|
|
|
|
|
|
Sanatçılardan küratörlere tepki
Sanat etkinliklerini düzenleyen küratörler ile sanatçılar arasında son aylarda adeta söz düellosu yaşanıyor.
Küratörler ve ressamlar arasında yaşanan gerilim söz düellosuna dönüştü. Sanat düzenleyicisi olarak çeşitli organizasyonları hazırlayan küratörlerin yetersiz ve eğitimsiz olduğunu savunan ve küratörlere sert eleştiriler yönelten ressam Bedri Baykam, "Küratörler kendilerini peygamber sanıyor" derken Prof. Adnan Çoker işini iyi yapmayan küratörleri 'köratar' olarak nitelendiriyor. Sosyolog-küratör Ali Akay ise küratörleri savunarak, Türkiye'de bu alanda çok başarılı işlere imza atıldığını savunuyor. Aralarında Bedri Baykam, Denizhan Özer, Volkan Aslan, Murat Çelik ve Bülent Bakan'ın da bulunduğu bir grup sanatçı Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) düzenledikleri 'Küratoryal Şizofreni' adlı etkinlikte küratörlerin sanatçılar üzerinde baskı kurduğunu savunarak bunu protesto eden bir organizasyon gerçekleştirdiler. AKM'deki etkinlikte 20 kişilik gösteri ekibi Altın Boğa Termosifon Grubu, çeşitli parodiler sundu. Volkan Arslan "Türküm, doğruyum" diye başlayan, "Varlığım küratörün varlığına armağan olsun, ne mutlu küratörüm diyene" şeklinde biten Küratör Andı'nı okudu. Sahneye gerçek koyun ve çobanlar çıkarılarak, küratörün çoban, sanatçının koyun yerine konması düşüncesine atıfta bulunuldu. Prof. Adnan Çoker, küratörlüğün bienallerle arttığını, ama resimden anlamayanların elinde olduğunu söylüyor: "Eskiden sergi komiseri vardı. Ben de dört serginin komiserliğini yapmıştım. O zaman sergi komiserleri bir jüri tarafından değerlendirilerek önerilirdi. Üç tip küratör vardır. Eskiden beri vardı küratörlük ama bienallerle arttı. Birinci tip müze küratörü yapıtlardan sorumludur; yapıtların getirilip götürülmesini başka müzelerle ilişki kurulmasını, müzelerle değiş tokuş yapılmasını, sergi açılmasını sağlar. İkinci tip sergi küratörü sergiyi yapmakla yükümlüdür. Hangi sanatçının hangi eserlerine yer verilecek, nerede, ne zaman sergilenecek buna karar verir. Bu iki tip küratör zarar vermez. Üçüncü tip küratör ise bienallerle beraber doğdu. Mesele de böyle başladı. Eskiden sanatçı ve müze ön plandayken sonra küratörler aktör olarak ortaya çıktı. Sanatçının da eserin de müzenin de serginin de üzerinde görüyorlar kendilerini. Ünlü sanatçı yerine genç sanatçılar seçiyorlar. Keyfi seçim yapılabiliyor. Genç sanatçı küratör şemsiyesi altına giriyor. Tema kayabiliyor, sergilenen yapıtlarla temanın alakası olmayabiliyor. Lionello Venture'nin bir sözü var 'resimden anlamanın en iyi yolu resim yapmaktır' diye."
GÖREVLERİ KÖPRÜ KURMAK Ressam Bedri Baykam küratörlerin iktidar sarhoşluğu içinde tarih kalpazanlığına soyunduğunu savunarak "İşlerini olması gerektiği gibi değil, çıkarlarına nasıl uyuyorsa öyle yapıyorlar. Sergilerin denetimini ele aldılar. Herkes benimle iyi geçinmeli, bu musluğun başında ben varım iddiasındalar. Gerekli eğitim ve donanıma sahip değiller. Yurtdışında bu işin eğitimini alanlar görev yapıyor. Ancak Türkiye'de bu işi hakkıyla yapan insan çok az'' diyor. Baykam'a göre küratörler nerede duracaklarını bilmeli, sanatçı ve halk arasında köprü olmalı: "Küratörlük sanat dünyasında son 10-15 yılda önem kazandı. Ama öyle bir hale geldi ki artık sanatçıların önüne geçti. Sanat düzenleyicileri olan küratörler, sanatçıları ikinci planda bıraktılar. Küratör önemli müzelerin, sanat merkezlerinin, sergilerin yapım hakkını ve denetimini ele geçiriyor sonra orada kendi kavramları üzerine kendi ürettiği düşünceler üzerine sergiler düzenlemeye başlıyor. Neredeyse çeşitli sanatçılara çeşitli işler sipariş eder hale geliyor. Ortaya bir kavram koyuyor ve o kavrama, kendisine uyan sanatçıları çağırıyor. Ya da çok zaman görüldüğü gibi iş sipariş ediliyor." Önümüzdeki yıl yapılacak İstanbul Bienali'nin konusunun "İstanbul" olarak belirlenmesine karşı çıkan Baykam, "Mesela ben Bedri Baykam olarak başka bir tema üzerine üretmek isteyebilirim. Ama konu 'İstanbul' olarak belirlendiği için bunu uygulayamam. Çünkü konu küratörler tarafından İstanbul olarak seçilmiş" diyor. Küratör olmadan da sanat ve sanatçının var olduğunu ama küratörlerin varlıklarının sanatçıya bağlı olduğunu söyleyen Bedri Baykam, "Sanatçı yoksa küratörün kendisi de yoktur, mesleği de... Sanatın üstüne geçemez küratör. Bizde Batı'daki gibi yüzlerce müze, yüzlerce önemli galeri, çok alternatif yok. Çeşitli kurumların açtıkları belirli sanat merkezleri var. Onlar da bazı küratörlerin kontrolüne geçtiği anda sanatçının yaratıcılığı, sipariş eden başka bir insanın dayattığı duvarla karşı karşıya kalıyor" diyor. Baykam'a göre sanatçının bağımsızlığı ön plana çıkmalı. Yoksa küratörler bir nevi çağdaş peygamberler gibi sanat dünyasını denetleyip, sanatçının önüne geçip onu ikinci plana iterek sanatı ve sanatçıyı ikinci sınıf bir teferruat haline dönüştürecekler. Sosyolog - küratör Ali Akay ise Türkiye'de işini iyi yapan isimler olduğunu ifade ediyor. Küratörlerin belirli mekanlarla çalışarak tekil çalışma yaptıklarına dikkat çeken Akay, "Dünyada sistem olarak küratörlük var ama Türkiye'de bu sistemli değil. Ayrıca küratörlerin ortak bir platformda birbirleriyle paslaşmaları gerek. Bu konudaki sıkıntı küratörlüğün sistem oluşturamamasından kaynaklanıyor. Ben küratörlük çalışmalarıyla ilgili karamsar değilim. Türkiye'de birçok genç bu konuya ilgi duyuyor ve eğitimini almak istiyor" diyor.
Gönül Korkut-Nazlı Güven
|
|
|
|
|
|
|
|
|