TÜSİAD Başkanı Sabancı: "TÜSİAD başkanlık sisteminin parlamenter sisteminden bir üstünlüğü olmadığı görüşünde".
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ömer Sabancı, başkanlık sistemi tartışılırken seçim ve siyasi parti sistemlerinin hesaba katmak gerektiğine işaret ederek, "TÜSİAD siyasi istikrar, demokrasi ve yönetimde etkinlik açısından başkanlık sisteminin parlamenter sisteminden bir üstünlüğü olmadığı görüşünde" dedi.
Sabancı, TÜSİAD'ın 35. Genel Kurul Toplantısı'nda, görevini bırakacak olan Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Muharrem Kayhan'a teşekkür ederek başladığı konuşmasında, Türkiye'nin AB sürecinde müzakerelere hazırlanmaya başlmak için tek bir gün kaybetmemesin önemine dikkat çekti.
Kayhan, "Müzakerelere hazırlık geleceğe hazırlık özelliği taşıyor" diyerek, "Ekomide bu değişimi başlattık. Siyasette ise tam tersine" görüşünü dile getirdi. Kayhan, mevcut seçim sistemini eleştirerek, " İstikrarı tesadüfe bırakmayan etkin yönetimi sağlayan demokratik seçim sistemine ihtiyaç var. Ulusal baraj seçmenlerin ikinci tercihlerini de ifade edebilecekleri gibi olmalı. Seçim bölgeleri seçmenlerin milletvekili adaylarını yakından tanıyacak şekilde daraltılmalı. Siyasi partilerin iç işleyişi demokratik esaslara uygun hale getirilmelidir. Siyasi parti yasakları ile ilgili maddeler yeniden kaleme alınmalı." diye konuştu. 'ZAMANI İYİ KULLANAMIYORUZ'
Sabancı, ''Biz Türkler, zamanı iyi kullanan bir ulus değiliz. AB sürecinde bugüne kadar yaşadıklarımız, yumurta kapıya gelmeden harekete geçmediğimizi, bu yüzden de alternatif hareket planları üzerinde yeterince düşünmediğimizi gösterdi. Oysa, geleceğimizi şekillendirecek müzakerelere hazırlanmaya başlamak için tek bir gün daha kaybetmememiz gerekiyor'' diye konuştu.
'MÜZAKERE SÜRECİ HIZLANDIRILMALI'
Sabancı, bu sürecin toplumun her kesimi tarafından doğru algılanmasının, müzakere pozisyonlarının olabildiğince geniş bir toplumsal mutabakatla hazırlanması, karar sürecinin bilimsel bir temele dayandırılması, Türkiye'nin müzakerelerden beklentilerinin sağlıklı bir zemine oturtulması ve sürecin hızlandırılabilmesi için zorunlu olduğunu vurguladı.
Müzakere sürecine ilişkin kamuoyunun ve ilgili tüm tarafların bilgilendirilmesinin, saydamlık, hesap verebilirlik ve katılımcılık ilkelerinin ön planda tutulmasının müzakere kurumunun temel işlevlerinden biri olacağına işaret eden Sabancı, şöyle konuştu: BAŞ MÜZEKERECİNİN ÖNEMİ
'Türkiye çapında bir ülkede, en üst düzeyde bir siyasetçinin müzakere heyeti başkanı olması, baş müzakereci ve yardımcıları görevlerinin, siyaset, diplomasi ve bürokrasi ile özel kesimden gelecek uzmanlara verilmesi yararlı olacaktır. Baş müzakereci sorumluluğunu üstlenecek kişinin, süreç boyunca sadece müzakere çalışmalarına odaklanması ve görevinde sürekliliğin sağlanması önemlidir.''
Üyesi haline gelinecek AB'de karar alma süreçlerinin en belirgin özelliğinin, ilgili toplumsal tarafların sürece dahil edilme kapasitesi olduğunu belirten Sabancı, ''AB standartlarına göre sivil toplumu gönüllü üyeliğe tabi kuruluşlar temsil etmektedir. Avrupa Özel Sektörü'nün temsil kuruluşu, TÜSİAD'ın 16 yıldır üyesi bulunduğu Avrupa Sanayi ve İşverenler Konfederasyonları Birliği UNICE'dir. Türkiye'nin AB adaylığı sürecinde de UNICE üyelerinin tutum ve girişimleri ve bunları sağlamak üzere TÜSİAD'ın yaptığı çalışmalar, belirleyici etkenler arasında ön sırada yer almıştır. Derneğimizin bu konumunun müzakere sürecinde Türkiye'ye önemli katkılar sağlayacağı inancındayız'' diye konuştu.
'GELİR DAĞILIMI DÜZELTİLMELİ'
Bu arada konuşmasında Türkiye'de gelir dağılımı ve istihdam sorununa çare üretilemediğine işaret ederek, şu tavsiyelerde bulundu. "Ekonomide istikrarsızlık üreten bazı kaynaklar kurutulamadı. Yatırmlar artırılmalı. Yerli sermaye yanında yabancı sermaye de bu sürece katılmalı. Kamu giderlerinin azaltılması için kamu idaresi reformu yapılmalı. Sosyal güvenlik reformunda daha fazla vakit kaybedilmemelidir. Kayıtdışı ile mücadele özelleştirmelerinin anlamlı boyuta gelmesini savunduk." Ayrıca, IMF ile stand-by anlaşmanının imzalanmasını beklediklerini belirten Sabancı, "Uzun vadeli büyüme stratejisine sahip olmalıyız" dedi.