|
Oyuncakları buluşturan yazar
|
|
Sunay Akın'ın kurduğu oyuncak müzesi her yaştan çocuğa hitap ediyor.
Yıllardır şehir şehir, ülke ülke dolaşarak eski oyuncakları toplayan şair-yazar Sunay Akın'ın Göztepe'de kurduğu müze, tarihin izlerini taşıyor. yazdı
Dünyanın oyuncakları birleşti
İstanbul Göztepe'de bir oyuncak müzesi açılıyor ki sormayın gitsin. Yıllar var ki ülke ülke, şehir şehir dolaşıp oyuncak toplayan şair Sunay Akın binlerce oyuncaktan oluşan müzesini hazır hale getirdi.
Sen misin Sunay Akın'ın "Oyuncak Müzesi" ne övgü düzen! Sen misin "Oyuncak deyip geçmeyin!" diyen... Üstüne üstlük, Adana'daki çocuk zamanlarının "oyuncak" larını hatırlatıp, şöyle hoştu, böyle ilginçti diye "nostalji" yapan... Yetmedi.. Bir de... "Oyuncak bilimin önündedir! Çocukluğumuzda ele-avuca aldığınız oyuncaklar, olgun yaşlarımızdaki karakterimizin, hatta, mesleğimizin habercisidir! Bir insan, yedisinde neyse, yetmişinde de aynıdır! Adam olacak çocuk, oyuncağından belli olur! Asırlık ya da "antik" oyuncaklar, insanlığın ilgi alanlarına, hayallerine, duygularına, hatta teknolojik sürece ilişkin bir fikir de verir" gibi... Meseleyle ilgili az-biraz bilimsel, kıyısından da sosyolojik açıklamalar yapan! Ve bunlara "kanıt" olsun diye de birbirinden ilginç örnekler veren.. Ne bileyim... İnsanlığın uzayı önce oyuncaklarda keşfettiğini... Tekerleği de ilk kez oyuncak olarak yani oynamak için düşündüğün... Wright Kardeşler'in, ilk uçağı, oyuncağından etkilenerek yaptığını.. Sinemanın bir oyuncak olarak doğup ardından Lumier Kardeşler'e ilham olduğunu.. Bu arada, insanlığın asırlar boyu yaşadığı trajik olaylarla, oyuncak arasında gözyaşartıcı ilintiler de olduğunu hatırlatan!... Mesela... Titanik yolcularının anısına, tam 1912 adet "simsiyah oyuncak ayı" üretildiğini... Hitler Almanya'sında "oyuncak askerler"in Nazi propagandasına alet edildiğini... Atom bombasının dahi gerçeğinden önce oyuncağının üretildiğini vs... En sonunda da... Ey baylar, bayanlar.. Varını yoğunu, tüm zamanını, oyuncak aramaya, bulmaya ve almaya harcamakla kalmayıp bir de her biri için inanılmaz araştırma yapıp kitaplar deviren, öykülerini buluveren ve şakayla karışık söylemek gerekirse bir "oyuncak profesörü"ne dönüşen, bir "çocuk heyecanı"yla, oyuncaklara dair ne varsa dostlarıyla paylaşıp, kitap dolusu bilgiler vermekte usta olan Sunay Akın'ın Oyuncak Müzesi'deki oyuncaklar yakında görücüye çıkıyor diyen... Eee, ne oldu şimdi, Müze, görücüye çıktı tabii... Sunay ki... On yıldır, o şehir senin, bu ülke benim turlayıp, oyuncak toplayıveren "sahneden, kitaptan, babadan" biriktirdiklerini, Türkiye'nin ilk Oyuncak Müzesi'ne bırakıveren benim Şair arkadaşım Sunay Akın oyuncaklarını vitrine koydu artık... Çocukça bir çığlık ata ata, şiir yaza yaza Müze'sini ete kemiğe büründürdü... Fotoğraflarını görüyorsunuz! İş bu yazı da Sunay'ın Oyuncak Müzesi'ne ilişkin "fotoğraflı canlı yayın"ına dönüştü! Ne derler! Söz, bazen de yazı uçar(!) ama fotoğraf kalır! Fotoğraf tarihe tanıklık eder, bir de Oyuncak Müzesi'ne! Sunay Akın, Savaş Ay ve ben oturuyoruz... Artık "oyuncak" deyince Sunay akla geldiği için Savaş, biraz da "hoşluk olsun" diye, maziden bir anı-yazı aktarmaya başladı... 1980'lerin başında o zamanki gazetesinin istihbarat şefi, bir şairi, İlhami Bekir'i işaret etmiş Savaş'a.. Git, İlhami Bekir'in imza gününü fotoğrafla ve izlenimlerini yaz! Savaş da Akademi Kitabeevi'nde imza günü yapan ve ilk kez görüp tanıştığı İlhami Bekir'e ilişkin yazdığı habere şöyle başlamış! "Bir çocuk oyuncak dükkanına nasıl yakışırsa.. O da öyle yarışıyordu kitapevine..." Sunay çok etkilenmişti bu anıdan, ben de. Hoşgeldin, Sunay'- ın Oyuncak Müzesi... Hoşgeldin Sunay Akın!
|