|
|
|
|
|
Görgü diploma kadar önemli
|
|
Görgü kuralları trafik kurallarından pek farklı değil. İyi işlemesi, bütün tarafların onlara uymasına bağlı. 1960'lardan itibaren görgü kuralları küçümsenmişti. Bugün iş hayatında yükselmek isteyenlerin bu kurallara uymaları bekleniyor
Çok sıcak bir yaz günüydü. İstanbul'un o günlerde en iyi Japon restoranına öğle yemeğine davetliydim. Kentin yoğun trafiği içinden restorana ulaştım ve aralıklı iki kapıdan geçerek restorandan içeri girdim. Bir anda bambaşka bir dünyada buldum kendimi. İçerisi insanı ürpertecek kadar serin ve loştu. Bütün masaların dolu olduğu görünüyordu. Biraz dikkatli baktığımda, yemek yiyenlerin hepsinin Japon ya da benzer ırktan olduklarını fark ettim. Dolayısıyla içeride tek Avrupalı görünüşlü kişi bendim. Uzaktan iki Japon yavaş yavaş bana doğru ilerlediler. Önümde durduklarında kendimi tanıttım, randevum olduğunu söyledim. Anlaşılan onlar da beni bekliyorlarmış; adamlardan rütbece daha üst düzeyde olduğunu tahmin ettiğim, elini cebine attı, küçük bir kartvizit kutusu çıkardı, içinden bir kart aldı, kutuyu kapatıp tekrar cebine koyduktan sonra kartı, yazılı kısmı bana dönük olmak üzere iki eliyle tuttu, hafifçe eğilerek bana doğru uzattı. Bu sırada gözlerimin içine bakıyordu.
KARTVİZİT SEREMONİSİ Böyle bir seremoniye hazırlıklı değildim. Alelacele ben de elimi cebime attım, hemen bir kart çıkardım ve adeta avuçlarcasına tuttuğum bu kartı tek elimle Japon'a uzattım. Aynı seremoni öteki Japon ile de tekrarlandıktan sonra beni yemek yiyeceğimiz masaya götürdüler. Daha o anda bir şeyleri yanlış yaptığımı fark edip huzursuzlandım. Alt tarafı kartvizitti karşılıklı değiş tokuş ettiğimiz. Ama Japonlar bunu, kim olursa olsun, karşılarındaki kişiye önem verdiklerini gösterecek biçimde törensel bir havaya sokmaktaydılar. O günkü yemekten sonra görgü kurallarını bilen kişilerle konuştum; gerçekten de benim yaptığım, yani kartı rasgele cepten çıkarıp karşımdakinin yüzüne doğru uzatmak, büyük görgüsüzlük sayılıyordu. Uzakdoğu, protokol ve görgü kurallarının anavatanı olarak bilinen Avrupa'ya hiç değilse kartvizit değiş tokuşu konusunda bir kuralı kabul ettirmişti. Bugün iş dünyasında bu uygulama Japon olsun olmasın herkes tarafından sürdürülmekteydi. Sadece Batılılar kartı uzatırken Japonlar kadar derin reverans yapmıyorlar, o kadar. Benim de o restoran davetinden sonra kartvizit takdim etmede daha farklı davranmaya çalıştığımı tahmin edersiniz. Doğada yürüyüş yaparken karşıdan gelen tanıdık bir hanımın önünde reverans yapıp elini öpmek herhalde çevreden izleyenler açısından oldukça komik bir manzara oluşturur. Buna karşılık şık bir davette aynı şekilde el öpmek, hiç de aykırı düşmez. Demek ki doğru zamanda doğru davranış önemli...
HAVA YASTIĞI GİBİ Toplumda eskilerin adabı muaşeret dediği, görgü kurallarının en başında, hangi ortamda nasıl davranılması gerektiğini iyi hesaplamak gerekiyor. Bir arada yaşamayı kolaylaştırmak amacıyla ortaya çıkmış bu kuralları modern otomobillerdeki hava yastığı, "airbag"e benzetenler var. Görünüşe göre içeriğinde hiçbir şey yok gibi. Ama yine de karşı karşıya gelindiğinde çarpışmaları, darbeleri hafifletiyor bu kurallar. Tabii ki görgü kuralları olmaksızın da pekala yaşanabilir. Ama bunlar sayesinde yaşam kalitesi önemli ölçüde iyileşiyor. Toplum yaşamı daha kolay hale geliyor. Toplumsal yaşamdaki ilişkileri düzenleyen görgü kuralları Fransız sarayında oluşmuş, buradan bütün dünyaya yayılmış. Fransa sarayında, 1789 Devrimi öncesinde saraya her yeni gelen kişiye "etiquette" yani görgü kurallarını içeren bir kitapçık verilir, nasıl davranması gerektiği bu kitapta açıklanırmış. Kuşkusuz, kartvizit örneğinde de olduğu gibi, Batı dünyasında geçerli görgü kuralları o günlere göre değişikliklere uğramış durumda; her geçen gün de değişiyor. Görgü kuralları trafik kurallarından pek de farklı değil. Zira iyi işlemesi ancak bütün tarafların buna uyması ile bir şey ifade ediyor. Örneğin, kibar bir erkek restoran kapısını tuttuğunda, yanındaki hanım görgüsüzse ve hızlı adımlarla içeri girip ilk karşısına çıkan masaya oturursa, erkeğin tüm görgüsü, bildiği bütün kurallar geçersiz kalır. Tersine, eğer erkek çoktan otomobiline oturmuş, "Nerede kaldı?" diye homurdanmaya başlamışsa, görgü kuralları gereği yanındaki erkeğin mantosunu tutacağını uman hanım, bu inceliği daha çok bekleyecek demektir. Her ne kadar gerçek bir centilmenin tek başınayken bile esnerken ağzını kapattığı söylenirse de tek başına bir insan için görgü kuralları zorunlu değil. Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi, görgü kurallarının uygulanmasında en az iki kişi gerekli. Toplum yaşamında hemen her ortam için kurallar geliştirilmiş. Kimileri bayat, kimileri hala geçerli kurallar bunlar. Uygulansa da dudak büküp geçilse de bilinmesinde yarar olan kurallar. 1960'lardan itibaren bütün kurallara karşı çıkan gençlik akımları, görgü kurallarını tümüyle yok etmese de oldukça etkisiz hale getirmişti. Oysa son yıllarda iş hayatında ekmek aslanın ağzında. Giderek iyi bir diplomaya sahip olmak, iyi bir iş bulmaya yetmiyor.. Ayrıca mesleğinde yükselmek isteyen kişilerin toplum içindeki davranışlarının da görgü kurallarına uygun olması bekleniyor. Dolayısıyla son yıllarda görgü kuralları yeniden önem kazandı. Avrupa'da birçok üniversitede bu tür kurslar açılıyor, meslek hayatına atılanlar için görgü seminerleri düzenleniyor. Haftaya da burada aynı konuyu sürdüreceğiz.
|
|
|
|
|
|
|
|
|