|
|
Böbrek nakli için mafyaya sığındım
İşadamı B.K. hayatta kalmak için Hindistan'da yasadışı organ nakli yaptırdı.
Beş yıldır diyaliz makinesiyle yaşayan B.K. yaşadığı olayları anlattı: "40 bin dolar harcadım. Gerekirse yine giderim."
Organ mafyası yasanın boşluklarını iyi kullanıyor
Organ ticareti yasak ancak bağış adı altında sürdürülüyor. Türkiye organ mafyasının üssü haline gelmek üzere.
Önce 20 yaşındaki Ahmet Hakan Canıdemir, ardından 28 yaşındaki Gülşah İbranoğlu... Ardından İzmir'de Lebriz Alemdağ... Hepsi de trajik ölümlerle hayata veda ettiler. Ve bağışlanan organları sayesinde toplam 17 kişiye hayat verdiler. Ancak organ naklinde verici çok sınırlı. İhtiyaç ise çok fazla. Böyle olunca, mafyası da türüyor, karaborsası da. Genellikle yoksullardan bin 500-2 bin dolara alınan bir böbrek, ihtiyaç sahibi hastaya 150-200 bin dolardan satılabiliyor. Yasal boşluklar yüzünden Türkiye, organ trafiğinin geçiş noktası haline geliyor ve bu işten birileri büyük paralar kazanabiliyor. Avrupa'da 120 bin, Türkiye'de ise yaklaşık 32 bin böbrek hastası diyalize bağlı bir şekilde yaşamını sürdürüyor. Avrupa'da 40 bin, Türkiye'de ise 7 bin hasta, böbrek nakli için sırada bekliyor. İşte bu manzara, organ ticaretini ve mafyasını çekici hale getiriyor. Dünyada organ mafyasının esas olarak İsrailliler tarafından kontrol edildiği ve birkaç bin dolara alınan organların geçiş noktası olan Türkiye'de, İstanbul'daki operasyonlarla 100 bin dolardan başlayan ücretlerle nakledildiği biliniyor. Organ ticareti deyince üst üste 3 kez yasadışı böbrek nakli yaparken suçüstü yakalanan, her defasında serbest kalan, tıp camiasında iyi bir cerrah olarak tanınan Dr. Yusuf Erçin Sönmez bu işin simgesi halinde. Hastaların yaşadığı dramın boyutu çok daha ürkütücü. Türkiye'deki organ ticaretinin ilk örnekleri 1980'den itibaren ortaya çıkmaya başladı. Kaybolan sokak çocukları, özürlüler, buhar olup uçan depremzedelerle ilgili iddialar bu tarihten sonra sık sık basında yer almaya başladı. Adapazarı- İzmit depreminden bir ay sonra, Eylül 1999'da, bölgede 27 çocuk kayıplar listesindeydi. Bu günlerde bebeklerin çoğunun kargaşa sırasında organ mafyası tarafından çalındığı sık sık basında da yer aldı. Emniyet Genel Müdürlüğü, "Türkiye'deki organ kaçakçılığının yoğun olmadığını" iddia etse bile zaten sayısı hiçbir zaman tam olarak bilinmeyen sokak çocuklarının sıklıkla ortadan kayboldukları, mafyanın bu alanda sistemli çalıştığı bu işlerle ilgili olan insanların, kurum yöneticilerinin bildiği bir gerçek. Türk Böbrek Vakfı Ahmet Ermiş Hastanesi Başhekim Yardımcısı ve Nefroloji Bilim Dalı Uzmanı Dr. Bilal Görçin, kendilerine her gün ortalama 3 kişinin böbreklerini satmak içih başvuruda bulunduğunu söylüyor. Dr. Görçin, Türkiye'de her yıl ortalama 550 böbrek nakli yapılmasına rağmen, bu oranın tersine döndüğünü ve 'yüzde 85 canlıdan nakil yapıldığını' ifade ediyor. Dr. Görçin canlı nakil oranının bu kadar yüksek olmasının, Türkiye'yi organ mafyası için cazip hale getirdiğini söylüyor. Türkiye'nin bu durumu, geçtiğimiz yıl The Independent ve New York Times gazetelerine de konu oldu. Türkiye'nin uluslararası organ mafyasının üssü haline geldiğine dikkat çekilerek, "Türkiye şefi" olarak Dr. Yusuf Erçin Sönmez'in adı verildi. Avrupa Konseyi için İsviçreli parlamenter Ruth Mangold tarafından hazırlanan rapor ise Türkiye'nin "Organ mafyası" için bir cennet olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle Moldovalılar'ın böbreklerinin, İstanbul'da yapılan birtakım operasyonlarla İsrailli, Avusturyalı ve Arap zenginlerine satıldığını örnekleriyle ortaya koyuyor.
Didem Ünsal
|