Bir Da Vinci de İstanbul'da olmaz mı?
Olur tabii. Hem de her köşesinde olur. Örneğin Kariye Müzesi'nin üç tane sırrı var. Bu sırlara dünya çapında tarihçiler bile akıl erdiremiyor
Haliç'ten Edirnekapı'ya doğru çıkarken solda Kariye Müzesi var. Hiç yolunuz düştü mü? Düşmediyse zaman ayırın derim. Öyle müthiş bir mimari beklemeyin, bu açıdan bölgenin en sönük yapısı olarak kabul edilebilir ama müzenin üç tane sırrı var. 1. Mermer plaka. "Bu da sır mı canım?" demeyin, sabredin açıklıyorum. Mermerin içinde fosil bulmak gerçekten de milyonda bir rastlanan bir durummuş. Kariye'de mermer plakanın içinde bir deniz canlısının fosilini görebiliyorsunuz. 2. Düğün mozaiği. Hıristiyan mabedinde yer alan düğün mozaiğinde Arap rakamlarıyla yazılmış bir tarih görülüyor. Hadi bakalım buradan buyurun. 3. Siyah figürlü mozaikler. Tarihçilere göre Hıristiyan Sanatı'nda, siyah elbiseli figürler ancak 16. yüzyılda görülmüş. Oysa Kariye'nin geçmişi 13. yüzyıla ulaşıyor. "Acaba Rönesans ne zaman başladı?" sorusu yanlış mı olur şimdi? Kariye eski Yunanca'da kent dışı kırsal alan anlamına gelen Hora sözcüğünden. İlk kez kilise olarak inşa edilmiş. İstanbul'un fethinden sonra 1511 yılında camiye dönüştürülmüş. 1948-58 yılları arasında tüm mozaik ve freskler ortaya çıkarılmış gerekli onarım ve tadilat yapılmış. Yarın hava güzel, Pazar günü daha da güzel olacakmış. Eğer hava durum tahmincileri bizi yanıltmadıysa gezmek için mükemmel hava. Size tavsiyem Kariye Müzesi. Öyle çok büyük falan değil, sıkılmazsınız. Bir çırpıda geziverirsiniz. Ardından tabii ki öğle yemeği. Etrafta seçenek çok. Seyyar satıcılardan tutun da tostçulara, sosisçilere kadar her şey var. "Tarih gezdik, tarihi yemek yiyelim, iliklerimize kadar İstanbul'u hissedelim" diyorsanız bir tavsiyem daha var. Kariye Müzesi'nin hemen yanındaki kariye Oteli'nin Asitane Restoranı. Kariye Oteli'ne ilk kez yakın bir arkadaşımın düğününe gitmiştim. Rüya gibi bir geceydi. Hani İstanbul'un içinize işlediğini hissedersiniz ya öyle bir şey. Büyük şamdanlar, Osmanlı Saray Mutfağı'ndan seçme yemekler, 19. yüzyıla ait bir köşkün bahçesi... Daha ne olsun? Asitane Restoran'a sonra bir kaç kez daha gitme fırsatı buldum. Her defasında memnun ayrıldım. 500 yıllık arşiv bilgileri, yabancı devlet görevlilerinin yazdıkları kitaplar araştırılarak ortaya bir mönü çıkarmışlar. Yok yok. Favorim ise Yufkada Kuzu İncik Marmarina'lı. Önünüze yufkadan bir tabak içinde kuzu incik geliyor. İçinde ıspanak ve beyaz peynir de var. Mutlaka deneyin. Bu arada yazıyı yazarken acaba önerdiğim bu yemeği mönüden kaldırdılar mı diye telefon ettim. Kaldırmamışlar o bir. İki, Pazar sabahları brunch'a başlamışlar. Brunch değil "Çanak Yağması"ymış ismi. Düğün ve bayramlarda evlerin ve yemeklerin yağma edilmesine dayanan eski bir Türk geleneğiymiş. Bu hafta sonu, Kariye Müzesini'ne bir göz atın, Asitane Restoran'da yemek şıkkını değerlendirin. İnanın, İstanbul gez gez, keşfet keşfet bitmez. Her yer kültür her yer yenilik dolu. Bazen insan burnunun ucundakileri bile görmüyor ya, o da işin çok başka bir boyutu.
|