| |
Mühim bir analizden alıntılar!..
Akşam'da sevgili Yalçın Peşken diyor ki; "Savaş Ay bir süredir vücudu gelişmiş hatunların kafa yapılarını araştırıyor. Ben de zevkle ve takdirle izliyorum. Bir zamanlar neredeyse bütün ünlüleri konuşturmuştum. Ağızlarından laf almanın zorluğunu bilirim. Savaş'ın konukları ise birer cevher. Dün konuştuğu Nilay Dorsa, yattığı yerden, İspanyol asıllı annesi kendisini İspanya'da doğurduğu halde, İspanya'nın hangi kıtada olduğunu bilmediğini söylüyordu. Bu cevaplar dikkatimi çekti. Savaş Ay'ın da dikkatini çekmek isterim: Savaş'çığım, sakın sen bu hatunları tongaya bastırıyorum zannederken, onlar seni tongaya bastırıyor olmasınlar. Malum, devir ün ve reyting devri... Senin tam sayfalık röportajın, bu hanım her ne iş yapıyorsa, ücretini ikiye katlar, dörtle çarpar.
Hıncal Abi pası aldı Yalçın'ın yazısı Hıncal ağabeye muz orta gibi gelmiş. Sevgili ustam şöyle devam etmiş mevzua: "Akşam'da Yalçın dikkatimi çekti ilk.. 'Acaba' diyor.. 'Kim kimi kandırıyor?..' Düşündüm haklı.. Formunun zirve günlerini yaşayan Savaş Ay'ın mankenlerle yaptığı söyleşiler, SABAH'ta tam sayfa çıkıyor... Katıla katıla gülerek okuyoruz. Ertesi gün bakıyorum, hemen her gazete alıntı yapmış.. Kızlar da güzel olunca, yanında koca koca resimlerle... "Yahu kız" dedim, içimden birine.. "Deli misin sen?... Bunları bilmemene imkan yok... Niye öyle aptal cevaplar veriyorsun?.." "Deli miyim ben" dedi sanal kız.. "Aklı başında cevaplar versem SABAH'ta tam sayfa, ertesi gün bütün gazetelerde resimli haber olur muyum?.."
Cin miyiz peri mi? İki değerli dosta durum vaziyetini anlatmak için çalışmalar başlatacaktım ki, Medyatava beni bu dertten kurtardı. Genç bir kalem olan Reşat Çalışlar, "Savaş Ay bir Peri mi?" başlığıyla bakın ne yazmış; "Savaş Ay'ın mankenlerle ve ünlü kadınlarla yapmakta olduğu Cumartesi röportajları az şeye sebebiyet vermedi: Tarih öğretmenleri Savaş Ay'a teşekkür mektupları yazdı. İnternet sitelerinde, forumlarda konu üzerine yüzlerce yorum yapıldı, klavyelere çok farklı açılardan öfkeler kusuldu. Kimilerine göre Savaş Ay'a kızmak gerekiyordu, kimilerine göre mankenlere, kimilerine göre eğitim sistemine. Köşe yazarları röportajları köşelerine taşıdılar. Emre Kongar bütün bir köşesini ayırdı. Pakize Suda, Ebru Çapa, Nur Çintay, Mutlu Tönbekici, Armağan Çağlayan, Haller Prensi gibi isimlerin de aralarında bulunduğu birçok gazeteci ve yazar tartışmaya dahil oldu. Konuya feminizm açısından yaklaşanlar da oldu. "Kadın yazarlar"ın bu konu yüzünden ikiye ayrıldıkları bile söylendi. TV8 tartışma düzenledi, Habertürk ve Skyturk, Esra Eron'u gündem maddelerinden biri haline getirdi. Bütün medya siteleri olayın üzerine atladı. Tıpkı Popstar tartışmasında olduğu gibi, tartışmanın kendisi, tartışmanın nesnesinden daha ilginç.
Radikal İki meselesi Kimse mankenlerden Radikal İki'ye yazmalarını talep edemez tabii, mankenin işi (en azından ilk etapta) güzel görünmekten ve elbiseyi iyi taşımaktan ibaret. Gene de Savaş Ay'ın mankenlerin cehaletiyle dalga geçmesini bir acımasızlık, belden aşağı vurma ya da "boş iş" olarak değerlendirmek anlamlı görünmüyor. Her şeyden önce, Savaş Ay'ın kadınlara olan yaklaşımının, onların cehaletiyle dalga geçmesine rağmen, kırıcı olmadığının belirtilmesi gerekiyor. Ayrıca kadınlar kesinlikle rahatsız görünmüyorlar. Bu noktada "itici" bir yaklaşım içinde olan birileri varsa, Savaş Ay değil, Savaş Ay'ın röportajlarından gaza gelerek mankenlere olan öfkelerini forumlara kusan surfçüler.
Kaplandan kadın aslan Ne olursa olsun, Savaş Ay'ın ortaya çıkarttığı cehalet, gerçekten olağandışı boyutlarda. Ayrıca, yer yer, cehaletin de ötesinde, tamamen mantıksız, saçma şeyler de söylemişler röpörtajların yapıldığı kadınlar. Mesela Cumhuriyet'i 1953'te kurdurtmuş, kaplanı kadın aslan yapmışlar. Çok alıştığımız ve artık komik bile bulmadığımız "manken cehaleti"nin ötesine geçen, absürd şeyler bunlar. Savaş Ay'ın, bu kadar klişe bir konudan bu kadar dikkat çekici bir malzeme çıkartabilmiş olması bir tür gazetecilik başarısı.
Atatürk üzerine Ama bir nokta var ki, bende gerçekten şüphe uyandırdı: Esra Eron Atatürk'ün Samsun'a trenle gittiğini söylüyor. Tamam kadınlar gizemlidir, büyülüdür, öngörülemezdir, özellikle de Esra Eron gibi bir kadının yeşil gözlerine bakarken bu tür düşüncelere dalmak mümkündür. Ama kadınların büyüsü Atatürk'ü Samsun'a trenle gönderecek kadar da güçlü değildir herhalde. Esra Eron, Bilgi Üniversitesi'nde medya okuyor. Ayrıca prestijli bir kolejden mezun. İngilizce ve Fransızca biliyor. Üstelik ilgi alanının tarih olduğunu da belirtiyor. ÖSS diye bir sınav var, hani hep adı geçer. Bu sınavda belirli bir taban puanı(185) tutturamayanların Türkiye'deki (özel yetenekle alan bölümler dışında) hiçbir üniversitede okumaları mümkün değildir. Atatürk'ün Samsun'a trenle gittiğini düşünen birinin bu taban puanı tutturması pek mümkün görünmüyor.
Pako'dan görüş Çünkü: Türkiye'de, bir şeyi bıraktığımız zaman yere düşmesinin nedeninin yer çekimi olduğu, kedinin bir memeli hayvan olduğunu bilmeden liseden mezun olmak bile, Atatürk'ün Samsun'a çıkışının öyküsünü bilmeden liseden mezun olmaktan daha olanaklıdır neredeyse. "Atatürk Samsun'a trenle gitti" düşüncesi içindeki bir insan, Türkiye'deki herhangi bir eğitim kurumunu bitirse bile, hocalarından yediği dayaklardan sakatlanmış halde bitirir, ki bildiğim kadarıyla sakatlara mankenlik yaptırılmıyor. Pakize Suda, bir "danışıklı dövüş"le karşı karşıya olabileceğimizden (bunu küçük bir olasılık olarak gördüğünü de belirterek) söz ediyor. Savaş Ay'ın hem de röportaj yaptığı isimlerin popülaritesini artırdığı çok açık.
Yap ortaya sade bir röp!.. Bu olaydan herkes olumlu etkilenmiş gibi. Yazarlara, medya sitelerine ve TV kanallarına malzeme çıktı. Savaş Ay büyük bir tartışmanın odağına yerleşti, internet başında canı sıkılanlara yorum yapacak bir konu çıktı, tarih öğretmenleri tarih konusunun gündeme gelmesine sevindiler. Hadi diğer mankenler de "Ay ne salak mankenler var, biz onlar gibi değiliz" diye düşünerek ego tatmini yaşamışlardır diyelim de tam olsun. Hepsi üç-beş tane "sade" röportaj sayesinde. Sanki peri değneği değmiş gibi. Yoksa Savaş Ay bir peri mi? Yoksa Savaş Ay medya perileriyle konuşa konuşa kendisi de mi bir medya perisine dönüştü?.."
|