kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Oruç hoşgörü ve paylaşma sembolü
Oruç hoşgörü ve paylaşma sembolü


İftar çadırları doluyor, oruç tutan aileler birlikte iftar açıyor toplum bugünlerde hoş bir kaynaşma içinde. Ancak aç kalınan saatlerin acısını sahur ve iftarda çıkarmak işin felsefesine aykırı.

Bu hafta güzel yiyeceklerden söz ederek sizleri imrendirip ağzınızı sulandırarak Ramazan'da günaha sokmak istemiyorum. Oruç üzerine bir ufuk turu ile yetinmek niyetlisiyim. Geçtiğimiz günlerde İstanbul'daki tüm Ramazan çadırlarına yapmayı planladığım ziyaret ani rahatsızlığım nedeniyle iki çadırla sınırlı kalarak sona erdi. Ancak buralarda bile edindiğim izlenimlerim, toplumumuzda yüzyıllardır süregelen, varlıklı kişilerin daha az varlıklı olanlara iftar yemeği ikram etmesi, yemek sunulanların da bu ikramı büyük bir doğallık ve huzurla kabul etmesi geleneğinin ne kadar güzel ve gurur verici olduğu yolundaydı. Üstelik ikram ne denli içten ve nezaketle yapılırsa, iftar yemeği ağızda o denli hoş bir tat bırakıyordu. Dolayısıyla ben toplu iftar yemeklerinin siyasi yönden istismar konusu edilmemesi gereken güzel bir uygulama olduğu görüşündeyim. Çadırlar bir yana, oruç tutan aileler bir araya geliyor, birlikte iftar açılıyor, toplum bugünlerde hoş bir kaynaşma içinde. Ancak her zamanki kabalığa ek olarak Ramazan stresinden kaynaklanan, hergün yollarda tanık olduğum gerginlik ve kabalıktan fena halde rahatsızlık duyuyorum. Öğleni devirir devirmez, iftara yaklaştıkça insanlar bir barut fıçısı haline geliyor. Trafikte kimse kimseye yol vermeye yanaşmadığı gibi, en küçük bir kıvılcım kavgalara yol açıyor. Böyle durumlarda olay çıkarmaya çalışanlara bakarak, "Madem ki kaldıramıyorsun, ne diye bir öz disiplin uygulaması olan oruç tutmaya kalkıyorsun?" diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

ORUÇ NEFİS TERBİYESİ
Müslümanlar'a farz kılınan oruç, öteki tek Tanrılı dinlerde de var. Ancak Hıristiyanlık'ta oruç ve perhiz aynı anlamda kullanılıyor. Bu dinde orucun amacı, işlenmiş günahların cezasını bu dünyada çekmeye başlamak. Orucun zamanı ve oruçla ilgili kurallar ise Hıristiyan mezhepleri arasında farklılıklar gösteriyor. Hıristiyanlığın Katolik kolu iki çeşit orucu şart koşuyor; şükran orucu ve kilise orucu. Protestanlar ise oruç tutmuyor. Hıristiyan mezhepleri genelde çarşamba, cuma ve cumartesi günleri ile bazı yortuların arifesinde oruç tutmayı teşvik ediyor. Bunun nedeni de, Hıristiyan inancına göre Hazreti İsa'nın çarşamba günü ihanete uğraması, cuma günü çarmıha gerildikten sonra cumartesi günü de gömülmesi. Hıristiyanlıkta Hazreti İsa'nın öldükten sonra dirildiği ve göğe çıktığına inanılan Paskalya yortusu öncesinde de iki gün oruç tutulması yaygın bir uygulama. Musevilikte de Tevrat'ın buyruğu gereği belirli günlerde oruç uygulaması var. Bu dinde de oruç nefsi terbiye ve bazen de acı çekme aracı sayılıyor, kimi oruçlarla da Tanrı'ya yaklaşıldığına inanılıyor. Tevrat'a göre, Hazreti Musa Tur Dağı'nda 40 gün 40 gece kalmış ve bu süreyi oruç tutarak geçirmiş. Hangi nedenlerle oruç tutulduğunun ayrıntılarına girmeyeceğim. Sadece Yahudi çocuklarının 12 yaşından bir ay aldıktan itibaren oruç tutmaya başladıklarını ve zorunlu tek orucun Yom Kippur adı verilen tövbe gününde tutulan kefaret orucu olduğuna değinmekle yetiniyorum. Üç semavi din dışındaki dinlere gelince; insanlık tarihinde dinlerin neredeyse tümünde oruç tutulduğunu görüyoruz. Örneğin Budizm'in kurucusu Buda, kurtuluşa, yani Nirvana'ya ulaşmak için arzulardan vazgeçmek gerektiğini belirtiyor. Bunun pratik yolu da oruç tutmak. Hinduizm'de de oruç nefsi terbiye için yılın belirli aylarında tutuluyor. Bu dinde oruç genellikle belirli bazı besinleri yememe, yani bir çeşit perhiz seklinde. Doğu dinlerinden Taoizm'de oruç, daha geniş anlamda ele alınmış. Burada oruç, sağlığı koruma ve böylece yaşlanmayı geciktirme özelliğiyle ön plana çıkıyor. Çinliler ayrıca, büyük bayram günleri ile kötülüklerin arttığı dönemlerde de, kendilerini korumak için oruç tutuyorlar. Nihayet Güney Asya Hint dinlerinden Brahmanizm'de her ayın 12. ve 13. günlerinde oruç tutmak, gelenek. Avrupa'da Keltler'in oruç tuttuğu, eski Roma ve Yunanlar'ın da orucu felaketlerden kurtulmanın yolu olarak kabul ettiğini biliyoruz. Din adamları orucu cemaatlerine telkin ede dursunlar, geçtiğimiz günlerde Ortaçağ manastırlarındaki keşişlerin beslenme özellikleri ile ilgili bir yazı okudum. Özellikle Avrupa'da Ortaçağ'da sıradan halk zaman zaman açlıktan kırılır, düzenli oruç ve özellikle et ağırlıklı yiyeceklerle ilgili olarak dinsel perhiz telkin edilirken, manastır duvarlarının ardında yaşayan ve son derece sade bir hayat sürdükleri izlenimi veren keşişlerin nasıl beslendiklerini Universitiy College London'dan Philippa Patrick adlı arkeolog hanım, manastır mezarlıklarındaki yüzlerce iskelet üzerinde yaptığı bir inceleme ile ortaya koymuş. Bu incelemenin ilk bulguları, keşişler arasındaki şişmanların oranının, zengin tüccarlar ve saray erkanı da dahil, öteki çağdaşlarına göre beş kat daha fazla olduğunu gösteriyor. 40 yaşına gelmiş keşişler arasında beslenmeden kaynaklanan şeker hastalığına bağlı olarak belkemiğinde oluşan deformasyonlar iskeletlerde yaygın biçimde gözleniyor.

OBUR KEŞİŞLER
İngiliz tarihçi Barbara Harvey'in tahminlerine göre, 14. yüzyılda bir keşiş tombul bedenine sıradan bir günde 6 bin kaloriden fazlasını tıkmaktaydı. Bu, günümüzün MacDonald's hamburgerlerinden 12 adet Big Mac'in kalori karşılığı. Sıradan günlere ek olarak Hıristiyan takvimine isimlerini veren birçok aziz adına da şölenler düzenlenmekte, bu ziyafetlerde ek olarak 4500 kalori daha fazla alınmaktaydı. Menülerde yağlı etler ağırlıktaydı. Tombul keşişler sebze yemeklerine genellikle burun bükmekteydiler. Arkeologlar bu araştırmaların pratik sonuçlar vereceğini umuyorlar. Bir bilim adamı, "Eğer ekran karşısında oturup sürekli atıştıran, hiç hareket etmeyen günümüz insanları bu kemikleri görseler, daha sağlıklı bir yaşam yolu seçerlerdi" diyor. Kıssadan hisse... Oruç dinin farz kıldığı bir uygulama. Ancak aç kalınan saatlerin acısını iftarda ve sahurda çıkarmaya çalışmak işin felsefesine aykırı. Ortaçağ keşişlerinin, dinin telkin ettiği beslenme biçimini göz ardı etmeleri sonucu düştükleri durumu ise zihinlerin bir köşesinde tutmakta yarar var.

14. YÜZYILDA bir keşiş bir günde yediklerinden 6 bin kaloriden fazlasını almaktaydı. Bu, günümüz Big Mac hamburgerlerinden 12 tanesinin karşılığı
DİĞER GURME HABERLERİ
 Otel olan Samode Sarayı ve hüzünlü Taj Mahal
 Baharatı bize keşifler mi getirdi?
 İnsanı ve doğasıyla şaşırtıcı bir ada
 Şerbeti ne çabuk unuttuk
 Sokaktan restorana içli köfte
 Bu şarap muz kabuğu kokuyor
 Yemeğin lezzeti kokusunda
 Türk Mutfağı Ferran Adria'dan ne öğrenir?
 Hint kıtasından Antep mutfağına
 Sokak yemekleri tarihe karışıyor
 Şarabın ve yemeğin izinde Kapadokya
 Dışı kıtır içi pamuk gibi yumuşacık
 Pisboğaz imparator İstanbul sokaklarında
 Sofrada vicdan yapmayın
 Mediciler'in şehrinde şarap sanat ve mutfak
 Rakı konuşa konuşa yudum yudum içilir
 Türk mutfağı yıllara meydan okuyor
 Bu katların hizmeti farklı
 Bodrum'da yaz bitmiyor
    Aktüel Pazar Yazarlar
    Güncel
    Hobi
    Röportaj
  » Gurme
    İyi Yaşa
Tuale düşen kahve falı
Tuale düşen kahve falı
Ressam Ertuğrul Ateş, 'Harem' adını taşıyan yeni sergisiyle, çok...
Kent Orkestrası yıldızlarla çalacak
Kent Orkestrası yıldızlarla çalacak
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrası 2005 yılında Aşkın Nur...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.