Onlar çocukken de farklıydı
Klasik müzik, 1600'lü yıllarda yaratılan melodilerle, sonatlar ve operalarla, rönesans müziğini aşmış, yepyeni bestelerle gelişmiş, barok döneminden itibaren de bugün mutlulukla dinlediğimiz eserler ortaya çıktı. Operanın en büyük bestecilerinden Verdi sekiz yaşındadır. Oğlunun müziğe tutkusunu bilen fakir babası elden düşme bir klavsen alır. Çalgı berbat durumdadır; tuşları kırık, telleri eksiktir. La Roncole kasabasında bir tamirciye götürür. Haftalar geçer, çalgı yeni gibi onarılmış olarak döner. Kapağa şu satırlar işlenmiştir: "Ben, Stefano Cavaletti küçük Guiseppe Verdi'nin isteği üzerine 1821'de bu çalgıyı para almadan onardım. Onun müziğe düşkünlüğüne yardımcı olabilmek, zahmetimin en büyük karşılığıdır." 14 yaşındaki W. A. Mozart babasıyla ilk İtalya gezisindedir. Baba oğul karnaval sonrası kutsal çarşamba günü Roma'da Vatican'a giderek İtalyan bestecisi G. Allegri'nin "Miserere"sini dinlerler. Bu eser bestecinin ölümünden sonra kutsal bir değer kazanmıştır. Papalık dışında yorumu yasaklanmış, partisyonu yanında taşıyan şarkıcı ve çalgıcıların Papa tarafından afaroz edileceği bildirilmiştir. Küçük Mozart da "Miserere"ye hayran olmuş yorumundan sonra hemen kağıda kaleme sarılarak belleğinde olduğu gibi kalan bu uzun ve karışık yapıtı yazıvermiştir. İki gün sonra kutsal cuma günü "Miserere"nin ikinci yorumuna gitmiş, şapkasına sakladığı partisyonu gizlice çıkararak bir iki yanlışı düzeltmiştir. Birkaç gün sonra Papalık korosunda şarkıcı Christofori'ye rastlayan çocuk Mozart ondan "Miserere"nin en önemli bölümünü söylemesini istemiş şarkıcı afaroz korkusuyla yanlış söyleyince Mozart kahkahalarla partisyonu çıkarmış, eserin tümünü dehşetten gözleri büyüyen Christofori'nin önüne serivermiştir. Baba Leopold Mozart bu serüveni karısına yazdığında zavallı kadın oğlunun da afaroz edileceği endişesiyle birkaç ay uyuyamamıştı. Oysa Mozart'ın inanılmaz yeteneğini öğrenen Papa 14. Clemens ona "Altın Mahmuz Şövalyesi" nişan ve payesini vermiştir. J. Brahms, Hamburg'da yoksul bir müzikçinin oğlu olarak büyüdü. Babası güçlükle biriktirdiği parayı oğluna ders veren öğretmenlere yatırıyordu. Yıllar geçti, küçük Brahms büyüdü, ünlü ve saygın bir sanat adamı oldu, her fırsatta hala yoksul ve üstelik yaşlı babasına yardım etmeye çalıştı. Uzun bir ayrılıktan sonra Hamburg'a gelip babasını gören besteci bir gün şöyle dedi ona: "Baba, inan bana; müzik insanın güç anlarında en etkin avuntu yoludur." Aradan iki yüz yıla yakın bir süre geçmiş 13 yaşında Yehudi Menuhin adlı Amerikalı birçocuk Berlin'de düzenlenen konserde Beethoven ve Brahms konçertolarını inanılmaz bir ustalıkla çalarak dünya ölçüsünde ün yapmıştı. Odasına dönen çocuğu karşılayan büyük bilgin Albert Einstein ona sarılarak şunları söyler: "Sevgili çocuğum bu gece beni gökte bir Tanrı olduğuna bir daha inandırdın!"
|