|
|
|
|
|
|
Gözyaşlarımı tutamıyorum madem o zaman nedenini de anlatmalıyım
'Bu ilişkinin içinde olmamalıyım' deyip de kurtaramıyorsan kendini bir türlü; sana ters geldiği halde kurtulamıyorsan yıpranıyorsun. Herkese rahat rahat akıl veren kadın, kendime yardım edemedim.
Yalnızca ve yalnızca doğruyu söyleyeceğime ant içerim' diye başladı röportaja, şu meşhur çocuk taklidiyle... Sonra da ciddi ciddi ekledi: "Hayatım boyunca da öyle yaptım. Bunun dışında yaptığım tek şey sadece cevap vermemek olmuştur. Ya da o sorudan kaçmak... Hayatım boyunca şuna inanmışımdır: Yalan, hele hele bizim işimizi yapan insanların söylediği her yalan geri dönüp çarpıyor sonra... Sonuçta toplumla birlikte yaşıyorsun ve yalan söylediysen bir yerde mutlaka fire veriyorsun..." "Zaten dobra bir kadınsınız sadece ben sizin biraz..." diye başladım. "Kaçtığımı düşünüyorsun" diye tamamladı cümleyi Emel Müftüoğlu. "Hayır, söyledikleriniz gerçekten sizi anlatsın, içinizde neler yaşıyorsunuz ki çıktığınız her programda bu kadar gözyaşı döküyorsunuz; onu anlatmaya çalışayım istiyorum" diye düzeltiyorum. "Şirin böyle bir şey yaptığımda zaten hayatımda ilk kez yapmış olacağım bir şeydir çünkü hayatımı hiçbir şekilde hiç kimseyle paylaşmadım. Paylaşmak da istemiyorum. Ama deneyeceğim, sana söz verdim. Hadi başlayalım" diyor sesi titreyerek. Ama daha bunu söyler söylemez gözyaşları dökülüyor yine yanaklarından.
* Herkes sizi komik, umursamaz, hayatı deli dolu yaşayan, matrak bir kadın olarak tanıyor. Son zamanlarda ise hep hüzünlü bir kadın çıkıyor karşımıza. Neden çıktığınız her programda hatta kendi şovunuzda bile ağlıyorsunuz? Hadi gel de açıkla bunu... (Bir süre düşünüyor) Annemle hep çok dalga geçerdim ben. Bana kalırsa dünyanın en güzel annesidir, çok özeldir; bakkala giderken bile arkasından ağlar çocuğunun. O kadar verir sevgisini yani. Ve annem devamlı ağlar. Anneme hep takılırdım, 'senin bağlantıların yanlış takılmış. Gözyaşı torban ve sidik torban yer değiştirmiş' diye! 'Devamlı ağlıyorsun, az tuvalete gidiyorsun' diye. Neyi kınarsan başına gelir ya, ırsi bir şekilde bana da geçti bence bu. Ve bence bazı şeyler alışkanlık halini alıyor. Ağlamak da bir alışkanlık. Gülmek de, eğlenmek de öyle... Son 3.5 senedir yıprandığımı düşünüyorum.
* Bu kadar hayat dolu bir kadını yıpratan şey nedir? Her şey olabilir bu. Geçmişten gelen bir birikim de olabilir. Çok değer verdiğim bir arkadaşım hep şunu söylerdi bana: "Her şeyin karşısında bu kadar dik duruyorsun ama bir gün bunların acısı çıkacak. Bir gün çok ciddi patlamalar yaşacaksın. Mutlaka bir yardım al..." İşte zaman içinde, biraz da böyle zor bir ilişkinin içinden çıkınca bir şekilde teslim oluyorsun.
* Neden zor bir ilişkiydi? Bütün arkadaşlarımın en zor zamanlarında koştuğu isimlerden biriyim ben. Çok rahat, çok geniş biçimde onlara akıl veririm. Bu sefer kendime bile yardımcı olamadım, belki onun için! Belki şu da olabilir: Yapmayı istediğim şeyleri çok kolay yapamadığım için olabilir.
* Ne demek bu? Yani 'ben bu ilişkinin içinde olmamalıyım' deyip de kendini kurtaramıyorsan eğer ve bu da sana her bakımdan ters geliyorsa ama yine de başaramıyorsan bu üzüyordur. Madem bu kadar dürüst davranacağıma söz verdim, söylüyorum: Hayatımda ilk kez aşık olduğumdan olabilir. Ama yine de büyük bir dürüstlükle de söylüyorum ki sadece buna da bağlamıyorum yapranmamı. Oturuyorum biriyle yan yana mesela, çok da tanımıyorum. Onun gözündeki hüzün de beni çok ilgilendirebiliyor ya da ağlatabiliyor. Bir sürü nedeni olabilir. O kadar üstünde durup düşünmek istemiyorum açıkçası. En azından çok çabuk kurtarabiliyorum kendimi o pozisyondan. Hâlâ bunu başarabiliyorum!
* 'O ilişkiyi yaşamamam gerekirken kurtaramadım kendimi' ne demek? Neden yaşamamanız gerekiyordu? Bunu çok net anlatamam. O zaman gerçekten ilişkinin her satırını anlatmalıyım ki hak veresin bana. Bu kadar özelimi de anlatamam. Ki sen artık en dibine vurdun! Bu kadarını söylemem de çok zordu benim. Ama bir taraftan kendi kendime geceleri yatarken düşünüyorum: Gözyaşlarımı tutamıyorum madem, o zaman bunun nedenini de anlatmam lazım. Fakat bu da beraberinde yeni yanlış anlaşılmaları getirecek.
* Sizden küçük olması ya da farklı kültürden gelmesi mi yanlıştı? Şu var: ben ne olursa olsun işim nedeniyle çok göz önündeyim. Attığım her adıma çok dikkat etmem gerekiyor, bunun bilincindeyim. Onun için bu saydığın nedenler de geçerli ama en sonlarda yer alır. Başka bir sürü şey var. Bunu en usturuplu şekilde nasıl anlatırım diye düşünüyorum. (Düşünüyor...) Nasıl anlatırım ki şimdi? Ya anlatılacak gibi değil ki. Sana özel olarak anlatayım sonra.
* İlişkilerinize çok mu kaptırıyorsunuz kendinizi; 3.5 sene boyunca müzik hayatınızdan da koptunuz çünkü... Normalde kopmam da bunda koptum, evet!
* Kendinizi tedavi edebildiniz mi peki, her anlamda? Ediyorum tabii ki. Zaten doktorların söylediği bir şey var: Hayattaki en büyük acı süresi 185 gündür. Bu kadar net! 185'inci gün hatırlamıyorsun bile neden acı çektiğini...
* 185 günü atlatabildiniz mi? (Gülüyor) Geçmiştir herhalde. Öyle gün filan hesaplamadım hiç.
ŞİRİN SEVER
|
|
|
|
|
|
|
|
|