|
|
|
|
|
Benim takılarım iyileştiriyor
|
|
Dergilerdeki resimlerinden, cemiyet sayfalarından tanıdığımız Tansa Mermerci Ekşioğlu, şimdi de tasarladığı aksesuarlarla gündemde. Mermerci "Tasarımlarımda kullandığım kristallerin pozitif enerjisinin iyileştirme, motivasyon ve koruma etkisi var. Amacım uluslararası bir marka olmak ve kendimi ifade etmek" diyor.
Tutku benim pusulam
Tahtakale'den aldığı boncuklarla takı tasarlamaya başlayan Tansa Mermerci, iki yıl önce kurduğu şirketle işini büyütüyor. Genç tasarımcının amacı uluslararası bir marka olmak.
Tansa Mermerci Ekşioğlu'nu hepiniz bir şekilde tanıyorsunuz, ya dergilerde verdiği resimlerden, ya cemiyet sayfalarından ya da son projesi takı tasarımından Ben de sizler gibi onu uzaktan tanıyıp "Ne hoş kadın" diye düşünüyordum, ta ki Campari için yaptığı takı projesine kadar. Bu vesile ile tanıştık ve konuştukca bu hoş kadının ne kadar akıllı, canayakın, pozitif ve alçakgönüllü olduğunu görüp size de tanıtmak istedim. Tabii ki bu sayfada yer almasının sebebi bu özellikleri değil, iyi bir aksesuar tasarımcısı olması. Tansa takıları ve aksesuarları sizi uçuruyor, renk dünyasında kendinizi kaybediyorsunuz, hiç takı kullanmayan ben bile bu koleksiyonu görünce çıldırdım.
* Neden takı tasarımı? Çünkü ulaşılması kolay. Tahtakale, Mercan, Polonya pazarı, Kapalıçarşı'yı gezerek, toparladığım 3-5 boncukla evimde başladığım bir hobiydi bu. Gerekli el becerisine sahiptim ve buna paralel olarak da çizim yeteneğim gelişti. Sağa sola 3-5 hediye verdim. Onların beğenisini kazanınca, beni cesaretlendirdiler. "Neden olmasın?" dedim. 2 sene önce Tedy şirketini kurdum ve zaman içinde de taşlarla aramda bir bağ oluştu. İlk Tahtakale'den aldığım plastik boncuklarla başladım. Sonra Kapalıçarşı ve Tavuk pazarından kristal bazlı, yarı değerli taşlara yöneldim. Onlar beni, ben onları çektim. Böylece başladım.
* Işıltıyı seviyorsun. Hem ışıltıyı hem de takının sanat formu olmasını seviyorum. Güzelliği tamamlayıcı bir unsur. Işıltı da onu tamamlayan bir öğe. Çok düz hatlı, simsiyah giyinebilirsin ama ışıltılı bir mücevher taktığın zaman çok şık görünebilirsin. Takı hem tamamlayıcı hem de giyim kuşam olarak bir öğe.
* En başında çizim yapmıyordun, şimdi yapıyor musun? Bunlar üretim çizimleri mi? Takının formunu çiziyorum. Şu formda olması gerekiyor diyorum ve onun üstüne hayali boncukları yerleştiriyorum. Kafamda renkleri kesinleştirdikten, kullanacağım metalin (Altın suyuna batırılmış gümüş, metal veya gerçek altın) seçimini yapıyorum. İlk ben diziyorum. Bizde her şey elde diziliyor, açıkçası sofistike teknikler kullanmıyoruz. Sonra ekibim bunu tam istediğim forma getiriyor. Sipariş alınırsa bunun serisini yapıyoruz.
* Bu iş tamamen hayal ettim, yaptım değil. İşin mutfağında olmak gerek sanırım. Tabii ki işin mutfağındayım. Yaratılmış olanı tekrardan yaratmak yerine eskiden yaratmış olduğumu reform ediyorum. Gece yatarken gözümün önüne geliyor. Ertesi gün hemen uygulamaya geçiriyorum.
* Tasarımcı olmak için, bunun okuluna gitmek gerek tezini çürüttün. Bunun eksikliğini hissediyor musun? Hayır hissetmiyorum. Bir kere bence tasarımcının çıkış noktası tutku. Tutku bir yerde pusula ve yaratıcı her şeyin merkezi. Tutku sana nerden başlayacağını, nereye gideceğini gösteriyor. Geçmişe özlemim, birikimim, gözlemlerim ve zevkim var. Bunların hepsi tasarladığım takıya yansıyor.
TAŞLARIN POZİTİF GÜCÜ VAR * Bir koleksiyonu yaparken belli bir hikayeden mi yola çıkıyorsun? Hikaye sonradan mı çıkıyor? İkisi de oluyor. Mesela üzerimdeki kolyede etnik çalıştık. Geçmişle bağlantıdan bahsettim. Hitit, Likya gibi uygarlıkların mücevhere inanılmaz merakı var. Buna girdiğimde geçmişi düşündüm ve bu tarz uygarlıkları birleştirmek istedim. Eskiden minik minik cam boncuklar kullanmışlar, seramik karıştırmışlar, aralara altın serpmişler. Ama formlar, hep dizi boncuklar olarak yaratılmış. Ben bunları zincirlerle birleştirdim ve bu etnik grup ortaya çıktı. Etnik'de akik, kehribar, firuze ve turkuaz taşları kullandım. Ayrıca taşların pozitif enerji verdiğine inanıyorum ve her birinin anlamı var. Bulundukları çekmecede terliyorlar, ıslanıyorlar.
* Tutku dedin, bu tutkuyu koleksiyonda ne şekilde yansıtıyorsun? Önemli olan tutkuyu uysallaştırmak, konsepte kanalize etmek. Konsept zaten hikayeyi oluşturuyor. Hikaye bütünlüğünü bozmadan tutkuyu kullanmak önemli, aksi takdirde tek parça oluyor, koleksiyon değil. Mesela etnik dedik. Daha sonradan romantik gelişti. Romantik, saf, değerleri içinde olan, sofistike kadının kullanacağı çok şatafatı olmayan kristal taşların kullanıldığı bir koleksiyon. İri kristalli olanlara gençlerin hoşuna gideceğini düşünerek neo-romantik, minik kristalli olanlara ise romantik dedim gruplamamda.
* 2005 yaz koleksiyonunda romantik, etnik ve saflık var. Peki Tansa koleksiyonunu diğer tasarımcılardan ayıran nedir? Tasarımlarımda kullandığım kristallerin pozitif enerjisinin takılarımı giyenlerle buluşması, iyileştirme, koruma ve motivasyon gibi etkiler yaratması çıkış noktam. Ayrıca tasarımda marjinallik anafikrim. Formu ön plana çıkarıp, formu tamamlayan kristali ve metali kullanıyorum. Modayı takip etmiyorum ama unsurlarını koleksiyonuma entegre ediyorum. Bu şekilde farklılaşacağımı düşünüyorum.
* Sana en çok ne ilham veriyor? Hayat, doğa ve natürel her şey. Spirütüelliğe çok yakınım. Zaman zaman nefes alıp verdiğimi unutsam bile hayatı farkındalıkla yaşamayı öğrendim. Çantamda küçük bir dijital fotoğrafla gezerim. Her anı fotoğraflamayı seviyorum, çünkü her yer zaman içinde değişiyor. Bakış açısı değişiyor ve perspektifimin nasıl değiştiğini, bunun tasarımıma nasıl yansıdığını görmek istiyorum.
* Hedefin ne? Uluslararası bir marka olmak ve kendimi ifade etmek. Tabii ki her işin olduğu gibi bu işin de stresli tarafları var ama taşlar stresi alıyor. Aktif Tekstil ve Aktif Holding aile şirketlerimiz. İkisinde de yönetim kurulu üyesiyim. Oradaki stresi takıda çıkarıyorum. Aslında tekstili de çok seviyorum ama o takı kadar esnek değil. Kurumsallaşmaya başladık, fuarlara katılıyoruz: Ocakta Bijorcha fuarına, Martta da inşallah Premier Class'a. Yılbaşı koleksiyonu çıktı. 2005/2006 kış koleksiyonu çıkacak, bu bitmeyen bir döngü..
|
|
|
|
|
|
|
|
|