|
|
|
|
|
|
Havuzlu korku filmi
Tabii yeni bir köşe yazarı olarak, geçtiğimiz hafta sizlerden gelen tebrik e-maillerini cevaplamakla geçirdim. Şimdi bizde gelenektir; televizyonda veya gazetede yeni bir işe başladığınızda sanki halk tarafından çok beğenilmiş gibi yapıp, gelen tebrik telefonlarından ve mektuplardan söz edip, patrona "Bakın beyefendi, bizim program tuttu, ona göre!" mesajı verilir. Ama vallahi bana bir sürü 'x-large'dan e-mail geldi. Ben de bundan böyle her hafta beğendiğim bir mektubu yayımlamaya karar verdim. Eğer e-maillerinize resim de eklerseniz, güzel insan terörüne karşı bir nevi kontrgerilla hassasiyeti ile çalışmış oluruz.
İŞTE ÇOCUKLUĞUM Bu hafta çocukluğuma geri dönüyorum. Ama korkmayın 0-5 yaş grubundan başlamayacağım anlatmaya. Aklımda kalan ve bende en korkunç filmlerin bile yaratamadığı karizmada heyecan ve karabasanlar yaratan bazı sahnelerden bahsetmek isteği içindeyim. İlki, havuz kenarı felaketleri. Şimdi özel efektler eşliğinde, bana aniden kilo aldıran ameliyatın üzerinden bir yıl geçmiş ve yaz gelmiş halime geri dönüyoruz. Çocukluğumun geçtiği Mersin'de 'Soli' isimli bir sitede yazlığımız vardı. Haziran sonu geldi mi, Mersin'de ya yaylaya kaçarsınız ya da yazlıklara. Biz de soluğu yazlıkta almıştık. Şimdi şunu hayal edin: 15 yaşındasınız, deniz-kum-güneş üçlüsü sizi bekliyor. Hava yaklaşık 85 derece ama havuz kenarında üzerinizde (tercihen siyah) 'Metallica' tişörtü, ayağınızda yarım bir şort ve sıkı sıkı sarıldığınız havlu. Doğal olarak da bu sahneye eşlik eden pullar şeklindeki ter damlaları. Diyalog şu şekilde: "Kızım havuza girsene..." "Yok anneciğim, canım pek istemiyor..."
KIZKARDEŞ ÖNEMLİ! Vakit öğlen olduğunda ayaklarınızı ve bilumum ona değen organlarınızı pişiren kızgın kumlardan serin sulara doğru atlama eğilimine girersiniz. Eğer şişmansanız ihtiyaç duyulan en önemli şey, yalaka bir arkadaş veya zavallı kız kardeştir... İlk adım olarak şort çaktırmadan çıkarılır ve havuz kenarına gelip ayaklar suya girecek şekilde oturulur. İkinci adım (ki bu en zorudur) tişörtten kurtulup, anneanne zamanından kalma karnı ve bağırsağı saran mayonuzla baş başa kalma evresidir.
IŞIK HIZINDA ÇIKIŞ... Tişörtü çıkardığınız anda, kız kardeşiniz (benim bir tane var, adı Berşan!) tişörte asılır ve suya değmeden kapar. Tam bu noktada, evde daha önce ayna karşısında denediğiniz akrobasi teknikleri işe yarar ve ışık hızına yakın bir hızla havuzdaki nurlu yerinizi alırsınız. İlk hamle, kayan omuz askılarını düzeltmek ve etraftan çok fazla gören olup olmadığını kontrol etmektir. İki aşamadan oluşan görevin birinci bölümü, sağ salim tamamlandığında ikinci bölüm, yani havuzdan çıkış evresi için konsantrasyon ve enerji toplama evresi başlar. Su içinde göbeği içeri çekme antrenmanları, nefesi en uzun süre tutabilme çalışmaları yapmak, şezlongunuza çabuk dönebilmek için çok faydalıdır. Genellikle bir kere girdikten sonra parmak uçları buruş buruş olana kadar havuz, deniz veya içinde bulunduğunuz su kaynağında vakit geçirmek iyi bir yöntemdir. Görevin en tehlikeli bölümü çıkıştır. İşte burada kardeşe büyük iş düşer...
HAVLUYA SARILMAK Biz bu sahneyi kardeşimle şöyle kotarırdık: Önce havuz kenarında en az insan bulunduğu an kollanır. Ardından hoşlandığım çocuğun etrafta olup olmadığı konusunda emin olduktan sonra Berşan çıkıp benim iki kişilik çarşafı andıran koyu renkli havlumu (açık renk daha şişman gösteriyor da!) iki kolu boyunca açıp merdiven kenarında beklerdi. Bense onu görür görmez, kendimi bir fok balığı edasıyla merdivenlerden dışarı atar, havluya sarılırdım. Karnımı içerde tutabildiğim süre sınırlı olduğundan annemlere en yakın merdiveni tercih ederdim. Beni çok yoran bu aktivitelerin ardından annemin yaptığı çay ve tostlarla hırpalanan ruhumu avuturdum. İşte sayın 'x-large' dostlarım, zaman zaman rüyalarıma giren bu tatsız olayı sizlerle paylaşarak rehabilitasyonumda bir adım attım. Şimdi aynı anıları sizlerden de bekliyorum. Bu arada gelecek hafta kıyafet konusuna gireceğiz. Beni özleyin anacım...
RAHHAN GÜLŞAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|