| |
Bu haber beni ürküttü...
Beni ürküten haber 12 Ekim tarihli Vatan gazetesinin altıncı sayfasında, Ankara mahreci ve Dilek Gedik imzasıyla yayınlandı. Bir haftadır herhangi bir yansımasını başka bir yerde de görmedim... Ağır bir hastalıktan kurtulmaya çabalayan bir hasta gibi bünyesindeki hukuksuzluğu ve çeteleri temizlemeye uğraşan Türkiye'de yol açacağı gelişmeler açısından çok endişe verici bulduğum bu haberi okuyalım: Haberin başlığı "Ankara'da on yedi bin James Bond var." Haberin alt başlığındaki cümle ise olayı özetliyor: "Ankara Emniyeti polisle gönüllü işbirliği yapan ajan-vatandaş uygulaması başlattı. On yedi bin kişi göreve başladı."
*** Herkesi Nazi Almanyası'ndaki gibi polis yapmaya yönelten "ajan-vatandaş" uygulamasını duyuran haber ise aynen şöyle: "Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün polis-halk işbirliğini sağlamak amacıyla başlattığı 'Asayiş Gönüllüleri Projesi' çerçevesinde yaklaşık on yedi bin kişi 'Asayiş Gönüllüsü' oldu. Polisle gönüllü işbirliği yapan vatandaşlara üzerinde kod numaralarının olduğu bir de tanıtım kartı verilmeye başlandı. Proje ilk aşamada telsizli ticari taksi şoförleri, banka müdürleri, koruma memurları, okul müdürü ve öğretmenler, esnaf ve amatör telsizcilerden oluşan üç bin beş yüz kişinin katılımı ile uygulamaya kondu. Asayiş Gönüllüsü olmak isteyen vatandaşlar, bölge karakollarına bir fotoğraf ve nüfus cüzdanı ile başvuruyor ve bir süre sonra tanıtım kartlarını alarak göreve başlıyor. Asayiş Gönüllüsü olmak için herhangi bir şart aranmıyor. Asayiş Gönüllüleri, günün yirmi dört saati 155 Polis İmdat, 154 Alo Trafik ve Emniyet'in ilgili telefonlarına ulaşarak bilgi veriyorlar. Telefonda adını ve soyadını vermeden örneğin 'ben A 006 kod nolu Asayiş Gönüllüsüyüm' demesi yeterli sayılıyor. Asayiş Gönüllüsü'ne verilen tanıtım kartlarında, vatandaşın fotoğrafı, adı, soyadı ve gönüllü kod numarası bulunuyor." Gazete, haberin yanına bir James Bond resmi ile "Asayiş Gönüllüsü" kimlik kartının örneğini koymuş.
*** 2004 yılında, AB'ye sağlam bir adım atmak için çırpınan bir ülkede tüm vatandaşları "ajan" yapmaya yönelik bir proje düşünebiliyor musunuz? Herhalde yeterince duyarlı değiliz ki bu haber ses getirmedi, herhangi bir yoruma da konu edilmedi. Halbuki böyle bir zihniyet demokratik bir ülkeyi ayağa kaldırırdı... Örneğin, Almanya hiç şüphesiz böyle bir gelişme karşısında eskiye dönecek, Nazi dönemini anımsayacak, Göbels'in gölgesini görür gibi olduğundan çığlığı basacaktı.
*** Herkesin izlendiği, herkesin potansiyel suçlu olduğu, herkesin ajanlık ve muhbirlik yaptığı bir toplumun ruh sağlığını tahayyül edebiliyor musunuz? Baksanıza ilk üç bin beş yüz kişi telsiz-taksi şoförlerinden, banka müdürlerinden, koruma memurlarından, okul müdürü ve öğretmenlerinden, esnaf ve amatör telsizcilerden devşirilmiş bile... Anayasanın özel yaşamın gizlilik kuralı... Temel hak ve özgürlükler... Herkesin aksi ispat edilinceye kadar suçsuz sayıldığı temel hukuk ilkesi... Kısacası tüm evrensel hukuk birikiminin ayaklar altına alındığı, herkesin elde telsiz ve telefon, kod numaralarıyla birbirini izlediği, asılsız ihbarlar yağdırdığı patolojik bir ortam... AB istikametinde ileriye doğru adım attığımız sevincini yaşarken, topluca polis devletine dönüşmemize ne denir?
*** Bu proje kimin bilmiyorum... Nasıl yürürlüğe kondu onu da bilmiyorum... Adalet Bakanlığı... İçişleri Bakanlığı... Emniyet Genel Müdürlüğü, onlar ne yaptı onu da bilmiyorum. Bildiğim bir tek şey var, bu olay son derece ürkütücü ve vahim... Jurnalciliğin hortladığı, herkesin kendini izlenen bir "av" gibi gördüğü bir toplumsal psikozun pençesinde Nazi Almanyası'na ve polis devletine dönüşme eğilimi varsa, bunu açıklayın. "Demokratik Cumhuriyet'ten vazgeçtik, polis devletine dönüyoruz" deyin.
|