|
 |
 |
 |
 |
|
Bilimle donanmış süper Müslüman!
Gülen cemaati 'Işık Evleri' denilen organizasyonla yetenekli gençleri özel eğitimden geçiriyordu. Hedef: Dindar toplum, dindar bürokrasi!.
Bu arada yıllar geçiyordu. Derken 1986'nın Ocak ayında Fethullah Gülen, Burdur'da gözaltına alındı. Sorgulandı. Sonra İzmir'e getirildi. Ardından da serbest bırakıldı. Bunda Başbakan Özal'ın etkisi vardı. 1986 cemaat için de önemli bir yıl oldu. Grubun bünyesinde okul, yurt, yayınevi, dergi vardı. Başka? Artık yeni hedef bir gazete sahibi olmaktı. Ankara'da yayınlanan 'Zaman' gazetesi satın alındı.
'GAZETEMİZ OLMALI'
Bugün Yeni Şafak'ta yazan Fehmi Koru, o sırada Zaman'daydı. Koru hariç gazetenin yazar kadrosu değişti. Fethullah Gülen burada yazmaya başladı. Diğer yazarlar ise değişik İslami gruplardandı: Nurcular'ın popüler ismi Hekimoğlu İsmail... Özellikle kadınların gönlünü fetheden Şule Yüksel Şenler... Kırkıncı Hoca ile birlikte 12 Eylül'ü destekleyen Ahmet Şahin... Futbolla da ilgisi olduğu daha sonra ortaya çıkan Ahmet Selim... Bugün Yeni Şafak gazetesinin başyazarı olan Ahmet Taşgetiren... Böylece Zaman gazetesi sadece Gülen cemaatine değil, diğer gruplara da hitap edebiliyordu. 1986'da bir başka olay daha oldu. Ancak bu önemli olaya geçmeden önce biraz arka plan bilgi vermeye çalışalım. Gülen'in başlattığı seferberliğinin tek amacı sıradan Müslüman'ı eğitimden geçirmek değildi. Daha önce de belirttiğimiz gibi o bir 'Altın Nesil' yetiştirmek istiyordu. Yani hem 'bilim'i, hem 'ilim'i (dini) kavramış, sosyal sorumluluklarının bilincinde, parada pulda gözü olmayan, iyi ahlaklı, düzenli, temiz, özverili bir grup insan... Özetle, biraz da abartarak söylersek 'Süper Müslüman'lardan olmuşmuş elit bir kadro. Cemaatin bir hedefi de kendi yetiştirdikleri gençleri devletin çeşitli kurumlarına yerleştirmekti. Bunun için gençlerin sınavlara hazırlanması gerekiyordu. Cemaatin kurduğu dershanelerde ve 'Işık Evleri'nde bu yönde bir çaba vardı. 'Işık Evi' üç beş gencin kaldığı, mesela bir apartman dairesiydi. Gençler normal eğitimlerine devam ederken... Yani liseye ya da üniversiteye giderken... Aynı zamanda burada 'ekstra' bir eğitim alıyordu... Bu eğitimde dini bilgiler veriliyor, Nur risaleleri ve Fethullah Gülen'in kitapları okunuyordu. Devletin açtığı sınavlarda başarılı olabilmeleri için gençler sıkı bir eğitimden geçiyordu. Böylece kabiliyetli olanlar, memurluk ya da üniversite sınavlarını kazanıyor, zamanla bürokraside yükseliyordu. Kimi polis, kimi kaymakam, kimi üniversitede öğretim üyesi oluyordu. Yani cemaatin hedefi sadece 'sivil toplumu' değil, 'bürokrasiyi' de dindarlaştırmaktı. (Bu konuyu ileride daha geniş biçimde ele alacağız.)
ORDU HEP KUŞKU DUYDU
Şimdi tekrar 1986'ya dönelim ve İslami kesim konusunda uzmanlaşmış bir gazeteci olan Ruşen Çakır'a kulak verelim. Şöyle diyor Çakır: "1986'da ordu, cemaatin askeri liselere sızmış olduğunu anladı." Ve tabii bu öğrenciler anından kapının önüne kondu. Çakır'a göre o tarihten itibaren ordu Fethullah Hoca'ya ve cemaatine hep kuşkuyla yaklaştı. 1986'nın bir başka önemli olayı da 6 yıl aradan sonra Gülen'in tekrar vaaz vermesiydi. Büyük Çamlıca Camii'nin açılışında kürsüye çıkmıştı. Ve bir olay daha: Fethullah Gülen haziranda Hacca gitti. Buradayken Diyarbakır'daki 'Mehmet Özyurt' davasıyla (bakınız yandaki kutu) ilgisi olduğu öne sürüldü. Bazı dostları "Gitme, Medine'de kal" dedi. Ancak o döndü. İzmir'e gidip teslim oldu. Ancak suçsuz bulunarak serbest bırakıldı.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
