|
|
|
|
|
|
Latife hanım'ın sır mektupları
Mehmet Barlas Latife Hanım'ın boşanmasının ardından Vasıf Çınar'a yazdığı elem dolu mektupları yorumluyor.
Ve o, hislerini Ankara'dan ayrılırken kendisine refakat eden Vasıf Bey'e yazdığı mektuplara yansıtır... 21 Ağustos 1926 tarihli ilk mektupta da dediği gibi artık neşeyi unutmuş bir kadındır... "Atatürk'le evli olmak" ile evli olmak" arasındaki farkı kavrayamadığı için 2 yıl 6 ay 5 günlük evliliği Bakanlar Kurulu kararı ile biten Latife Hanım yalnız ve öfkelidir...
Elem büyük bir mürebbiyedir. Bana neler öğretiyor
1925'te Mustafa Kemal'den ayrıldığı kendisine "tebliğ olunan" Latife Hanım İzmir'e, babaevine döner ve ümitle Ankara'dan bir haber bekler Muhtemelen bu olayı 'geçici bir öfke' sonucu olarak değerlendirmekte, daha önce olduğu gibi, yeniden beraber olabileceklerini düşünmektedir.
BAŞLARKEN Latife Hanım'la Mustafa Kemal Paşa'nın evlenmeleri, beraberlikleri, kavgaları ve ayrılmaları üzerinde pek çok araştırmalar yapıldı. Geniş okur kitlelerinin ilgi gösterdiği bu kitaplara, Nezihe Araz'ın (Mustafa Kemal'le 1000 Gün), İsmet Bozdağ'ın (Atatürk ve Eşi Latife Hanım) çalışmalarını örnek olarak verebiliriz. Ayrıca Salih Bozok'un, Falih Rıfkı Atay'ın, Halide Edip Adıvar'ın ve pek çok şahsiyetin anılarında, Latife Hanım-Mustafa Kemal beraberliğinden bölümler bulabilirsiniz. Can Dündar'ın yayına hazırladığı Salih Bozok'un anılarında da (Yaveri Atatürk'ü Anlatıyor), bu beraberliğe ait önemli ayrıntılar var. Ben bu yazı dizisinde 1986'da bana rahmetli Neriman Selgil tarafından verilen ve onun dayısı Vasıf Çınar'a (Atatürk'ün Milli Eğitim Bakanı ve Moskova Büyükelçisi) Latife Hanım'ın yazdığı mektupları gündeme getirmeye çalışacağım. Bu mektupları, benim daha önceki çalışmamdan alıntı yaparak, Nezihe Araz da kitabında kullandı. Ama bu mektupların Vasıf Çınar'a yazıldığını o da bilmiyordu. Çünkü Neriman Selgil bu şartla vermişti mektupları bana. Ancak önümüzdeki şubatta aralarında Atatürk'ün Latife Hanım'a yazdığı mektuplar bile, Türk Tarih Kurumu tarafından açılıp yayınlanacağı için, ben isim vermeme şartının sona erdiğini düşündüm. Bu yazı dizisinde Fatma Salih takma adıyla Çekoslovakya'da bir sanatoryuma yatan Latife Hanım'ın, Atatürk tarafından boşanıldıktan sonraki kırıklığını pek açık göreceksiniz.
*** Ankara Garı'nda bir tren İzmir'e götüreceği önemli yolcusunu bekliyor 6 Ağustos 1925 günü. Peronda polisler var. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'e çok yakın oldukları bilinen isimler bu önemli yolcuyu beklemekte. Derken önemli yolcu, Latife Hanım, Gar'a geliyor. Bir gün önce, Mustafa Kemal Paşa'nın kendisini boşadığına ilişkin Vekiller Heyeti Kararı, Siirt mebusu Mahmut Bey tarafından Latife Hanım'a tebliğ olunmuştur. Bunun üzerine Çankaya'daki "Ev"den eşyalarını alelacele toplamış ve Atatürk'ün kendisine bildirilen isteği (veya talimatı) uyarınca İzmir'e, baba evine dönmektedir.
KILIÇ ALİ'YLE GÖRÜŞME Tren hareket etmeden önce, uğurlamaya gelenlerden Kılıç Ali Bey'le başbaşa konuşuyor. Kendisi ile görüşmemek için Yozgat'a gitmiş olan eski eşi Mustafa Kemal'e sayısız pişmanlık ve özür mesajlarından birini daha iletmesi için, Kılıç Ali'den ricacı oluyor. Sonra tren hareket ediyor. Artık sadece "Uşşakizade Latife Hanımefendi" olarak anılacak 27 yaşındaki bu dul hanımın refakatçisi, İzmir'den Latife Hanım'ın da tanıdığı olan ve Atatürk'e en yakın isimler arasında bulunan Vasıf (Çınar) Bey'dir. Bu refakatçilik, tabii ki, Mustafa Kemal'in talimatı ve izni ile yapılmaktadır. İzmir'e kadar sürecek olan yolculukta Latife Hanım'ın Vasıf Bey'e neler anlattığını bilmiyoruz. Herhalde her yeni boşanmış kadın gibi hem çok öfkeliydi,hem de çok üzgündü. "Atatürk'le Evli Olmak" ile sadece "Evli Olmak" arasındaki farkı kavrayamadığı için, 29 Ocak 1923'te başlayan 2 yıl 6 ay, 5 günlük birlikteliğin nasıl böyle birden, bir Bakanlar Kurulu Kararı ile sona erdiğini de, herhalde o ilk anlarda tam değerlendirememişti.
BOŞANMA ŞOKU Belki de Mustafa Kemal'le bir Batılı gibi "Nikah Töreni" ile evlenip, bir Doğulu gibi "Talak"la boşanmanın şokunu da yaşamaktadır. Muhtemelen öfkesi üzüntüsüne ağır basıyordu. Ve muhtemelen, bu olayı Mustafa Kemal Paşa'nın geçici bir öfkesinin sonucu gibi değerlendirip, daha önceki gerginliklerde olduğu gibi, yeniden beraber olabileceklerini de düşünüyordu. Bu İzmirli kadın, kendisinden önce aynı serüveni yaşayan ama evlilik yapamayan Balkan kızı Fikriye ile aynı sonu paylaştığını da düşünüyor muydu acaba? Fikriye, Mustafa Kemal Latife ile evlendiği sırada Münih'te bir sanatoryumdaydı. Sonra Ankara'ya döndü ve artık Mustafa Kemal'i göremeyeceğini, O'nun artık Latife Hanım'a ait olduğunu öğrenince kendini vurup intihar etti. Hatta bazı kanıtlanmayan söylentilere göre, elinde silahla Çankaya'ya girmeye kalkınca vurularak öldürüldü.
AYRILIK ERTESİNDE TEDAVİ Latife Hanım (sonra Uşaklıgil) 1976'da bir hastalık sonucu evinde öldü. Ne intihar etti, ne de vuruldu. Ama neticede Mustafa Kemal, onun da olmadı sonuna kadar. O da elinde tutamadı Mustafa Kemal'i. Ve daha sonra Latife de, Fikriye gibi, ayrılık ertesinde Avrupa'ya (Çekoslovakya) gidip, bir sanatoryumda tedavi gördü. Tren İzmir'e geldiğinde, Latife Hanım, söyleyebileceği her şeyi söylemiş, anlatabileceği her şeyi anlatmıştır Vasıf Bey'e. Sonra Babası Muammer Bey'in konağına kapanmıştır. Daha sonra, yine babasına ait olan İstanbul Gümüşsuyu'ndaki üç katlı köşkte kalmaktadır.
ATATÜRK'ÜN MEKTUBU Ve hep "O haber"i beklemektedir. Yani Ankara'dan gelecek haberi. Bu arada mektuplar yazar ve mektuplar alır. Aralarında Mustafa Kemal Paşa'nın yazdığı ve boşanmanın gerekçelerini anlatan mektubun da bulunduğu "Latife Uşaklıgil Belgeleri" veya arşivi 1980 yılında "25 yıl gizli tutulacaktır" damgası ile Türk Tarih Kurumu'na teslim edildiği için, sürenin bitimi olan 2005 Şubat'ında kamuoyunun bilgisine açılacak. Bu konuda geçenlerde Yeni Şafak'a açıklama yapan TTK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, özellikle Atatürk'ün Latife Hanım'a yazdığı boşanma mektubunu incelediğini ve çok etkilendiğini, mektupta Atatürk'ün 2.5 yıllık evliliğinin bitmesini eşine izah ettiğini söylemişti. Bu belgelerin açıklanmasını beklerken, daha önce Güneş gazetesinde (1986) yayınladığım ve Latife Uşaklıgil tarafından rahmetli Vasıf Çınar'a hitaben yazılmış mektupları, bir çeşit medya arkeolojisi yapıp, yeniden gündeme getirmeyi gerekli buldum.
|
|
|
|
|
|
|
|
|