Müziğin son bayramı
1950'ler Türk Sanat Müziği'nde en önemli dönemdi. Ankara ve İstanbul radyolarının bayram programları da bunun bir kanıtı
Uzayıp giden kuyruklar, seferberlik günlerini andırıyordu. Türkiye'nin başka bir anlamda toplumsal seferberliğe geçtiği dönemlerde kuyruktaki insanlar gaz veya ekmek için değil, müzik için sıraya giriyordu. Müziğin halka ulaştığı olağanüstü yılları yaşayanlar, günümüze yankılanan bu mazi ile yetineceklerdi. Zeki Müren sahneye çıktığında ortalık karışıyor; her şarkı sonunda büzgülü ve dantelli, her çeşit renk ve desendeki sayısız külot, sütyen çiçek gibi havalarda uçuşuyordu. 1956 ve 1957'de Perihan Sözeri gibi isimler "Ses Kraliçesi" ünvanını taşıyordu. Sözeri Kristal'de; Mualla Mukadder, Mediha Demirkıran ve Gönül Yazar Tepebaşı Gazinosu'ndaydı. Tepebaşı'nda Emin Nayman ve Sukuti Bey, Bebek Gazinosu'nda Mustafa Şişman, Küçük Çiftlik'te Salih Binbay, Mahmut Alnar patrondu. Zeki Müren'i halka indiren sanatçıların "Behzat ağabey"i ve Mahmut Kavran ile sahneler parlıyordu. "Yıldızın çok parladığı an" ise Fahrettin Aslan'lı Maksim dönemi olacaktı. Tepebaşı kadrosunda Safiye Ayla, Radife Erten, Mualla Mukadder, Gönül Yazar ve Huriye Altınsır vardı. Sesle Çizgiler üstadı, Celal Şahin de bu ekipteydi. Bayram sonraları programlara içkisiz matine yapılıyor ve konsomasyon ücreti 200 kuruşa indiriliyordu. Ya o müzik bahçeleri... Beşiktaş'taki Kambur'un Bahçesi "halk resitalleri"nde Olimpia zenginliğini andırıyordu. Müziğin "Gizli Bahçesi"ydi. O bahçenin yerini yıllar sonra aynı isimle bir başkası alacak ve eski plaklardan geçmişin sesi ve zerafeti yükselecekti. Ve eski Villa Zarif, Kulüp Batı olmuş ve "Türkiye'nin taş bebeği, göz bebeği" olarak Gönül Yazar'ı Batı Müziği kadrosu ile sahneye çıkarmıştı. Saz heyetinden sonra Durul Gence beşlisi, Gülsüm Kamu, Tayfun ve Ömür Göksel ile sahneye çıkıyordu. Kitleye müziği sunmak sadece çalanlar, söyleyenler ve işletmecilere ait değildi. Çok yönlü sanatçılar Orhan Boran ile Zeki Müren'i en çok takdim eden Halit Kıvanç bu bütünlüğün en önemli köprüsü olmuşlardı. Yazarlar, Kıvanç ve Sezen Cumhur Önal gibi iyi bir mizahçı, spiker, sunucu, televizyoncu olabiliyordu. Zeki Müren, kimileri ile hem sesi hem de bestesi ile çağdaş olmuştu. Hatta içlerinde benim bestemi benden daha iyi okudu diyebilen ve mütevaziliğin rahle-i tedrisinden geçen üstadlar da vardı. Suat Sayın, Necdet Tokatlıoğlu, Arif Sami Toker ya da Serap Mutlu Akbulut, Zeki'li ve Zeki'siz her dönemde de yer alıyor, Ercüment Batanay gibi ustalar, bir müzik aletinin biliri olarak değil, bütün dönemlere "ses" veriyorlardı. 1950'ler Türk Sanat Müziği'nde en önemli dönemdi. 1953'te Ankara ve İstanbul radyolarının bayram programlarına bakmak ve burada Türk musikisine ne kadar zaman ayrıldığını görmek bile bu yoruma temel teşkil edebilir. Bu tarihlerde İstanbul Radyosu Müdürü Mesut Cemil'di. Ruşen Kam da Ankara Radyosu'nu yönetiyordu. Kimler yoktu ki o bayram programında... Zeki Müren, Mualla Gökçay, Tülin Korman, Radife Ertem, Safiye Ayla, Mefharet Yıldırım, Alaaddin Yavaşça, Perihan Sözeri... 1953 yılında Perihan Altındağ Sözeri Turkuaz Gazinosu'ndan ayrılmış ve dört aylık turneden dönen Nigar Uluerer sahneye çıkmıştı. Sonraki yıllarda Neşe Karaböcek "Makber"i Hafız Burhan, Roza Eskenazi ve Hamiyet Yüceses yetkinliği ile yorumlayacaktı. Küçük yaşına "büyük" ses getirenler ardı ardına geliyordu. Belki de bu sesler müziğin son bayramıydı.
|