|
|
'Dansçı olmadı, doğdu'
Ebru'nun annesi Şule Özkan, biricik kızı Ebru'nun henüz 2 yaşından beri dansa, dans etmeye sevdalı olduğu söylüyor. Şule Hanım, Ebru'nun oryantalden, hızlı danslara kadar bu konuda çok yetenekli olduğundan söz açıp, tekrar o günlere dönerek şunları söylüyor: "O öylesine hareketli bir çocuktu ki... Müzik sesi duysa, başlardı oynamaya. Hani kapı gıcırtısına oynayacak cinsten bir çocuktu. Hiperaktif yapısı bizi zaman zaman zorlasa bile, ben de, babası da onunla gurur duyduk hep. Girdiği her ortamda, kendisini sevdirirdi. Sevimliydi, cana yakındı ve çok komik bir çocuktu. Dans merakı öylesine bir hal almıştı ki, gittiğimiz her yerde dans etmeye başladı. Tatilde, yemeğe gittiğimiz restoranlarda, misafirliklerde bile. Bunu iyi bilen ahbaplarımız, dostlarımız ondan hep dans etmesini isterlerdi. Yetenekliydi. Sadece dansa değil, müziğe, resme ve şiire de ilgisi vardı. Ama bunlar daha çok babasının ölümünden sonra yöneldiği hobileriydi. Dans ise onun yaşam biçimi oldu. Anadolu Üniversitesi'ndeki turizm ve otelcilik eğitimini bile bu yüzden yarım bıraktı. Sanırım, bundan sonra hayatı başka bir yöne akacak. Ben de onun en büyük destekçisi olacağım."
|