|
|
Mor ve Ötesi'nin ötesi, seyircinin çilesi
Resmen hayretlerdeyim. Ayıp ve kayıp mıyım acaba? Bütün bu izdiham 'Mor ve Ötesi' için...Ancak Mor ve Ötesi ne iş, birkaç klibi dışında malumatım yok. Aman dikkat! Bu fanatikler dış kapının dış mandalı hallerimi çakarsa linç ediverirler. Efendim mekan Çubuklu Hayal Kahvesi. Günlerden cuma. Millet akıyor, hem de oluk oluk. Şimdi bu Hayal Kahvesi'ne şeettireceksen iki seçeneğin var. Birincisi denizden tekneyle. İkincisi mecburen karadan. Zaten oldum olası bu yola gıcığımdır. Çünkü ana girişe vardıktan sonra yokuş aşağı döne döne inersin. Ve fakat yol tıkır da tıkır taşlı, kaka bir yoldur. Daha üst girişten yol tıkandı. Yani bilmiyorum belki de hep bana denk düşüyor bu ızdırap. Da... Yok mudur çözümü? Bunca hayranı mevcut Mor ve Ötesi'ne konser verdireceksin. Geliş gidişleri düzenlemekten aciz kalacaksın. Pes yani! Ben karayı tespit ettim. Ebru Drew de dün deniz ulaşımının nasıl ulaştıramadığını yazmış. Gıcık kapıyorum, yuh yani. Müzik severe koyun sürüsü muamelesi yapılıp duru. Gençlik arabalara doluşmuş park derdinde. Park görevlisi duruma kesinlikle hakim değil. Yokuşun başında kalakaldık sürpriizz). Gıdım ilerlemiyor. Aşağıda park yeri mi kalmadı? Yoksa sen indin ben çıktım vaziyetleri mi? Geri vites kurtarmaz. Arkamız bayram dönüşü Topçular Vapur İskelesi mübarek. Beni buraya kim koydu bilmiyorum. Yani Mor ve Ötesi yan masama otursa tanımam. Tamam, üç beş şarkısını kasarsam ucundan çığırabilirim. De... Bu soğukta, cuma cuma ne alaka? Aslında yanımdaki abiye yüreğim Selanik. Uzuuun zamandır "Bu maçı alıcaz başka yolu yok!" şeklinde tepişmişim. "Mor ve Ötesi'ne gitsek mi?" önermesini yapınca. "Aa süper!" diye atladım tabii. Sonuçta arabayı yokuş başında bırakıp, konsere kaynadık. Kendimi kınamamam mümkün değil. Seyirci birbirini yiyor. Ben bihaber bakınıyorum. İtiş kakış. Gözüm bir yakışıklıyı ısırıyor.Hah oymuş! Emre Altuğ. Bu kadar mı lokum oldun sen ya?. Derkeeenn siyah takım elbiseli korumalar "Açılın açılın" yanımdan çığlıklar arası birileri geçip sahneye zıpladı. Haaa Mor ve Ötesi bunlar!! Kızım gözlerin zaten miyop, kendi çapında eğlen gitsin. De... Kakılmışa döndük yaa. Zaten akustik içler acısı. Bir halt anlamadım müzikten. Buralar bize dar gelir, çıkıp havalanalım bari. A-ha! Allah'ım selamlığımı kurmam an meselesi yanımda dikilen Kargo Koray değil mi? Saçları kestirmiş. Benimki "Yok canım bir buçuk sene oldu kestireli" demez mi, "Hayırrrr, hem sen benden iyi mi bileceksin." Uzundu, kısaydı filan bana gün doğdu. Çektim sordum Koray'a. "Bak kardeşim Koray'dı di mi? (ayaklara bak) Hah! Gözlerin falan güzel olabilir de mevzu o değil, saçlarını ne zaman kırptırdın?" Gülerek "Geçen hafta." "İyi uzatma, öptüm bye." Tabii son cümle yalan! Koray'ı ayan beyan kırk dakika esir ettim. Sevgilisi Öykü Serter dizi çekimlerindeymiş. Budur! Koray da bir diziye başlayacakmış, Harun'u izlemeye gelmiş. Tabii cehalet kol geziyor. Koray'a çaktırmadan soruşturdum Harun, Mor ve Ötesi'nin solistiymiş. Bu arada meğer konser bitmiş. Çok anlarım hayranım ya, Koray'a takılıp kulis yolunu tuttum. Kızın biri kapıda delirdi delirecek. Uzun boylu, incecik. Elini sallasa ellisi bilemedin kırk dokuzu. Annesi yanında "Harun içeri girdi mi anneeeee". Belli annesi kızını getirmiş, kenarda tüm gece beklemiş. Bu soğukta. Tuttum kızı kolundan. Taktım konvoya. Harun'la tanıştı tabii. Sevinçten "Allah ne muradın varsa versin" kıvamında sözler etti. Şanslı kızmış. Bon Jovi konseri olsa anamı tanımazdım valla.
|