|
|
|
|
|
Tarihten rüşvet manzaraları
|
|
Yolsuzluk ve rüşvet skandalları yüzyıllardır her millette yaşanıyor. Sümerler'den günümüze kadar görülen ve padişahtan bakanlara kadar faili olan bu olayların Osmanlı'da da Cumhuriyet'te de pek çok renkli örneğine rastlamak mümkün.
Osmanlı'da, Cumhuriyet'te var olup rüşvet ve yolsuzlukla yaşarlar. Devlet makamlarını işgal edip, milletin kanını emerler. Bakan, mebus ya da ulema veya asker olmaları bu "yol"da yürümelerine mani teşkil etmez. Nişancı Halet Efendi (1760) Mustafa Reşit Efendi'nin torpiliyle bir yolunu bulup Rivan-ı Hümayun Kalemi'ne girmeyi başarmış ve 1803'te Paris'e elçi olarak gönderilmişti. 3 yıl sonra ülkeye dönmüş ve adı rüşvete karıştığı için Manisa'ya sürgüne gönderilmişti. Dönüşünde Irak'taki isyanı bastırmakla vazifelendirilmiş ve başarılı olunca da Padişah 2. Mahmut'un gözdesi haline gelmişti. Devlet idaresinde parayla tayin mekanizmasını harekete geçirmiş ve dürüst ve namuslu bürokratları yok etmişti. Yeniçeri Ocağı'nı da arkasına alacak ve bahşiş, armağan adıyla Yeniçeri ağalarına devlet hazinesinden rüşvet dağıtacaktı. Anadolu ve Rumeli vilayetleri ile Eflak ve Boğdan'ı haraca bağlamıştı. "Pişkeş" adı altında haraç topluyor ve "peşkeş çekmek" deyişi buradan geliyordu. Halet Efendi devleti peşkeş (pişkes) çekerek servet üstüne servet katıyordu. Sadrazam Abdullah Paşa sonunda Halet Efendi'ye suçüştü yaptıracak ve padişah fermanı ile kellesini alacaktı. Serveti müsadere edilmiş ve devlet ekonomisine büyük çapta gelir sağlanmıştı.
MALI GÖTÜRENLER Yolsuzluk denilince akla gelen "büyük"lerden biri de Defterdar Seyit Feyzullah Efendi'dir. 17. yüzyılın bu devlet adamı yolsuzluk yolunda yürüyüp servet yapmış ama gözünü sadrazamlığa dikince, siyasi oyuna getirilerek baş vermiştir. Defterdar Saçbağı Mehmet Paşa, Hacı Mehmet Paşa, Reisülküttap Mehmet Ağa, Defterdar Abdülbaki Paşa, Moralı İbrahim Paşa (1653), Okçuzade Mehmet Paşa (1852) ile Hacı İbrahim Efendi (1580) Osmanlı'nın en büyük "götürücü"leriydi. Bilinen en eski uygarlıklardan biri olan Sümerler'den kalan belgelerde, yolsuzluk olaylarının varlığına rastlanmaktadır. Osmanlı'da yolsuzluğu sadece hükümet erkanı ya da mülki amirler almamıştı. Sultan İbrahim gibi padişahlar, Recep Paşa gibi sadrazamlar da yolsuzluğa boyun eğmişlerdi. 1970'ler tarihe yolsuzluklar dönemi olarak geçmiş özellikle "Lockheed" bu döneme damgasını vurmuştu. 5 Şubat 1976'da ABD'de en büyük uçak firmalarından Locheed için "satışları artırmak" için dünya çapında rüşvet dağıttı için soruşturma açılmıştı. Hadise sadece Amerika'da kalmıyor ve rüşvet ile yolsuzluk zinciri neredeyse dünyanın dört bucağına yayılıyordu. Japonya'dan Hollanda'ya, İtalya'dan Türkiye'ye kadar uzanan rüşvet kralları, başbakanları, bakanları ile hem siyaseti hem de ekonomiyi sarsıyordu. Lockheed Türkiye'ye de uzanmış ve bütün kıtaları kirletmişti.
HAYALİ UÇAK SATIŞI Gazeteler "Mahrem istihbarat" işlerinde kullanılan Ekrem Köning adında bir şahsın, resmi sıfatını suistimal ederek kaçakçılık şebekeleri ile iş gördüğünü yazdığında kamuoyu şaşkına dönmüştü. Gazetelerin resmi vazifeli olarak tanıttığı Ekrem Köning'in bürokrasi çevresindeki lakabı "Köning"di. Ekrem Köning, 1920-1921'de Hariciye Vekaleti'nde çalışırken işe diplomatik çevrelerle temas kurarak başlamıştı. İspanya'ya silah temin eden Uluslararası Silah Birliği'ne bir komisyoncu olarak girebilmesinde, bu diplomatik münasebetler rol oynamış ve silah pazarında yer edinmişti. Toplumu son derece sarsan bu yolsuzluk, milletlerarası bir maiyet de göstermişti. "Türkiye adına Kanada'dan uçak almak ve bunları İspanya'ya satmak", bu yolsuzluğa başka ülkelerin de karışmasına sebep olmuştu. Uçakların satışı için İspanyollar Ekrem Köning'e 175 bin dolar rüşvet vermişti. Ancak Kanada uçak yapım firması uçak siparişi üzerine soruşturmaya başlamış ve Hariciye Vekaleti'nden siparişin teyidini istemişti. Yolsuzluk zincirine burada sahtekarlık halkası eklenecek ve hadisenin içindeki Ekrem Hamdi ekibi derhal karşı harekete geçecekti. Bakanlığın protokol dairesi ile temas kurulmuş, bu teyit yazısı alakalı makama gitmeden elde edilmişti. 1939 gazeteleri Köning'in yurtdışına kaçtığını yazınca, ekip birbirine düşecek ve ihbarlar gelecekti. Yolsuzluk CHP Meclis Grubu'nda sert tartışmalara sahne olmuş, Milli Müdafaa Vekili Kazım Özalp "hedef" haline gelmişti. Ankara 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin yetkisizlik kararının ardından davaya Ağır Ceza Mahkemesi'nde bakılmıştı. 6 Mayıs'ta sonuçlanan davada, dışişleri mensuplarından Ruhi Bozcalı, tüm işlerden Dahiliye Vekili Şükrü Kaya'nın haberdar olduğunu iddia ediyor ve hakim tarafından sert biçimde ikaz ediliyordu. 10 aydır tutuklu bulunan Bozcalı, 3 ay hapse mahkum edilmişti. Temyize gittiğinde ise bu ceza 2 yıla çıkacak ve Ekrem Köning, Monaco'da tutuklanacaktı. Köning Mayıs 1943'te Bulgaristan sınırından Türkiye'ye teslim edilmiş ve 4 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
|
|
|
|
|
|
|
|
|