|
|
|
|
|
|
Hümeyra: Eskiden Tarkan gibi dolaşıyordum sokaklarda
69'dan 76'ya kadar bir fenomendim... Tarkan gibi dolaşıyordum sokaklarda. Ancak hoş bir şey oldu Avrupa Yakası'yla; yeni kuşak da beni tanıdı. Bu çok keyifli... Benim bütün hüzünlü Hümeyra'lığımın içinde matrak, uçuk kaçık bir Hümeyra da var. Bunu görmüş oldular.
Küçükken balerin adayıydı, genç kızlığında şans eseri şarkıcı oldu! Müzikte şöhretin doruğuna ulaştığında da tiyatrocu... 60'lı yıllar bitmek üzereyken, dönemin önemli plak şirketlerinden Melodi Plak'ta kapak grafikeri olarak çalışmaya başlar Hümeyra ve o dönemler yayınlanan pek çok yerli-yabancı 45'liğin kapağına imza atar. Herhangi bir günün akşamında ise her şey tesadüfen gelişir. Herkesin gittiğini sanan Hümeyra, gitarını çıkarır ve üzerinde çalıştığı bestesi 'Olmasa'yı söylemeye başlar. Olanlar bir Türk filmine benzemektedir; firmanın sahibi çıkmamıştır ve 'bu ses kimin' diye içeriye kafasını uzatır. O andan sonra da emirler son sürat verilir. Hümeyra ilk kayıtlarını yapmak için stüdyoya girmiştir. 'Güzelliğin on para etmez, bu bendeki aşk olmasa' adlı ilk plakta, şarkıcının samimiyeti herkesi mest eder. Bu plağı 'Kördüğüm' ve 'Alagözlü Benli Dilber' adlı plaklar takip eder. Hümeyra artık Türk popunun en tepesindedir. Ardından tiyatroya geçer. Ama ne yaparsa en iyisini yapar, hep alkışlanır, hep takdir görür. Şarkı söylerken 'Kördüğüm' ve 'Sessiz Gemi' ile Altın Plak alır; sinemada oynarken 'Asiye Nasıl Kurtulur' filmi ile Antalya'da 'En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu', tiyatro yaparken 'Ödüller Kimin İçin' adlı oyun ile Ankara Sanat Kurumu'ndan 'En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü kazanır. Bu arada ünlü aktör Fikret Hakan ve film yönetmeni Ömer Kavur'la yaptığı evliliklerle de kamuoyunun gündeminde yer alır. Hümeyra şimdi de Avrupa Yakası'yla gündemi meşgul ediyor; eski kuşak hayranları kadar yeni nesil için de 'fenomen' olmak çok hoşuna gidiyor. "Beni hep hüzünlü bir kadın olarak tanıyor herkes ama içimde uçuk kaçık, matrak bir Hümeyra da var. Bu diziyle bu yanımı da gösterme fırsatım oldu" diyor.
* Sanat camiasındaki 35 yılınız dolu dolu mu geçti? Yapabileceklerimin yarısını bile yapamadım gibi geliyor.
* Ne engel oldu buna? İnsanların sanat görüşü, şartlar, ufukların dar oluşu, yasaklar, sansürler... Bizim ilk çıktığımız sıralar sansür vardı. 69'da ilk profesyonel olduğumda şarkılarımın birçoğu yasaklandı. Çok büyük mücadeleler verip bu sansürden kurtulduk. Taklitçiliğimiz çok var millet olarak, yeni ufuklara açılamadık. Hep biri yapacak önce; Avrupa, Amerika'da başarısını görecek! Ondan sonra yaptık hep. Bunlar zaman kaybettirdi bize.
* 35 yılda koltuğuna çok karpuz sığdıran bir Hümeyra olarak, hiç bu sit-com'daki kadar popüler ve fenomen oldunuz mu? Aslında oldum. 69'dan 76'ya kadar bir fenomendim. Tarkan gibi dolaşıyordum sokaklarda. Ancak, hoş bir şey oldu bu Avrupa Yakası'yla. Geçenlerde bir alışveriş merkezindeyim, 14-15 yaşında bir genç kız, 'bir fotoğraf çektirebilir miyiz, sizi çok seviyorum' dedi. Sonra annesi geldi, 'Hümeyra Hanım ben sizin her piyesinizi gördüm ama bunlar genç, sizin oyunlarınızı görmedi' dedi. Sonra anneanne geldi, 'Kördüğüm şarkısını benim kızım bile bilmez' dedi. Yani üç kuşak bir arada bana hayran! Bu çok hoşuma gitti.
* Yeni kuşak için de fenomen olmak nasıl bir duygu? Çok keyifli. Torunum yaşındaki çocuklar sarılıp öpünce çok hoşuma gidiyor.
* Diziye başlamadan önce bu kadar popüler olmayı bekliyor muydunuz? Değişik bir şey olduğunu hissediyordum. Hatta ilk senaryoyu verdiklerinde, Türkiye'ye iki numara büyük bir senaryo, yine yapacağız tutmayacak gibi bir endişem vardı. Fakat yanıldım, sürpriz oldu. Kabul etmemin nedeni hiç olmazsa değişik bir şey yapalım fikriydi. Bu bir kumardı! Özel hayatımda kumarla ilgim yoktur ama bu konularda yapılmayanı, ilk denemeleri yapmakta cesurum.
* Bir gömlek üstün, tutmayacak diye düşünürken ne oldu da bu dizi bu kadar tuttu? Çok üst düzeyde espriler var, aynı zamanda sokak lisanı var; ikisi karışık. Bir ev takımı var; anne-baba. Bir de genç bir ekip var. O ikisinin birleşmesi bence çok hoş. Tutmayacak derken onu kastetmiştim ama her meslekten insan sevdi. Çok gerçekçi. Bir de tabii burada Gülse Birsel'in sihrini unutmamak gerekiyor. Bu kız bu işi biliyor, bunu itiraf etmek lazım. Çok da iyi yerlere gelecek.
* Siz tiyatroda ara ara komedi de yapmışsınız ama ağırlıklı olarak hüzünlü rollerin, hüzünlü şarkıların kadınıydınız. Bu rol size teklif edildiğinde yadırgamadınız mı? Hiç yadırgamadım. Komedi, dramdan geçer zaten. O kadar yakın ki birbirine komediyle dram. Yani iyi bir komedyen çok iyi dram da oynar. Benim bütün bu hüzünlü Hümeyra'lığımın içinde matrak, uçuk kaçık bir Hümeyra da var.
* Göstermeyi sevmiyor musunuz bunu? Sevmiyorum değil de, şarkılarımda göstermedim belki. Tiyatroda komedi çok oynadım. Böyle bir kadın var, böyle kadınları tanıyorum, modellerim de var etrafımda.
* Kim mesela? Benim çevremde olan insanlar... Bir kere oyunculuğun yüzde 90'ı gözlemek. Bazen bir restorana giderim, yan tarafta bir hanım görürüm, kendi kendime derim ki, 'bunu oynasam amma abartık derler.' Halbuki var! Bu kadın böyle bir şey yapabiliyor. Hep bir tarafıma atmışım demek ki o gözlemleri, bana çok keyifli geldi. İlk defa bu tarafımı da hiç olmazsa televizyon aracılığıyla daha geniş bir kitleye sunma imkanım oldu. Tiyatroda da oynamıştım ama biliyorsun tiyatro özürlü olduğu için bizim millet; izlemezler ve çok az insana hitap ederiz. O yüzden bir fırsat oldu bu tarafımı da göstermek için.
* Yeni kuşaklara, daha geniş kitlelere hitap eden bir Hümeyra var şimdi. Soldan soldan geliyorlar mı, bu kadar albüm, bu kadar tiyatro yaptım ama bir diziyle fenomen oldum diye! Yok olmuyor. Bunun böyle olduğunu maalesef kabullendim. Buna kısmetmiş. Hiç çıkmamaktan iyidir! (Kahkaha atıyor.)
* Kızgınlığınız var mı bu anlamda, Türk izleyicisi Hümeyra'nın hakkını teslim etti mi? Sattığım albümlerden düşünüyorum; beni seven bir 10 bin kişi var gibi geliyor. Büyük bir kitlem yok yani.
* Yoktu ama şimdi oldu. Şimdi başka... Mesela 30 Temmuz'da Açıkhava konserinde bir şarkı söyledim. Oğlum izleyicilerin arasındaydı. Şarkıyı içerden okuyarak geldim, yani önce sesim duyuldu. Kızın biri demiş ki 'İnanmıyorum bu Hümeyra' demiş. 35 yaşlarında bir hanım bu, demek ki tanımış. Sonra onun yanındaki kız beni görünce, 'Aaa bu Avrupa Yakası'ndaki kadın değil mi, o şarkı mı söylüyor?' demiş. Müthiş bir münakaşa çıkmış aralarında, 'Sen nasıl bilmezsin, o büyük şarkıcıydı' falan diye. Oğlum diyor ki, 'Anne şarkıyı dinleyemediler münakaşa etmekten.' Ekşi Sözlük diye bir site varmış, Gülse (Birsel) söyledi 'Gir, çok matrak şeyler yazıyor' dedi. Dün akşam ilk defa girdim. Diyor ki bir tanesi, 'İfo olarak ciyak ciyak bağıran Hümeyra'nın bu kadar alto sesi olduğunu bilmiyordum.' Murathan Mungan'ın CD'sini dinlemiş, orada bir şarkı söylemiştim. İnanamamış o Hümeyra'nın öteki Hümeyra olduğuna. İyi, güzel... Biraz şaşırtmış oldum gençliği, fena mı?
ŞİRİN SEVER
|
|
|
|
|
|
|
|
|