Çikolatanın Gücü
Kızılderililer'in sabahları içip günboyu kötülüklerden korunduklarına inandıkları çikolatanın saltanatı sürüyor.
Hikayeye göre 1515 yılında Aztek ülkesine doğudan gelen bir gemiyle beyaz tenli, sakallı bir şef ve bir grup inmiş. Aztekler ömürlerinde ilk defa beyaz bir adam gördükleri için, Cortes adındaki İspanyol asıllı bu adamı tanrı diye kabul edip, ona altından bir maşrapada çikolata ikram etmişler. Christophe Colombe şüphesiz Amerika'nın keşfinden daha az önemli olmayacak bu içeceği fark etmiş, ama önemsememiş. Cortes ise tanrı sıfatına aldırmadan koşup Aztek ülkesindeki bu müthiş içecegi İspanya'ya taşımış. Kızılderililer'in sabahları içtiklerinde, günboyu bütün kötülüklerden korunduklarına inandıkları, henüz likid halinde görünen çikolata o dönemde henüz şekerle buluşmuş değil. İspanyollar Meksika'ı fethedip, kakaonun gücünü kavradıktan hemen sonra Karaib adalarında şeker kamışı kültürünü geliştirip, şekeri alıp da Meksika'ya getirdiklerinde beklenmeyen bu buluşma, kimilerine göre, İspanyollar, kimilerine göre Meksikalı din adamları sayesinde gerçekleşti. Çok çabuk çikolata aşkını dile getiren İspanyol kralıyla birlikte, çikolatanın süksesi asillere yayıldı.
KİLİSE SORUNU Kilise 1624'de "Çikolata orucu bozar mı, bozmaz mı" tartışmasında "Bozmaz şarap gibi bir içecek, gıda değil" hükmünü vermiş. Aztekler'in yakından idrak ettiği üzere, çikolatanın afrodizyak etkisi yarattığı, aynı nedenden dolayı da İmparator Moctezuma'nın vaktiyle günde 50 tas çikolata içtiğinin haberi, herhalde İspanya'ya ulaşmamıştı. Ama bir teolog İspanyol Kilisesi'nin kurnazlığı ya da hükmünde samimiyse bile saflığına karşılık, çikolatanın ruhları ve duyguları kızıştırıp coşturttuğunu öne sürerek manastırlarda çikolata tüketiminin yasaklanmasını istemiş. İspanyol asilleri arasında aşk hayallerini canlandırdığı bilinen çikolata, XVI. yüzyılın gravürlerinde ve daha sonraları Almanlar'ın baskı resimlerinde sıklıkla işlenen bir konu. Bir kadın ve erkekten oluşan çiftler çikolata içerken görülüyor. Markiz de Sade, Juliette'te çikolatayı aşk ve ölümün birleşiminin sembolü diye nitelendiriyor. 20. yüzyılın en büyük romancılarından İngiliz John Cowper Powys "Seni duyuyor gibi" adlı kitabında, "Kadınların da erkeklerin de değerlerinin ne kadar ettiklerini biliyorum. Çikolata onlardan çok daha değerli" diyor.
ZİHİNSEL FAALİYETLER Çikolatayı engizisyon mahkemelerinden kaçan İspanyol Yahudileri Avrupa'ya yayarken, üretim sırları önce İtalya'da, sonra Fransa'da çıktı. İspanyollar'ı Jamaik'te bozguna uğratan İngilizler 1674'te Londra'da modaya dönüşen ünlü Coffee Mill and Tobacco Roll'u, ardından ilk çikolata kulübü Cacaotree'yi açtılar. Aynı dönemde Ren nehrinin bir tarafında "Çikolata beyinsel fonksiyonların uzun süre işlemesine imkan tanır" diye öngören Balzac'a karşılık, diğer tarafta Goethe de "Bir bardak çikolatayla, bir günlük yolculuk rahatça yapılabilir" diyordu. Zaten, Londra'daki "Cacaotre" de sadece sütlü çikolata içilip, tadılan bir yer değil, mesela, Stuart'lar ve destekçilerine karşı komplo hazırlanan ülkenin ve dünyanın kurtarıldığı yer diye biliniyor. Gerçi çikolata yapmayı asla öğrenememisler ama endüstri devrimini gerçekleştiren İngiltere olduğu için herhalde, çikolata üretimine ilişkin ilk makinelerde aynı ülkede icad edildi. Walter Churchman 1730'da kitle üretimine hazırlık yapacak böylece çikolatanın demokratikleşmesine en büyük katkıyı yapacak ilk makineleri icat etti.
İSVİÇRE'YE 17. YÜZYILDA GELDİ 30 yıl sonra da Joseph Fry ilk tablet çikolataları üretti. Aslında Cizvit papazları Meksika'da çoktan beri tablet çikolatayı keşfedip yemişti ama eski kıtanın haberi yoktu. Çikolatanın bugünkü memleketine, İsviçre'ye varması ise ancak 17. yüzyılın sonlarına doğru gerçekleşti. Bir yüzyıl sonra çikolata Vatikan'ın gözüne de ilişti. XVIII yüzyılda, dini törenlerde, papa din adamlarına rütbelerine göre çikolata dağıtıyordu. Din adamları yükseldiklerini ellerine verilen çikolatadan anlıyorlardı. Maya medeniyetinde ise komşu halklarla trampa ya da müzakere yaparken kayıp ve kazancın idrakını sağlıyordu. Yılda 420 bin ton, adam başına 7.5 kilo çikolata tüketen Fransızlar'a karşılık siz de bu yazıyı buraya kadar okudaysanız, gidip biraz çikolata yiyin! Ya da çok! Çikolata mutluluktur, gece yarısı sokaklarda kendini aratacak kadar tuhaf, düşündürücü, muhteşem bir şeydir. La Rochefoucould'nun dediği gibi, "Çikolatayı bütün kalbinizle sevin. Hiç deliliği olmayan bir adam asla akıllı bir adam değildir." Vallahi o bunu hak ediyor
Belkıs Kılıçkaya PARİS
|