Dekorasyonda eskiyle yeninin sentezi
Mekanların tasarımında artık tek bir akımın etkisi yok. 17. yüzyıldan kalma bir binanın içine minimalist dokunuşlar yapabilir ya da modern bir yapıda ortaçağı hatırlatan eşyalar kullanabilirsiniz. Yaşadığınız ya da çalıştığınız yerde özgürlüğün tadını çıkarın.
Dekorasyon bir yaşam stilidir. Bu nedenle eğilimler artık sadece modayla sınırlı kalmayıp, psikolojik, sosyolojik, hatta politik olabiliyor. İnsanların yaşamla ilgili beklentilerinin mekanlara ve tercih edilen tasarımlara yansıdığını görüyoruz. Bu açıdan bakıldığında dekorasyonda moda sadece bu yıl neler, hangi renkler, objeler kullanılıyor şeklinde basitleştirilmemeli, eskinin yeniye bağlandığı bir zaman süreci içindeki gelişimleri ve etkileri göz önüne alınarak incelenmelidir. Her şeyden önemlisi ise, mekan ya da tasarımın kişiye uygun bir karakter taşıması. İçinde bulunduğunuz mekanın sizi sarması ve huzur vermesi yaşam kalitesi ve yaşama bakış anlamında çok önemlidir. Zevklerinize, alışkanlıklarınıza ve yaşam tarzınıza yönelik, fonksiyonel kullanımlı bir dekorasyon sizin evinizle barışık olmanızı sağlayacaktır. Birlikte seçilen ürünler göz zevkiniz, kullanışınız ve rahatınız için gereklidir. Tabii rahatı ararken, modernizmin getirdiği ürünlerin yanı sıra eskilerin kullandığı ürünlere de değer veriyor, mekanlarımızda bulunmasını tercih ediyoruz. Epeydir tek bir akımından, yani sadece herhangi bir "izm"in geçerliliğinden bahsetmek doğru olmaz. Bunun yanı sıra, şu anda artık kullanılmayan, yöresel o kadar ilginç ürünler var ki, "Bu da ne işe yarardı?" diye incelediğimizde "eskilerin" ileri mantığına hayran kalmamak elde değil. O nedenle tasarımlarda eski ve yeninin sentezine gidebilmek çok heyecan verici oluyor. Örneğin, 17. yüzyıldan kalma bir binanın içine minimalist bir etki verebilmek ya da modern bir yapıda bir bölümün ortaçağ dekoruyla döşenmesi gibi. Avrupa'da eski görkemli binaların modern sanatlar müzelerine, sergi alanlarına dönüştürülmesindeki ince ayrıntılar çok etkileyici. Mekanın tarzıyla objelerin tarzı birbirlerine zıt da olabilir. Kimi tamamen farklı tarzdaki objeleri yan yana çok hoş bir şekilde kullanabiliyorsunuz. Zevkle ve bilinçli çözümlendiğinde bir "patchwork" çalışması gibi de durmuyor.
ESKİLER BİZİ ÇOK ETKİLİYOR Teknoloji... Basit bir kuram ya da mantık silsilesiyle başlayan, zaman içindeki gelişimlerle değişerek bugün artık hayatımızı yönlendiren hızlı bir ilerleme. Bununla beraber yaşamımızın akışını tamamen onun yönetimine vermek strese davettir. Sırasında ondan uzaklaşmayı başarabilmek ise bedenimize, ruhumuza huzur getirir. Verimli olabilmek için, tıpkı mekanımızı gereksiz eşyalardan kurtarmak gibi, beynimizi de gereksiz stresten, düşüncelerden arındırmak lazımdır. Bu sayede kafanızda ve ajandanızda oluşan boşluğu hayal gücünüzle, yeni ve yaratıcı fikirlerle ve sevgiyle doldurabilirsiniz. Eskilerin yaşamları, evleri, kullandıkları ürünler, zevkleri, giyimleri, müzikleri bizleri etkiliyor. Çok eskilere gitmeyelim, 70-80'li yılların müziğini duyduğumuzda özlemle içimiz geçiyor. Aynı şekilde bir rönesans ya da barok müziğini dinlemekten de hoşlanıyoruz. Ortaçağ şatolarını, kalelerini gezmek, mobilyalarını incelemek, tablo gibi duran eşsiz duvar halılarının önünde o dönemi hayal etmekten müthiş bir zevk alıyoruz. Fransız devriminin hazırlandığı restoranlar tarih kokuyor, heyecan duyuyorsunuz. Mimar Sinan'ın veya Michelangelo'nun muhteşem yapıtlarının içinde gezerken, ürettiklerini gördüğünüzde "Bir yaşama bütün bunlar nasıl sığdırılmış?" diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz. Daha eskilerdeki şehircilik anlayışını ve uygulamalarını gördükçe bugün ülkemizde var olan kültür mirasından yeterince faydalanamadığımız kendi şehirlerimizdeki mutsuzluğumuz ne yazık ki gitgide artıyor. İşte bu nedenle şehirlerden kaçış var.
Meltem Etcheberry
|