|
|
Diksek diksek İstanbul'a ne diksek?
İstanbul'un Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul'un sembolü olsun mahiyetinde bir heykel düşünürmüş. Bir 'Özgürlük Heykeli' gibi, bir Rio'daki 'İsa Heykeli' hesabı şöyle uzuuuun bir Semazen heykeli dikmek istermiş Sivriada'ya. Hatta boyu da belliymiş, tam 110 metre. Bu heykelin yapılabilirliği ve gerekliliği bir yana neden Semazen diye düşünüveriyor insan? Konya mı kardeşim burası? Üstelik Semazen deyince akıllara Mevlana ve onun "Gel ne olursan ol gel, yine gel" sözleri geliyor ki, bu da zaten ipini koparanın İstanbul'un yolunu tuttuğu bir süreçte komple Anadolu'nun İstanbul'a sığışmaya kalkmasına yol açabilir. Özetle Semazen fikri biraz tehlikeli. İlle bir anıt dikilecekse bu Semazen olmayabilir, daha manalı şeyler dikilebilir İstanbul'a. Böylece hem Asya görür, hem Avrupa...
ŞEMPANZE HEYKELİ: Semazen değil ama bakın bu olur. Yıllar yıllar boyu yaşayanı ile yöneteniyle, göçeniyle, içinden geçeniyle maymun ettiğimiz dünyalar harikası bir şehre bu heykeli dikmek şart sanki. Şöyle King Kong'tan da büyük olsun ki, tam olsun. Özeleştirinin ta dibine vuralım.
SEMRA-ZEN HEYKELİ: Türkiye'nin neredeyse tamamı Kaynana Semra hanımı konuşurken ibret-i alem olsun diye Semra Hanım'ın Gökkafes'ten bile uzun bir heykeli yakışmaz mı, kendisine tepeden bakıp tepe tepe kullandığımız, önüne geleni kral ettiğimiz medyatik İstanbul'a?
TÜY HEYKELİ: İstanbul'un çivisi çıkmış. Yer gök gecekondu olmuş. İllegalliğin ağa babası bu güzide kentimizin her an göbeğinde yürütülüyorken, sahillerinin, denizinin canına okunmuşken, iki yağmur tanesi düşünce hayatın felç olduğu İstanbul'un üstüne eşek gibi bir tüy dikmek en doğrusu olmaz mı peki?
CEP TELEFONUYLA KONUŞAN ADAM HEYKELİ: Bakırköy Ruh ve sinir hastalıkları hastanesinin bahçesindeki düşünen adam nasıl marka olduysa, günümüz Türkiye'si düşünülerek bu heykel dikilmeli. Yolda yürürken, tuvalette işini görürken, otomobil kullanırken, neredeyse uyurken bile cep telefonuyla konuşan İstanbullu'nun 110 metrelik heykeli şahane bir seçim olacaktır. Yoksa 532 metre mi daha uygun olurdu?
DEMİR FİLİZİ HEYKELİ: Nasıl olsa hukuk tanımazlık, almış başını yürümüş, gece vakti İstanbul'a gelen sabah olduğunda İstanbul'un dilediği yerinde 'kondu' sahibi olmayı alışkanlık haline getirmişse ve kimse bu düzene ses çıkaramıyorsa İstanbul'un her yerinden görülebilecek devasa demir filizler bize müstahaktır. Hatta heykel öyle çabuk yapılır ki, gece yatarsınız yoktur. Sabah bir kalkarsınız ahada oradadır.
NAH HEYKELİ: Şöyle gökyüzüne doğru, o malum hareketi yapan bir el heykeli de şık olurmuş. Gökyüzündeki uydu fotoğrafları aracılığıyla hâlâ İstanbul'u alma hayali kuranlara bundan güzel mesaj yollanır mı?
AMUDA KALKAMIŞ HALDE OMLET YAPAN ADAM HEYKELİ: Hatta bu adam, bir ayağıyla top sektirip, diğer ayağıyla da ensesini kaşırsa tamamdır. Böylece bu şehirde yaşayanın ruh hali en iyi şekilde özetlenmiş olur.
|