Dalkavukluk ve yolsuzluk
Başbakan'ın önceki gün 'dalkavukluk'tan şikayet etmesine iki kere sevindim. Birincisi, daha önce yazdığım gibi; para ve nüfuz sahibi olsam yapacağım ilk iş 'Yağcılıkla Mücadele Örgütü' kurmak olduğu için.. İkincisi de dalkavukluktan nefret ettiğini beyan eden Başbakan'ı eleştirirken, eski hukukumuz dolayısıyla kapıldığım 'incitme kaygısı'nı en azından şimdi daha rahat 'idare etmek' imkanına kavuştuğum için.. Öyleyse gönül huzuru içinde Erdoğan'ın -beni iki kere sevindirmesine rağmen- dalkavuklukla ilgili şikayetlerinin içeriğine kavuk sallamadığımı belirtebilirim. Gerçi Türk milletinin eskiden dalkavuk olmadığı yolundaki ifadelerine katılıyorum. Zaten 'vaktiyle en büyük özelliği mertlik, yani yağ bilmezlik olan bir millet' diye yazmışımdır. Lakin yolsuzluk-dalkavukluk ilişkisi sorgulamaya açık. Başbakan'ın bu beyandaki samimiyetini de sorgulayanlar çıkabilir ama şahsen bu 'kalbi' meselede hüküm biçemem, 'öyle söyleseniz de dalkavuklardan hoşlanıyorsunuz' diyemem.. Benim sorgulamam Erdoğan'ın 'Bunu (dalkavukluğu) aşmaya mecburuz. Eğer aşamazsak yazık olur. Bütün bu yolsuzluklar öyle başladı, hep böyle yerleşti.....' sözleriyle ilgilidir. Çünkü buna göre yolsuzluğun en önemli sebebi dalkavukların varlığı oluyor.. Oysa fikrimce yolsuzluğun baş sebebi namussuz yöneticilerdir.. Ve her inanıştan yönetici namussuz olabilir. Namussuz yönetici olmasa altındaki adam bir çalar, iki çalar üçüncüde yakayı ele verir, belki cezadan sıyrılır ama aynı fiilleri sürdürme imkanı bulamaz, dolayısıyla da yolsuzluk kök salamaz.. Bir ülkede gelen gideni aratacak kadar ahlaksız olmadıkça yolsuzluk yerleşemez.
*** Hazret-i Ömer hutbesine 'Ey inananlar, dinleyin ve itaat edin' diye başlar.. Biri hemen fırlayıp 'Yeni cüppeni açıklayana kadar seni dinlemeyiz ve itaat etmeyiz.. Ganimet olarak dağıttırdığın kumaştan hiç kimseye bir cüppe çıkacak miktar düşmedi, seninki nasıl bu kadar fazla olabildi' diye diklenir. Hazret-i Ömer gibi celalli bir zat 'Sen benim gibi birine hırsız mı demek istiyorsun' demez.. 'Oğlum Abdullah size bunu açıklasın' der.. O da 'Bana düşen payı babama verdim ve böylece iki parçadan bir cüppe çıktı' deyince tartışma biter.. Belki bu olay Hazret-i Ömer'i 'hakiki halk yönetimi' adına memnun da eder: Toplum hesap sorabildikçe yönetenler yolsuzluk yapamaz. Tabii ki Başbakan'ın da çok iyi bildiği bu kıssayı kendisine hatırlatıyor değilim. Çağrı nefsimizedir: Şüphelendiğimiz zaman sevip saydığımız adamın yakasına yapışabiliyor muyuz? Bu tıynette tek adamsak boğuluruz. Sözgelimi bir partide böyleleri Meclis aritmetiğini zorlayacak miktarı bulursa ancak o zaman dikleniş etkili olur.. Öyleyse niye yukarıda 'yolsuzluğun baş sebebi ahlaksız yöneticidir' dedim.. Çünkü bol dalkavuklu, az dalkavuklu veya dalkavuksuz 'takım'ı özellikle de 'has takım'ı oluşturan yöneticinin kendisidir. Bu yüzdendir ki her zaman, her yerde ve mutlaka balık baştan kokar! Fakat 'yolsuzluğun baş sebebi ahlaksız yöneticidir' diye, çevredekiler ve aşağıdakiler mazur görülemez.
*** Adam yakama yapışmış 'Sen filanca zat hakkında imalı olarak yazdın, muhakkak bir şeyler biliyorsun, elindeki belgeyi bana ver de hesap sorayım' deyip duruyor.. Yemin billah ediyor, 'Ben dedikoduların altını çizdim.. Yolsuzluk yapmasanız bile hakkınızda böyle konuşulduğu sürece başınızın belada olduğunu söyledim.. Başkaca bilgi ve belgem yok' diyorum ama inandıramıyorum. Baktım kurtuluş yok, dedim ki: -Azizim, sen filanca zatın bu parayı aldığına eminsin ki benden belgesini istiyorsun.. Peki, bu büyüklükte bir parayı filanca resmi zat götürecek de en tepenizdeki adamın haberi olmayacak, bunu aklın alıyor mu? Hık-mık..
*** Şimdi kesinleşmiş bir kanaat var: -Nice zamandır gelip gidenlerin çoğu kokuşmuştur.. Şimdikilerin ne olduğunu da gittikleri zaman ölçeceğiz.. Ne kadar geç giderlerse gitsinler. Dilerim Allah'tan kursaklarında -fetvalı fetvasız- bir dirhem haram olmasın.. (Kanımca haramların en fecisi fetvalı haram 'Ben insanlığa ve Allah yoluna hizmet için paraya hükmetmeliyim.. Cebime indirmiyorum, davama aktarıyorum' denerek edinilen zehirli değerdir.. Bu tür fetva Atatürkçülük veya başka bir ideoloji merkezli de olabilir..) Ve nihayet; dalkavukluk da elbette yolsuzluk üretir.. Fakat kanundur ki, önce özgüven ve erdem fukarası yönetimler dalkavukları üretirler..
|