Brahms'ın doğum günü senfonisi
Bu hafta da ünlü besteci Johannes Brahms'dan ünlü 3'üncü senfonisinin yazılış öyküsü... Tarih, 7 Mayıs 1883. Johannes Brahms, Viyana'da çalışma odasındaki yüksek masasında, kaşlarını çatmış bir halde oturuyordu. Önüne serili nota kağıtlarında bir senfoninin başlangıç notaları vardı. Yazdıklarından hoşnut değildi, baktıkça daha da beğenmez bir hal alıyordu. Birden tepesi attı, kağıtları topladı; öfkeyle buruştura buruştura bir top yaptı, kağıt sepetine fırlattı. Küskün bir halde boş masaya yiyecekmiş gibi baktı; kendisini ne kadar da boş hissediyordu! "Ben, Gotteswillen'im" diye bağırdı. "Sorun nedir biliyorum. Benim doğum günüm bugün. Hem de ellincisi! Ellisindeyim bee! Yazamamam hiç de garip değil. Ben bir sanat adamının işi ellisinde biter, demez miydim? Al sana kanıtı. Daha fazla bir şey söylemem gerekmez. Bundan böyle tek bir nota yazarsam ne olsun!"
HER 7 MAYIS'TA AYNI YEMEK Ardından, sanki aklına bir şey gelmişçesine mektuplarını karıştırıp alt üst etmeye başladı. "Hah, işte burada!" Yayıncısı Simrock'a yazdığı bir mektubun suretini çıkardı... Mektupta hep elli yaşın, işi bırakma zamanı olduğunu sandığını, o yaşa geldikten sonra belki de hiçbir nota yayınlamayacağını yazıyordu. Kederli bir rahatlama duygusuyla, "Öyle olsun" diye mırıldandı, "Bir kır gezintisine ihtiyacım var" diye düşündü. Tüm akıl yürütmesine karşın, sistemli bir biçimde bakıp durduğu masasına döndü. "Bir bakayım hele bir şey anımsar gibiyim, sanki bir sözleşme. Tabii yaa! Hah, işte notu. Bugün Ehrbarlar'la yemek yeme sözü vermişim. Neredeyse unutup gidecektim." Soluk, yamalı alpaka giysisine baktı. İşin en kötüsü de giyinmesi gerekiyordu; oysa üstüne başına titiz olmaktan illet getirirdi. Dolabında yeni bir takım elbisesinin olduğunu anımsadı. Hemen onu giyip eskitmeye karar verdi. Giyinirken, bir aksiliktir gidiyor, durmadan ayağı takılıyor, bir yandan da homurdanıp duruyordu. Yere baktı; terzinin pantolon paçalarını birkaç santim uzun bıraktığını, topuklarıyla paçalarına bastığını gördü. Sinirlendi, eline bir makas alarak, eğrisine doğrusuna bakmadan paçalarını kısalttı. Üstüne ünlü kahverengi paltosunu giydi, ne var ki bu ılık ilkbahar güneşi için fazla gelmişti. Paltoyu çıkardı, onun yerine omuzlarına bir şal sardı. İki ucunu, büyük bir çengelli iğneyle tutturdu. Her zaman yanında taşıdığı şemsiyesini aldı, böylece, altı kaval üstü şişhane bir kıyafetle Ehrbahr'ın yolunu tuttu. Onu iyi tanıyorlardı; hiçbir şey söylemeden içeriye buyur ettiler. Ehrbahrlar'ın konukseverlikleri, yemekleri nasıl midesini ısıttıysa, içini de ısıttı. Brahms, damak tadı bilen birisi olmasına karşın istiridye ile havyar, soğuk etler Ehrbahr çiftliğinden getirilen, her konuğa iki demet verilen taze kuşkonmaza, peynir, meyve ve şampanyaya diyecek bir şey bulamadı. Mutlu bir doyum duygusuyla iskemlesinde arkasına yaslandı. Laf olsun diye, "Bugün benim doğum günüm, biliyor muydunuz" dedi. "Tabii ki biliyoruz! Bu daveti bunun için düzenledik. Bundan memnun olacağınızı düşünerek aynı menüyle her yılın 7 Mayıs'ında bunu tekrarlayacağız. Geleceğinize söz verir misiniz" dediler. Brahms, büyük bir mutlulukla ve memnuniyetini hiç gizlemeden, "Gelirim !" dedi.
İLHAM YÜRÜYÜŞTE GELDİ Bu güzel birliktelikten ayrılma zamanı geldiğinde Brahms'ın sabahki sıkıntısından eser kalmamıştı. Prater'de çok moda olan yürüyüşlerden birine çıktı, ormanda yürüdü. Tuna kıyısında ağır ağır yürürken, kafasında müzikal düşünceler belirlemeye başladı. Coşkuyla ve yüksek sesle "Fa La Fa! Fa La Fa!" diye seslendi. "Kendi motifimi, yeni senfoninin rumuzu olarak kullanacağım. Tonu da Fa olacak." Bir daha beste yapmama kararını tümüyle unuttu. Hızla cebinden defterini çekip çıkardı, notaları yazd. Çoğunlukla Beethoven'in Üçüncü Senfoni'sine koşutlanarak Eroica olarak adlandırılan Üçüncü Senfoni'sininin başlangıcı böyle oluştu. Bu senfonisini, üzerinde bir süre Viyana'da çalıştıktan sonra, Wiesbaden'de bitirdi. Brahms'ın son derece beğenilen Fa Majör Üçüncü Senfoni'si bu şekilde oluştu. Ellisinde "ununu elemiş" biri olmak şöyle dursun Brahms, bir senfoni daha yazmak üzere altmış dördüne değin yaşadı.
|