okuduğum dakikadan beri, "Makul çoğunluğun sesi"nin yükselmesini beklemekteydim.. Derken baktım Reha Muhtar sesini yükseltmiş ve Aköz'e kendince gereken cevabı vermişti. Üstelik Emre Aköz'ü "Aşil'in Topuğu"ndan vurarak yapmıştı bu işi. Şöyle demişti: -Senin sevgili Nur Çintay'la muhteşem bir evliliğiniz var... Allah uzun ömür versin, keyifli bir mutluluğunuz da var... Ama Atatürk gibi bir adamla evlenmeye karar veren kadın, çok daha fazla şeyi kabul etmek zorunda... Atatürk'ün karısı olmak herkese nasip değil... Öyleyse onun fedakarlıkları da herkesten fazla olacak... Hem Atatürk'le evli olacağım, hem de istediğim zaman "kocacığım yanıma gel de beraber radyo dinleyelim çay içip tombala oynayalım" diyeceğim...Yok öyle şey... Reha Muhtar'ın bu çarpıcı cümlelerini okuduktan sonra, ümit ederim ki Emre Aköz kendisinin Atatürk değil, "Sıradan bir erkek" olduğunu anlamıştır ve bir daha Latife Hanım'a dönük empati denemeleri yapmaz artık. Bu arada ümit ediyorum ki, Radikal yazarı Nur Çintay A. da, sıradan bir erkekle evlendiği için ne kadar şanslı olduğunun farkına varmıştır. Neticede Nur Çintay'ın arkadaşlarının yanında kocasına "Emre" diye adı ile hitap edebilmesi, kolesterolü fazla yemekleri yediği zaman "Yeter artık" diyebilmesi ve kızınca da onu azarlayabilmesi, Reha Muhtar'ın söylemi ile "Atatürk gibi bir adamla" evli olmamasının getirdiği ayrıcalıklardır. Sanıyorum Nur Çintay da bunların farkında. Arşivden bir yazısını buldum. Sıradan insanların evliliklerinin ne kadar basit beklentiler üzerinde oluştuğunu şöyle anlatmış 24 Mart 2003'te, -Benim evde olduğum günler Emre Aköz'ün işe gitmesi asap bozucu oluyor. Özellikle de pazar günleri. Nedir pazar? Kaşık yapılır, kahvaltı yapılır, gazetelere bakılır. Sonra akşama kadar yine kaşık yapılır. En fazla soldan sağa/sağdan sola dönülür. Pazarları, sallan yuvarlan günüdür. Hayır, pazarları bizim için iş günü. Kaçış yok. Ben pazartesi yazısını yazıyorum. E.A. ise Balmumcu yollarına düşüyor. Ya da bana öyle söylüyor! İnanıyorum. Çünkü sabah vedalaşmamız pek travmatik oluyor. Ben böyle askere yollar gibi yapışıyorum, evirip çevirip 45 kere öpüyorum. O da diyor ki 'Gidiym ki geliym. Ne kadar çabuk gidersem, o kadar çabuk dönerim.' Ya Emre Aköz evden çıkarken "Benim ne zaman döneceğim belli olmaz, Cumhuriyet'i ilan etmeye gidiyorum" deseydi ne yapardı Nur Çintay?
|