| |
|
|
Kağıt fabrikası da milli gururumuz oldu..
Yanlış hatırlamıyorsam George Orwell'in bir özdeyişiydi aşağıdaki söylem: -Geçmişi (veya tarihi) kim kontrol ederse, geleceği de o kontrol eder. Bugünü kim kontrol ederse, geçmişi de (veya tarihi) o kontrol eder. Buradaki "Kontrol" kelimesinin denetlemek değil, egemen olmak anlamında kullanıldığını hatırlatmayı gereksiz görüyorum. Ama "Tarih" yerine üretilmiş efsanelerin veya ideolojik bir senaryonun topluma sunulduğunu, sade Türkiye'de değil, dünyada da sık sık görmedik mi ve hala görmüyor muyuz? Örneğin George W. Bush'un Irak'ta demokrasi tarihini yazma girişimine, acaba Orwell ne derdi? Ya da Deniz Baykal'ın erken Kurultay toplama nedeninin Mustafa Sarıgül'ü değil de "Amerikan Komplosu"nu engellemek olduğunu, acaba tarihçiler nasıl yazacak? SEKA İzmit Kağıt Fabrikası da, şimdi "Cumhuriyet'in Gururu" şeklinde sunuluyor ya. Oysa bu fabrikanın yapımı da, iktidarlar tarafından basına karşı kullanımı da, gururdan ziyade trajikomik sahneleri içerir. Örneğin Celal Bayar'ın İktisat Bakanlığı sırasında yapımına başlanan ve biten (1934-36) bu fabrikanın projeleri ve makineleri Almanya'dan gelmiş ve yapım işinin başında Almanlar bulunmuştur. Ancak dönemin Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, güneşin batımından sonra yabancı uyrukluların kıyı bölgelerde bulunmasını yasakladığı için, Alman mühendisler güneş batarken kara tarafına kaçırılırlardı. Bu fabrikanın ürettiği gazete kağıdını ise, iktidarlar tahsis usulüyle kendilerini tutan gazetelere vermişler ve bazı dönemlerde en düşük tirajlı gazeteler en çok tahsis alan gazeteler de olmuşlardı. Böylece basında, kağıt karaborsasından türeyen zenginler çıkmıştı. Şimdi dileyen dilediği ülkeden kağıdını ithal ediyor. Özel sektör de selüloza dayalı her çeşit üretimi yapıyor. Çünkü korumacılık sona erdi ve çünkü döviz sıkıntısı da karaborsa da yok. SEKA, kağıt yanında karton, oluklu mukavva gibi ürünlerde de tekel olduğu için, zımpara kağıdı kalitesinde tuvalet kağıdı da üretirdi. Bu nedenle popoları nazik varlıklılar, İpek Kağıt'ın Selpak'ına kadar, tuvalet kağıtlarını Avrupa seyahatlerinden getirirlerdi. Neticede SEKA'da çalışanlara yeni istihdam alanı yaratmak yerine, İzmit Fabrikası'nı milli mefahirimizden saymak benzeri çabalar, bugünü kontrol edenlerin, tarihi de kontrol etme girişimi olarak değerlendirilmelidir. Aslında bugünün kamuoyunu kontrol eden kişiler, PTT özelleştirmesi gündeme geldiğinde de, "Kurtuluş Savaşı'nda Atatürk'e Manastırlı Hamdi Efendi İstanbul'un işgalini telgrafla haber verdi" diyerek, PTT'nin T'lerinin özelleştirilemeyeceğini söylemişlerdi. İyi ki GSM cep telefonu, internet, faks, uydular falan 1920'lerde yoktu. Onların da PTT'nin durumuna düştüğüne tanık olurduk şimdi.
|