Akbank Caz Festivali yaklaşırken
Yılın önemli caz organizasyonlarından biri İstanbul'da 6 Ekim'de başlayacak. Akbank Caz Festivali'nin bu yıl 14'üncüsü düzenleniyor. On gün sürecek caz festivalinde, The New York Voices, basçı Miroslav Vitous, ünlü Kübalı piyanist Gonzala Rubalcaba, 60'larda John Coltraine'in grubuyla unutulmaz konserler veren, pek çok plak kaydında çalışan McCoy Tyner ve Misha Mengelberg gibi caz ustaları konserler verecek. Bu isimlerin hepsi önemli ama özellikle gelişen caz müziği dünyasında yeni fikirleri bir kez daha izleme fırsatı bulacağız. Cüneyt Sermet "Cazın İçinden" kitabında şunları vurguluyor: "Cazın kendine has bir swing özelliği var. Fakat bunu anlatabilmek o kadar zor ki, sanatçılar dahi buna teşebbüs etmiyorlar. Swingin sözlük manası düzenli aralıklarla sallanmaktır. Cazda bu yerinde duramamak, ritmik olarak sallanmak ve dans etmek ihtiyacını sağlamasıdır. Swing caza has vasıflarla yatay hat ile dikey hattın tam bir ahenk içinde bulundurulmasından meydana gelir. Burada yatay hat melodik, dikey hat da ritmiktir. Burada önemli olan, melodik hattı çalan müzisyenlerin cümle kuruluşlarında ritmik hattı çalan müzisyenlerle çelişkiye düşmemesidir. Ritim tutan müzisyenler için de bu geçerli. Onların da 'Biz ritmi tutuyoruz, gerisi bizi ilgilendirmez' demeyip devamlı melodik hattı dinlemeleri ve onu takip etmeleri gerekir. Caz müziği birbirini çok seven arkadaşların bir toplantıda yan yana gelip güzel hikayeler ve hoş esprilerle konuşma sanatıdır. Böyle bir toplantıda biri çıkıp da 'Ben sizinle hemfikir değilim, itiraz ediyorum' deyince nasıl ortada soğuk bir hava eserse, caz da böyledir. Bu bakımdan grup içinde uyum özel bir önem taşıyor."
BİR GÜNDE BİTEN ALBÜM "Caz müziği nedir?" diye sorulduğunda herhalde "Caz müziği özel renklerle kendine özgü bir ritim anlayışı ve cümle tertibi üzerine kurulmuş, yaratıcı güce ve virtüöz tekniğine sahip bir müzik türüdür" demek sanırım doğru olacak. Cazın iyi ve kötü tarafları da var. En iyi yönü samimi oluşu. İrticalen çalındığı için o anda çalanın yani bestecinin bütün duygularını tüm çıplaklığıyla görmek mümkün. Bu müziğin ritmik itici gücü, canlılığı, esprisi, yaratıcılığı, tekniği ve çeşitli karakteristiklerinden dolayı özgür oluşu en önemli özelliklerinin başında geliyor. Cazın kusurları olaraksa yapı bakımından birtakım basit kalıpları ve onların armoni düzenine bağlı kalmalarını, cümle bakımından zamanla birtakım klişelere saplanmalarını ve kendilerinin kopyası haline gelmelerini, cümlelerin her zaman mantıki bir silsile takip etmemesini sayabiliriz. Fakat caz müziğinin sonuç olarak bir doğaçlama müziği olduğunu da göz önünde tutmak gerekir. Miles Davis 1959'un sonbaharında yaptığı ve bugün caz klasiklerinin arasında özel yeri olan "Kind of Blue" albümünde tamamen farklı bir yöntem uygulayarak büyük başarı elde etmişti. Uzun süredir tasarladığı 7 parçanın eskizini stüdyoya getiren Davis, arkadaşlarından eserin tam partisyonunu yazamadığı için özür diler ve girişlerini kısaca anlatır. Piyanist Bill Evans, tenör saksafoncu John Coltraine ve alto saksafoncu Canonball Adderley'in sololarına karışmayacağını vurgular ve parçaların doğaçlama yapılacak bu bölümlerle stüdyoda besteleneceğini söyler. Tüm parçaların bir gün içinde tamamlanması gerçek bir mucizedir. Bazı parçalarda daha farklı melodik altyapı oluştururlar ve albüm ortaya çıkar. Bugün dinlendiğinde cazseverlerin soluğunu kesen müthiş bir plaktır ve daha sonraki yıllarda da klasik olarak kabul edilir. CD formatında yapılmış çalışmayla ilgili ilginç bir not daha var. O da kayıt sırasında teybin, dörtte biri ölçüsünde yavaş kayıt yapması. Bu 90'ların başında bir caz eleştirmeni tarafından tespit edilmiş, orijinal kayıt tam devir çalıştırılarak, farklı bir tını elde edilmiştir. Bu iki çalışma da CD olarak piyasada bulunuyor. Ben, alıştığım o yavaş kaydedilmiş orijinal versiyonu daha fazla seviyorum. Not: "Kahvaltıda Caz" Jam Session da yarın saat 11.00'de Sabancı Korusu'nda sona eriyor.
|