|
|
|
|
Couture kaybolmaması gereken bir ruhtur
Paris Haute Couture Haftası, geçtiğimiz hafta gerçekleşti. Ülkemizde gelişmesi, dünyada ise kaybolmaması gereken bir ruh olan 'couture'ün Türkiye'de bir terzilik olarak anlaşılmadığını, önem görmesi gerektiğini düşünüyorum.
Geçen hafta gerçekleşen Paris Haute Couture Haftası'nı New York'tan takip edebildim. Kısa bir tatil yapma ve bir de New York Metropolitan Müzesi'nde düzenlenen Alem'in gecesine de katılma fırsatım oldu. Alem dergisinin New York'ta da satışa sunulmaya başlaması, beni bir Türk olarak çok gururlandırdı. Bu anlamda hazırlanan gece, Ahmet Ertegün himayesinde çok şık, her ince detayına kadar düşünülüp hazırlanmıştı. Konuklar akşam saat 19.00'da kapıda American- Turkish Society kurucularından ve Atlantic Records'un sahibi Ahmet Ertegün ve Berna Erten tarafından karşılandı. Daha sonra Atasay'ın "Yaşayan Anadolu Takıları" koleksiyonu bir defile ile sunuldu. Yemek içinse Metropolitan Müzesi içinde, görülmeye değer hoşluktaki yemek salonuna geçildi. Yemek arasında kısa bir sema gösterisi sunuldu ki, bu bölüm özellikle Amerikalı konuklar tarafından beğeniyle izlenildi. Gecede her şey çok güzel olmasına karşın Atasay takılarının bir defile yerine bir sergi ile sunulması bana kalırsa geceye çok daha uygun olurdu.
COUTURE YOK MU OLUYOR? New York'tan takip edebildiğim Paris Couture Haftası'nda, birçok kişi "Couture yok oluyor" diyordu. Gerçekten de birçok büyük modaevi couture'ü bırakmak zorunda kaldı. Durum buyken, yepyeni bir isim ortaya çıktı;
ARMANI PRIVE... Armani, couture yapmaya karar verişini, koleksiyonunu şöyle açıklaıyor: "Uzun zamandır yaşayamadığımız, unuttuğumuz elegansı, şıklığı yaşamak istedik." Şimdiye kadar hazır giyim koleksiyonları, aksesuvarları ve dekorasyonları ile tanıdığımız, Hollywood yıldızlarının tasarımcısı olarak tanınan Armani, kırmızı halılar üzerinde 32 parça gece elbisesi sundu. Haute Couture Haftası'nda her zaman heyecanla, merakla beklenen ünlü modacı Christian Dior'un defilesi ise yine en ilgi çekenler arasındaydı. 1960'lar ve Napolyon dönemi karışımı olan koleksiyon, her zamanki Galliano şovlarından farklı olarak daha sadeydi... John Galliano'nun Napolyon kılığında konukları selamlaması ile sona erdi defile... Couture defileler ile ilgili en büyük amaçlardan biri de akılda kalıcı, çarpıcı silüetler hazırlamak ve insanları şaşırtmaktır... Bu anlamda Jean Paul Gaultier her zaman başarılı. Afrika'dan yola çıkarak hazırladığı koleksiyonda tanıdık olduğumuz Gaultier gepyerleri, korseleri göze çarpıyordu. Kadınsılığın ve vahşiliğin ön planda olduğu koleksiyonda, Afrika maskeli silüet ve tüylerle kaplı kiremit renkli elbise ilk dikkatimi çekenlerdendi.
HER ZAMANKİ VALENTINO! 45 yıldır couture yapan Valentino ise tayyör takımların ağırlıkta olduğu, her zamanki Valentino şıklığında bir koleksiyon hazırlamış. Bence Valentino moda dünyasında bunca zamandır kendi tarzı içinde farklı, binlerce versiyon üretmiş, teknik geliştirmiş, 'Valentino ruhunu' hissettirebilmiş özel bir isim. Couture yapan modaevleri, yılda yaklaşık 5-7 milyon Euro gibi bir para kaybediyor. Chanel; Dior LVMH (Louis Vuitton, Moet, Hennessy), Jean Paul Gaultier; Hermes, Valentino ise Marzotto Spa gibi büyük şirketler tarafından destekleniyor; couture yapabilmek için, imajları için... Günümüzde couture'ü yaralayan sebeplerden birinin de pret a porter de luxe (lüks hazır giyim) ile karıştırılması olduğunu düşünüyorum. Gerçek şu ki; ülkemizde gelişmesi, anlaşılması, dünyada ise kaybolmaması gereken bir ruhtur couture. Türkiye'de modanın, dünya platformlarında Türk modasının yerini tam anlamıyla alabilmesi adına couture'ün bir terzilik değil, gerçek anlamının anlaşılması, gereken önemin verilmesi gerektiğini düşünüyorum...
Dilek Hanif TARZI
|
|
|
|
|
|
|
|
|