Ayla'yı dinler misiniz?
Tatilde, Ayla Erduran'ın yaşam öyküsünü okudum. Klasik müziğin harika çocuğunun hayatı, ünlü müzikçilerle yaşadıkları, özellikle David Oistrakh'la belirginleşen dostluk, vefa duygusu ve öğrenme arzusu. Ünlü eleştirmen Evin İlyasoğlu, Erduran'ın anılarını günler, aylar süren çalışmalardan sonra kitaplaştırdı ve Türk müzik edebiyatı önemli bir eser kazandı. Adı: "Ayla'yı Dinler misiniz?" Evin Hanım'la geçen mart ayında İş-Sanat'ta 22 yaşındaki genç Çinli piyanist Lang Lang'ın konserinde karşılaşmıştık. Bu kitabı okuyup okumadığımı sordu. İlk fırsatta okuyacağımı söyledim. Kısmet Alaçatı'daki tatil günlerineymiş. Olağanüstü güzel bir Türkçe ile yazılmış. Ayla'nın yaşam öyküsü bir roman kadar ilginç. O sıralarda yaşayan önemli keman virtüözleriyle kurulan sağlam ilişkiler, Szeryng ile duygusal yakınlaşması, Menuhin'in yakınlığı, Francescatti'nin dostluğu ama hep Oistrakh'ın etkisi, ona duyduğu büyük hayranlık... "1967'de ve 1969'da 2 kez Cenevre'ye gelmişti. İlkinde çok korkmuştuk. Piyanisti Bauer'le Victoria Hall'de bir resital verecekti. Ancak kalbindeki rahatsızlığı ciddiydi. Derhal zamanın ünlü kalp uzmanı Prof. Duchosal'ı aradık. İlaçlar verdi, gerekli önlemleri almamızı sağladı. Emprezaryosu Casetti konserden önce benim nota sayfalarını çevirmemi istedi. Tabii ki bütün kalbimle dedim. Ama o sahnede neler geçirdiğimi bir tek Tanrı bilir! Hem o harikulade çalışı o kadar yakından dinlerken duyduğum heyecan hem de her an bir şey olabilir korkusu... O ise büyük insanlara özgü alçakgönüllülükle konser sonrasında "Nasıl beğendin mi?" diye sormaz mı? Daha güzeli nasıl olabilirdi ki! Benim bulacağım sözcükler yeter miydi?" Pekçok sevimli anılarla dolu bir kitap. "Ünlü Rus şef Rozhdestvenski, Londra'da Royal Albert Hall'daki Brahms Konçertosu öncesinde sahnede Ayla Erduran'ın kulağına eğilir: "Ayla, şimdi sevgili Brahms'ı çalıyoruz der". Ne mutlandırıcı bir duygu. Nasıl bir motivasyon. Çalgılar, insanlar, salon, sahne hepsi o an yok olmuştu. Müziğin tılsımlı dünyasında "sevgili" Brahms'la baş başa kalmıştım. Bana ormanları duyuran, dağ doruklarında dolaştıran Brahms'la. 6 bin kişilik salonda alkışlar dinmek bilmemişti. Çok güzel duygular içindeydim."
HARİKA ÇOCUKLARIN İLKİ Türkiye'nin harika çocuklarından ilkiydi Ayla Erduran. Ailesinin özellikle annesinin şevkle, hırsla desteklediği bir kariyere başlamıştı. Oistrakh ile tanışması, Moskova'da geçen aylar, ondan öğrendikleri, keman çalış tekniğini hep etkiledi. Hele bir Stradivarius kemanı, o zamanlar için büyük bir paraya satın aldıktan sonra, çalış tekniği daha da gelişmiş ve 300 yıllık bu kemandan çıkan bu büyülü sesler onu hep mutlu etmişti. 1957 yılında, Oistrakh İstanbul'da iki ayrı gecede iki ayrı konser verdi. Şef Cemal Reşit Rey ve şehir orkestrası ile hem Brahms'ın hem de Çaykovski'nin konçertolarını çaldı. "Önce provaya koştum, sonra da konseri dinledim. Yutarcasına, itercesine dinliyordum onu. Hiçbir jestini, hiçbir soluğunu kaçırmadan. Sanki bütün salonda benim gibi alev alev dinliyordu Oistrakh'ı. Bunlardan biri de meğer Nazım Hikmet'in Münevver'i imiş. Nazım, aynı yıl 1 Temmuz 1957'de, Balçik'te şu dizelerle Oistrakh'a sesleniyordu: "David Oistrakh'a mektubumdur" İstanbul'a gitmişsiniz. Konserinizdeymiş. Çok bahtsız bir kadını bahtiyar etmişsiniz. Yağmura uzanan iki yeşil yaprak gibi gözleri Bakmış parmaklarınıza. Mektubunda: "Unuttum her şeyi," diyor. Kahırlarından başka unutacak şeyi yok. "Ağladım" diyor, "Ferahladım" "Dünya" diyor, "güzel içim rahat." Siz kıskandığım biricik insansınız, üstat. Baştan sona zengin anılarla dolu bir yaşam öyküsü. Ayla kitabın sonunda şöyle diyor: Ailenin tek çocuğu, hep evin küçüğüydüm. Beni kimse büyütmek istemedi ki! Babam, ölümüne yakın günlerde, "Sen bizim yegane kızımızdın. Evlenmeni, gitmeni istemedik" demişti. Annem ise hiçbir zaman kendimi koruyabileceğime inanmadı; hep onun koruması altında olmalıydım. Dış çevreye çok şey borçluyum aslında. Onlar beni daha disiplinli olmaya mecbur ettiler. Kuşkuyu, sorgulamayı, kendime sahip çıkmayı, kendimi savunmayı öğrettiler bana. Böylece yaşama tutunmanın yollarını, el yordamımla ve yine kemanımla buldum. Kulis karanlıksa, sahne aydınlıktı. Ölüm karanlıksa, sonrası aydınlıktı... "Ayla'yı Dinler misiniz?" gözyaşartıcı bir yaşam öyküsü. Kitabı okuduktan sonra onu daha çok seveceksiniz.
|