Bu iş yine mahkemelik
Amerika, yakın tarihinin en çekişmeli seçimlerinden birine hazırlanıyor. 4 yıl önce tartışmalı bir seçim sonucu ve mahkeme kararıyla Beyaz Saray'a oturan Başkan Bush'un uluslararası toplumu karşısına alan politikaları yüzünden, bu yıl Amerikan seçimleri bütün dünya tarafından daha bir yakından izleniyor. Bütün dünya kamuoyunun umudu seçimi Demokrat aday John Kerry'nin kazanmasında. Dünyanın önde gelen bütün gazeteleri Kerry'yi desteklediklerini ilan ettiler. Amerikan kamuoyu da tam ortadan ikiye bölünmüş durumda. Ülkenin yarısı, terör tehdidi karşısında kendilerine daha iyi başkomutanlık yapacaklarına inandıkları Başkan Bush'un bir dört yıl daha görevde kalmasını istiyor. Diğer yarısı ise terör tehdidi bahanesiyle hak ve özgürlükleri kısıtlamaya çalışan, Irak ve Saddam konusunda kendilerine yalan söyleyen, uluslararası hukuk kurallarını hiçe sayan, neredeyse bütün dünyayı anti-Amerikancı yapan Bush'un koltuğunu bırakmasını arzuluyor. Açıkçası, her konuda ikircikli bir politika izleyen Kerry'nin seçim kazanmasından çok, Bush'un kaybetmesini isteyenlerin mücadelesine tanıklık ediyoruz. Son araştırmalar iki adayın kafa kafaya tabir edeceğimiz bir durumda olduğunu gösteriyor. Amerikan seçim sisteminin azizliğinden kaynaklanan bir durum söz konusu. Burada "hile" dahil her yöntem devreye giriyor. Hatırlayacağınız gibi, son seçimi Bush Florida'daki tartışmalı seçim sonucu kazanmıştı. Bu kadar çekişmeli bir seçimin kesin sonucunun alınmasının karşılıklı itirazlar nedeniyle birkaç haftayı bulacağını ileri sürenler var. Her iki taraf da seçim gününe avukatlar ordusuyla hazırlanıyor. Seçime, uluslararası hukuka, insan haklarına saygı, daha uyumlu bir uluslararası ilişkiler ortamı, terörle ortak mücadele açısından bakıldığında Bush'un seçimi kaybetmesinin dünya açısından hayırlı bir iş olacağı sonucuna varabiliriz. Ancak, Kerry'nin seçilmesinin Amerika'nın dış politikasını kökünden değiştireceği hükmünü veremeyiz. Unutmamak gerekir ki, Demokratlar'ın Vietnam Savaşı'na Cumhuriyetçi Nixon sonuna kadar sahip çıkmış ve ancak yenilgi kesinleşince politikasını değiştirmişti. Amerika gibi ülkelerin dış politikalarının bir gecede değişmesini beklemek safdillik olur. Ancak nüanslarda bir farklılık beklemek daha gerçekçi bir yaklaşımdır. Başkan kim olursa olsun, Beyaz Saray'da oturan kişi Amerikan çıkarlarını sonuna kadar savunacaktır. Ancak, gücünü daha çok petrol ve silah sanayisinden alan Bush'un Beyaz Saray'ı terk etmesi Amerikan politikasını sadece askeri şiddete dayalı olmaktan çıkaracaktır. Sadece askeri gücün sorunların çözümünde yeterli olmayacağını gören bir yönetim, başta Filistin-İsrail sorununu çözme yönünde adımlar atmak olmak üzere, Ortadoğu'da yeni bir yaklaşım başlatabilir. Ama dediğimiz gibi, başkan kim olursa olsun Amerika, Suudi Arabistan ve İsrail'in yakın müttefiki olmaya devam edecektir. Amerika'nın hayati çıkarları söz konusu olduğunda dünyanın her yerine silahlı müdahaleden çekinmeyecektir. Böyle bakıldığında Bush ve Kerry arasında büyük bir fark yoktur. Ancak, sorunlarla uluslararası uzlaşma yoluyla çözüm aranması için Kerry'nin daha uygun bir isim olduğunu söyleyebiliriz. Şiddetin tek çözüm yolu olarak görüldüğü bir ortamdan kurtulmak için şimdilik son umut Kerry'nin kazanması görülüyor.
|