|
|
Ne olursa olsun umut sizinle kalsın
Hayatın karşımıza çıkardığı zorluklar, ruhumuzda fırtınalar yaratsa ve depresyonu davet etse de, umudu kaybetmemek önemli. Uzmanlar; "Herkesin sorunları var ama herkes depresyona girmiyor. Mutluluğun iyi koşullara bağlı olduğunu ama sevincin de umut etmekten geldiğini unutmayın" diyorlar
Belki bir "Seni seviyorum"un "Bitti artık. Hoşça kal"a dönüşmesi, belki bir hastalığın hayatı altüst etmesi, belki de bir türlü üstesinden gelinemeyen kaygılar, stres ve çaresizlik hali... Bu gibi tablolarla birlikte, hepimiz hayatımızın bir döneminde uzaktan ya da yakından tanışıyoruz depresyonla. Tanımını yapmak kolay değil. Nasıl bir şey olduğunu çoğumuz yakından biliyor ama kelimelere dökmekte zorlanıyoruz. Siyahla gri arasında sıkışıp kalmış, hızla aşağı doğru düşen, ışıltısız, umutsuz ve kasvetli bir yaşam... Dudakların gülmeyi unutmuş, gözlerin ağlamaktan buğulu, duyguların yalnızlık hali... Peki ne yapmalı, nasıl yaşamalı ki, hayatın tüm zorlu koşullarına rağmen, depresyonla tanışmadan, dimdik ayakta durabilmeyi, yaşamdan zevk almayı başarabilmeli? Ruh sağlığını korumanın, hayatı tüm güzellikleriyle yaşamanın yolları neler? Bu yazı dizisinde, mutsuzluktan kurtulmanın ve korunmanın yollarını bulacaksınız. Şimdi, hayata sımsıkı sarılma zamanı!
Mutsuz olmak isterse canımız, sebep bulmak o kadar kolay ki, durup dururken bir anda dünyanın en bahtsız kişisi olabiliriz. Marifet bunda değil elbette. Önemli olan; hayatın tadına varmayı, güçlü olabilmeyi, ruh sağlığını koruyabilmeyi başarmak. Çağımızın koşulları ise, zorladıkça zorluyor ruhumuzu; sorumluluklar, yalnızlık duygusu, kariyer mücadelesi, maddi sıkıntılar, gelecek kaygısı, güvensizlik... Herkesin kendine göre bir altyapısı var; mutsuz olmak için. Bütün bunlara bir de kış aylarının karanlık günleri eklenince, depresyona eğilimimiz artıyor. Sonbaharın getirdiği kasvet halinden kurtulmak, ruh sağlığımızı korumanın yollarını öğrenmek üzere, JFK Hospital Psikiyatri Uzmanı Dr. Giyasettin Ekici'ye yönelttik sorularımızı...
* Depresyon tıbbi olarak nasıl tanımlanıyor? Depresyon; derin üzüntü hali içinde olunan bir durumdur. Düşüncede, konuşmada, hareketlerde yavaşlama ve durgunluk, değersizlik, güçsüzlük, isteksizlik, duygu ve düşünceleri ile; uyku, iştah, cinsellik gibi fizyolojik işlevlerin bozulması gibi belirtileri içerir. Belirtiler birdenbire ve çevrenin dikkatini çekecek tarzda ortaya çıkabileceği gibi, çok sinsi ve yavaş da oluşabilir. Zaman içinde hem kişinin yaşam kalitesi çok düşer hem de iş, aile ve toplumsal ilişkileri bozulur. Kişi böylece ekonomik ve manevi (prestij, sosyal çevre ve arkadaş vs.) kayıplara uğrayabilir. Çoğunlukla tekrarlayıcı bir karakter gösterir ama bir kez depresyon geçirip tekrar yaşamayan insanlar da az değildir. Tedavi edilmediğinde kronikleşebilir ve intihar eğilimleri görülebilir. Depresyon bugün artık kişinin yaşam kalitesini bozmasına izin vermeden, rahatlıkla tedavi edebildiğimiz bir durumdur.
* Artık neredeyse her üzüntü hali, 'depresyondayım' diye ifade ediliyor. Ancak gerçekten ciddiye alınması gereken depresyon belirtileri neler? Günlük yaşantımızda duygu durumumuz her zaman aynı olmaz, Dalgalı bir deniz gibi; üzülür, sevinir, korkar, heyecanlanırız. Bazen durup dururken, yani; görünür bir neden yokken de hüzünlenebiliriz. Bazen bunlar biraz uzun da sürebilir. Ancak depresyon belirtileri eğer kişinin; günlük yaşantısını, iş performansını, insanlarla kurduğu ilişkileri, aile yaşantısını, uykusunu, iştahını, cinsel yaşantısını olumsuz etkilemeye başlamışsa ve bu durum bir süredir böyle devam ediyorsa, o zaman klinik anlamda depresyondan söz ederiz ve bunun tedavisini öneririz. İki maddeyle bunu özetlememiz gerekirse; 1-kişinin işlevselliğinin bozulması, 2-günlük yaşantısının aksamaya başlaması. Örneğin; kişi her sabah işine geç kalmaya başlamışsa, eskiden olduğu kadar sosyal aktivitelere katılmıyor, arkadaşlarını eskisi kadar aramıyor, kıyafetine eskisi kadar özen göstermiyorsa, kişisel bakımını ihmal etmeye başlamışsa 'Bu bir depresyondur' diyebiliriz.
* Depresyon tedavisi için doktora başvurulduğunda, ilk aşama ne oluyor? İlk olarak; depresyonun ortaya çıkış süresi, zamanı, daha önce bir depresyon atağı yaşanıp yaşanmadığı, tedavi isteği, tedaviyi güçleştiren faktörlerin olup olmadığı, ailesel yatkınlık ve benzeri klinik veriler, detaylı bir şekilde araştırılarak, ayrıntılı bir tedavi planı oluşturulur. Depresyonun ortaya çıkmasında, 'altta yatan bir neden var mı', ona bakmak gerekir. Eğer varsa, nedene yönelik müdahalede bulunulmalıdır. Tedavi planının içinde; ilaç, psikoterapi ve birtakım yaşam değişikliği önerileri yer alabilir.
* İlaç tedavisine ne zaman ihtiyaç duyuluyor? Çok özel bir engel yoksa, klinik anlamda depresyon tanısı konmuş tüm hastalara ilaç kullanılabilir. Psikoterapinin ilaç tedavisiyle birlikte planlanması, daha kısa zamanda, daha kalıcı bir iyileşme elde edilmesini sağlayabiliyor. Gebelik gibi özel bir durumda ise, kullanabileceğimiz ilaçlar olmakla birlikte, her iki seçeneğin de muhtemel riskleri konusundaki bilgileri anlatarak, seçimi hastanın yapmasını tercih ediyoruz.
* İnsanlar hangi sebeplerden depresyona giriyor? Biyolojik ve psikososyal etkenler birbirleri ile etkileşerek, depresyona zemin hazırlar. Psikososyal etkenler arasında; ekonomik sorunlar, aile içi sorunlar, iş ilişkilerindeki problemler, ağır fiziksel hastalıklar, bir yakının kaybı, evlilik sorunları, eş kaybı, ayrılmaboşanma, çocukluk çağında geçirilmiş acı yaşam olayları gibi etkenler, öncelikle akla gelenler. Kişi eğer biyolojik bir yatkınlık taşıyorsa, bu etkenlerin de üzerine eklenmesiyle, depresyon oluşabilir.
* Depresyon sebeplerinin çeşitli yaşlarda ortak özellikleri var mı? Gençlikte aşk, erişkinlikte iş kaynaklı bunalımlar gibi... 'Depresyonun nedeni' demeyelim ama depresyonu tetikleyen, diğer etkenlerle birleşerek onu görünür kılan, ortaya çıkaran etkenlerin, yaşlara göre baskın olmasından söz edilebilir. Bunlar bazen 'depresyonun nedeni mi, sonucu mu' kestirilemeyen etkenlerdir. Ergenlikte; çevre ve aileyle çatışmalar, gençlikte karşı cinsle ilişkiler, erişkinlik çağında kendini gerçekleştirme-iş-saygınlık ve benzeri durumlar gibi. Yaşlılıkta ise; incinebilirlik artar. Ölüm korkusu ve giderek fazlalaşma eğilimindeki çeşitli fiziksel hastalıklar, depresyon riskini yükseltebilir.
* Depresyonun cinsiyete göre dağılımı nasıl? Kadınlar daha mı yatkın? Evet, depresyon kadınlarda yaklaşık olarak erkeklerin iki katı fazla görülüyor. Ancak, son araştırmalar, bu farkın azaldığını ortaya koyuyor. Bunda muhtemelen kadının sosyo-ekonomik durumundaki ve kadınlık rolündeki değişimin payı yüksektir. girmiyor. Mutluluğun iyi koşullara bağlı olduğunu ama sevincin de umut etmekten geldiğini unutmayın" diyorlar
|