|
|
|
|
|
|
Bush'un sırlarını açıklayan adam
Analist Thomas Barnett'ın çok konuşulan kitabında ABD'nin yeni güvenlik stratejisi anlatılıyor.
ABD neden Kuzey Kore, İran ve Suriye ile ipleri kopartıyor? Irak'ta zirveye ulaşan Amerikan müdahalelerinin anlamı ne? Tüm bu kritik sorular Thomas Barnett'ın "Pentagon'un Yeni Haritası" adlı kitabında yanıtlanıyor.
Pentagon'un stratejisti Bush'un sırlarını anlattı
Thomas Barnett 11 Eylül'e kadar hiç kimsenin tanımadığı bir analistti. Ancak Wall Street için yaptığı araştırma ABD'nin güvenlik stratejisini yeniden biçimlendirdi. İşte Pentagon'un yeni haritası.
George W. Bush 20 Ocak günü ailesine ait İncil'in üzerine elini koyarak yemin ettikten sonra yaptığı 17 dakikalık konuşmada gelecek 4 yıldaki politikasının sinyallerini de vermişti. Bush Amerikan "özgürlüğünü" tüm dünyaya yaymaktan söz etmiş ve "Henüz işimiz bitmedi" demişti... 500 bin kişinin izlediği konuşmada 32 kez "özgürlük" kelimesini kullanan Bush'un bu konuşmasının "kodları" çeşitli biçimlerde çözülse de, bütün analizciler hedefe Güney Kore, Suriye, İran, Suudi Arabistan gibi ülkelerin yerleştirildiğinden emindi. Bush'un ABD'yi ve dolayısıyla dünyayı politikanın kavramlarından çok "İncil'in vaadleriyle" şekillendirmeye çalıştığı, Amerikan politikalarında kıyameti hızlandırmaya çalışan "Evangelizm" önemli bir yer tuttuğu pek çok uzman tarafından dile getirildi. Ancak Beyaz Saray'ın olmasa bile Pentagon'un dünyaya ve geleceğe bakışını "İncil" değil, bir dizi stratejist ve analist belirliyor. 11 Eylül'den sonra "önüne geçilmesi gereken korkunç bir gelecek"ten, kaostan ve belirsizlikten söz eden Pentagon savaşa kadar uzanan politik gerilimleri büyük bir stratejinin parçası olarak yürürlüğe koyuyor. Peki ama bu stratejiyi kimler belirliyor ve gerçekten ne düşünüyorlar? Bu stratejiyi oluşturan meçhul adamlardan biri Thomas Barnett 11 Eylül saldırılarına kadar Dünya Ticaret Merkezi'nin bir numaralı kulesinin en tepesindeki ofisinde sessiz sedasız çalışan bir analistti... Bir Wall Street şirketi için "küreselleşmenin, küresel güvenlik çevresini nasıl yeniden oluşturduğunu" ortaya koyan bir araştırma yapıyordu. İkiz Kuleler yerle bir olduğunda Barnett da "Pentagon'un gelecekteki savaşının stratejik vizyonunu oluşturmak" gibi bir göreve atandı. Onu asıl keşfeden Esquire Dergisi'nin editörleri oldu. Esquire, 2002 yılında Barnett'ı "en iyi ve en parlak fikir adamı" ilan ettiğinde üzerinde çalıştığı bu araştırma çoktan ABD'nin yeni güvenlik stratejisinin "kilit taşı" haline gelmiş ve Bush ekibi tarafından keşfedilmişti. 2003 yılı Mart ayında yine Esquire Dergisi'ne yazdığı "Pentagon'un Yeni Haritası" başlığını taşıyan makalesi kısa sürede dünyanın dört bir yanındaki güç sahiplerine ulaştı. Thomas Barnett adı artık ABD'nin bir numaralı "stratejisti" olarak anılıyordu. Daha net ifade etmek gerekirse Barnett ABD'nin yeni ve büyük stratejisinin "dilini" oluşturdu. Barnett'ın "yaratmaya değer geleceği" biçimlendiren bu stratejisi geçtiğimiz günlerde "Pentagon'un Yeni Haritası, 21. Yüzyılda Savaş ve Barış" başlığıyla 1001 Kitap tarafından Türkçe'ye çevrildi. Barnett'in stratejisinde kritik iki kavram var; "işleyen merkez" ve "entegre olmamış boşluk". İşleyen merkez ABD, Avrupa, Çin, Hindistan gibi global ekonominin önde gelen aktörlerinden oluşuyor. Entegre olmamış boşluk ise nüfus ve coğrafya olarak dünyanın üçte ikisinden fazlasını oluşturan Orta Amerika'yı, Güney Amerika'nın kuzeyindeki ve batısındaki ülkeleri, Güney Afrika hariç tüm Afrika'yı, Yunanistan hariç Balkanlar'ı, Ortadoğu'yu, Kafkasları, Orta Asya'da Kazakistan'a kadar olan Türki Cumhuriyetleri, Afganistan'ı, Pakistan'ı, Endonezya'yı, Filipinler'i ve Kamboçya'yı kapsıyor. Neredeyse tamamı "Müslüman" olan bu ülkelerin ortak özelliği düşük kişi başına gelir ve güvenlik sorunları. Barnett'ın pek duygusal davrandığı söylenemez. Analizi "entegre olmayan boşluğun" işlevsel merkez için giderek büyüyen bir tehdit oluşturduğu öngörüsüne dayanıyor. Bu yüzden de "işleyen merkezin" efendisi ABD tarafından bütün dünyanın ekonomik entegrasyonu önünde engel olan bu ülkelere "güvenliğin" o ya da bu biçimde ihraç edilmesi gerekiyor. İşte, ABD'nin Ortadoğu'daki krallıkları İran, Suriye ve Güney Kore gibi ülkeleri hedefe yerleştirmesine yol açan da bu tehdit algısı. Çünkü bu ülkeler küresel işleyişte önemli bir finansal boşluğa yol açıyorlar. Barnett'a göre küresel işleyişi tehlikeye düşüren bu boşluğu adam etmek için sadece para yeterli değil, "kan dökülmesi" de gerekli. Saddam Hüseyin'in devrilmesinden sonra "adam edilmesi" gereken rejimler arasında Liberya ve Devlet Başkanı Charles Taylor, Kuzey Kore ve Devlet Başkanı Kim Il Jong II, Kolombiya'nın uyuşturucu patronları, Venezüella Devlet Başkanı Chavez ve elbetteki yarım düzineden fazla ABD Başkanı eskiten eski düşman Fidel Castro da var. Barnett'ın analizinde en kritik rolü aralarında Türkiye, Meksika, Brezilya gibi ülkelerin de bulunduğu "işleyen merkez" ile tam anlamıyla entegre olmayan ancak boşluk ülkelerinden de sayılmayan "sınır ülkeleri" oynayacak. Barnett kitabının Türkçe baskısına yazdığı önsözde "Ben Türkiye'yi küreselleşmenin entegre olmamış boşluğu tanımının ya da küresel ekonomiyle en az bağlantılı ve bü yüzden de kitlesel şiddet ve çatışma riskine en açık ülkeler grubu içine dahil ettim" diyor. Pentagon'un ünlü analistine göre bunun üç nedeni var. Birinci neden coğrafi; Türkiye Avrupa, Ortadoğu ve Kafkaslar arasında bir köprü. İkinci neden Türkiye'nin uzun süredir NATO'da yer almasına rağmen AB üyesi olamaması ki yazar bunu bir haksızlık olarak nitelendiriyor. Üçüncü neden ise "Türkiye neden merkezde değil?" sorusunun tartışılmasını görmek! Barnett Türkiye'nin Merkez'e alınmamasını haksızlık olarak değerlendiriyor ve özellikle İslami kimliği nedeniyle kritik bir rolü olduğunu hatırlatıyor.
MACERA FİLMİ GİBİ Kitabında sık sık "CIA ajanı olmadığını" anlatan, bunun için popüler filmlerdeki ajanlarla, örneğin "X Files"ın ünlü Ajan Mulder'ı ya da Kızıl Ekim'de Sovyet Denizcileri'ni ikna edip III. Dünya Savaşı'nı önleyen Jack Ryan'la karşılaştırıyor. Bunda pek haksız da sayılmaz. Çünkü kariyerinde 90'lı yıllarda Amerikan Donanması için soğuk savaşın ardından Ruslara karşı "strateji" geliştirmek hatta Ruslarla görüşmelere katılmak gibi öyküler var. Thomas Barnett'ın stratejisi Bush'un kafaları karıştıran 17 dakikalık o ünlü "Yemin Töreni"ninde gizemli sözcüklerin ve kavramların sırlarını da açıklayan soğukkanlı ve ayrıntılı bir anahtar. Barnett sürprizi kitabının sonuna bırakmış. Yaratmaya değer geleceği biçimlendireceğini düşündüğü, "on adımlık" hayli spekülatif ancak akıcı bir senaryoya yer veriyor. Hedefe sırayla Güney Kore, İran, Kolombiya'nın uyuşturucu satıcıları ve Suud ailesini yerleştiren analist, savaşlar ya da iç ayaklanmalar yoluyla "entegre olmamış boşluktaki" tüm ülkelerin birer birer "küresel merkeze" dahil olmasını öngörüyor. Bu deneyimli Pentagon stratejistinin öngörüleri gerçekleşirse yakın gelecekte bir bölümü Türkiye'nin yanı başında olmak üzere pek çok savaş olacak. Tıpkı kan ve ateşle dolu Hollywood filmlerindeki gibi...
Cengiz Erdinç
|
|
|
|
|
|
|
|
|