|
|
|
|
|
|
Sanırım şimdi 4 tane keçi alıp Etiler'de gezeceğim
Bu hafta Skoda Fabia ile Ünlüler Çiftliği'nde birinci gelen Toprak Sergen'i ziyaret ettim. Görünen o ki çiftlik kafasını biraz karıştırmış.
Herkes gibi bazen hayaller kuruyorum. Ama kimi zaman bu hayal kurma işini biraz abartıyorum. Hayallerimin merkezinde çoğu kez "zaman makinesi" var. Yaptığım hatalar, yapmamakla hata ettiklerim, kaçırdığım piyango ve Sayısal Loto çekilişleri gibi birçok meseleye yeni yorumlar getirmek istiyorum. Geçtiğimiz yazı hayal ettiğim zaman ise aklım hep Kaş'taki bir otele takılıyor. O zamanlar "Dört Tekerlekli Sohbetler" e yeni başlamıştım. Bir gün gazetede otururken telefon çalmıştı. Arayan Toprak Sergen'di. Beş gün sürecek olan ve benim için efsanevi sayılan "Kaş" maceram bu telefonla başlamıştı. Zaten otomobille bir yere gitmeye can atan ben, mayomu ve deniz gözlüğümü alıp kendimi Akdeniz'in serin suları ve kızgın kumlarına atıvermiştim. "AA Motel" adını taşıyan butik otel, 5 yıldızlı tatillerden sıkılanlara nefes aldıran bir deneyim olarak adlandırılabilirdi. Yattığınız yerden müthiş denizi görmek, sabahlara kadar süren ve Toprak Sergen'in yönetimindeki müthiş plaj partileri, muhteşem kahvaltıları ile AA Otel, son yıllarda yaşadığım en renkli tatilin mekanı olmuştu. Ama kış geldi. Kar yağıyor... Toprak Sergen'i Kaş sonrası ilk görüşüm ise meşhur Ünlüler Çiftliği'ne rastladı. Hani televizyona bakıp donduğunuz anlar vardır. İşte bunlardan birini yaşadım o an. Toprak, Banu Alkan'lı, Ferhat Güzel'li bir ekipte Ünlüler Çiftliği'nin müdavimleri arasına katılmıştı. Genel olarak çalışkan ve maceracı doğa insanı kişiliğini bildiğim için çiftlik şartlarında çok zorlanmayacağını biliyordum. Ama insan ilişkileri konusunda ciddi endişelerim vardı. Zaten, bir süre sonra el arabası ile bir o yana bir bu yana koşturup duran Toprak Sergen görüntüleri, hepimizin en keyif aldığı sahnelerden biri oldu. 36 yaşında ama hala 20'li yaşlarının sonundaymış gibi görünen (genetik piyango sağ olsun) Toprak Sergen, atletik vücudu ve etkileyici ses tonu ile birçok genç kadının kalbini çalmayı başardı. Ancak çiftlikte yaşam pek de "Ali Baba'nın Çiftliği'nde yaşamaya benzemiyordu. Ferhat Güzel vardı... Banu Alkan vardı, Güllü vardı. Tek tek çok tatlı olan bu insanlar, bir araya geldiklerinde ciddi bir soruna dönüşüverdi. Çiftlik günleri geldi geçti ve yarışma sonunda beni ikinci şok bekliyordu. Yarışmayı Toprak Sergen kazanmıştı. Başka bir deyişle "dürüstlük, modern yaklaşım ve efendi duruş" galip gelmişti.
AĞAÇ KRİZİNİN İÇ YÜZÜ Bu durumda Toprak ile buluşmamız, kesinlikle gerekli bir hale gelmişti. Karların yağıp yağıp durduğu günlerde, Skoda Fabia 1.4 ile Hidiv Kasrı'nın yolunu tuttum. Toprak geldiğinde, kasrın kafe bölümündeki yerli halk arasında bir heyecan fırtınası esti. Belli ki atv'de yayınlanan bu ilginç seri, ciddi anlamda takip ediliyordu. İlk sorum zaten belliydi; "Neden?" Cevabı ilginç ama biraz uzundu: "Yaklaşık iki yıl önce kötü adam rollerine veda ettim. Özellikle Kara Melek'te çizdiğim karakter çok ilgi görmüştü ama birçok insan rol ile gerçek yaşamı birbirinden ayırmak konusunda zorluk çekiyor. Üstelik ben de öyle çok uzun süren işleri sevmiyorum. Televizyona baktığımda artık yarışma formatlarının izleyici çektiğini fark ediyordum. Benim için bunu yaşamanın en eğlenceli tarafı ise Ünlüler Çiftliği idi. Yarışmanın sonunda yaşanan 'ağaç krizi' dışında ciddi bir sorun da yaşamadım." Zaten ben de tam bu ağaç konusuna gelmeyi planlıyordum. Ama madem açtın konuyu hadi anlat bakalım "Vaka-yı Ağaç'ı": "Yarışmaya başlarken yönetmene TEMA Vakfı'ndan ağaç getirilmesini söylemiştim. Ama tohumlar son hafta geldi. Ve ağaçları tohumları kimin ekeceği konusunda ciddi sorun yaşandı. Gerçi sonra başka ağaçlar gönderildi ama kimse ilgilenmedi." Tam yerine rast geldi manzara koydunuz sayın Sergen. Normal hayatlarında maddi sıkıntı çekmeyen, en seksi otomobillere binen ünlü isimlerin 100 gr. beyaz peynir veya dikilecek ağaç tohumları için kavga etmesi; kısaca 5 haftalığına bizler gibi sıradan insan olmaları ilgimizi çekiyor toplumca... Ama çiftlik çok yaramış Toprak'a. Vücudu güzelleşmiş, cildi gerilmiş ve yanakları pembe pembe olmuş. Hidiv Kasrı'ndan çıktığımızda Fabia'nın anahtarını aldı benden. Ve "Seni çok güzel bir yere götüreceğim" dedi. Bu arada deli gibi kar yağıyordu. Ama ben hayallere dalmıştım bile. Fabia'nın kaloriferi bizi ısıtınca, geçen yaz Kaş'ta Toprak ile yaptığımız uzun dağ yolculuğunun ardından fotoğraf makinemin pilini otelde unuttuğumu fark edip, küçük deliklere saklanmak isteyişimi hatırladım. Elimde olmadan gülümseyince direk durumu anladı. "Kaş'ı hatırladın değil mi? Benim de anılarım var. Hani dağın en sert virajlarından birinde kendini tutamayıp gazlamıştın ya, işte o an hayatım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçmişti." Gülüştük. Skoda Fabia'yı uzun süre kullanmıştı. Ve yenilenen Fabia'nın direksiyon, fren gelişmelerini hemen fark etti. Küçük otomobil kullanmayı seven Toprak, şarkı söyleyerek sahile inen virajları keyifle indi. Hatta bir ara birlikte bile şarkı söyledik. Sahile inip çekim yerine geldiğimizde onu tebrik etmekten başka yapabileceğim bir şey yoktu. Mekan çok güzeldi, Toprak güzeldi ve galiba hayat çok güzeldi Ama bir o kadar da soğuktu. Çekimler sırasında sırayla "birkaç kez donma ve denize düşme, gerek boğularak gerek donarak ölme" tehlikeleri atlattık. Çekimler bitip küçük Skoda Fabia'mıza kendimizi attığımızda, çiftlikten öğrendiği teknik nedeniyle şoka girmememiz için bizi yavaş yavaş ısıttı. Ama zaten onunla geçirdiğim doğal ve "normal" öğleden sonra fazlası ile içimi ısıtmıştı.
Fotoğraflar: Rahşan Gülşan
|
|
|
|
|
|
|
|
|