Kudretin adaleti
Mesele yine "arızi" olarak alınıyor. Bir sürpriz. Bir kaza. Birkaç kişinin densizliği. Tedbirsizliği. Belki fütursuzluğu. Her şeyin kuralına göre, hukuka ve ahlaki normlara uygun cereyan ettiği bir diyarda, "yabancı madde" sanki.
*** MİT ve Yargıtay'ın içinde, şimdi isimlere odaklanarak irdelenen skandalın, Türkiye'de çeşitli kurumların işleyiş tarzıyla ilgili yapısal bir hastalık olup olmadığı pek önemsenmiyor. Skandal sadece, "yasadışı" zatın isminin MİT'te ve Yargıtay'da birilerine bulaşması değil... Aynı zamanda, yürütmenin bir organının yüksek yargı kurumlarından biriyle "iş ilişkisi" kurabilmesi. MİT olabilir, Genelkurmay'dan birileri olabilir, hükümetten, bürokrasiden, Emniyet'ten başkaları olabilir. Ancak, bağımsız ve tarafsız, adil olması gereken yargı, en üst kurumlarından en sıradan mahkeme salonlarına kadar, yürütmenin, devletin telkinlerine, tavsiyelerine, taleplerine bu kadar açık olabilir mi? Davaların seyri, kendilerince "devletin çıkarları"nı tanımlayan, kendilerince "milletin bekası"nı sahiplenen çeşitli devlet kurumlarının ve yetkililerinin müdahalesine bu kadar müsait olabilir mi?
*** Skandalın bir boyutu, "yasadışı" bir adam, Çakıcı için rica, telkin ve talepler ise... Asıl boyutlarından biri de, kim için olursa olsun, lehine yahut aleyhine, yargıya bu fütursuzca karışabilme cüretinin ve yargı organlarının da karıştırma eğiliminin bizzat kendisidir. Bugün, "skandal"ın odağındaki kişi Çakıcı olduğu için, çürümeyi, kirlenmeyi telaffuz edebilirken, asıl yüzleşmemiz gereken nokta bu. Farz edin ki, odaktaki kişi bir başkasıydı ve müdahale sebepleri, onu mahkum ettirmekti. Bu kişi, çeşitli devlet birimlerinin, onların yetkililerinin "tehlikeli, muhalif" saydığı, hatta "devlet düşmanı" addettiği biri ise, yargı ile bu sıkı fıkılığı normal, olağan mı karşılamamız gerekir? İlle akçalı bir ilişkinin, bir mafya meselesinin mi olması gerekir, tiksinmemiz, adalete güven yitirmemiz için?
*** Bir dönem, en azından kendi dava dosyasında, dönemin Genelkurmay'ının mahkemeyi "baskı" altında tutmaya dönük mesajını ve talebini görmüş bir kişi olarak... Devletin çeşitli birimlerinde, çeşitli kademelerinde bulunuyorlar diye, "kendilerini her şeyin, herkesin üstünde kudret zannedenler"in mevcudiyetine adalet terazisinde toslamıştım. Şahsi bir deneyim yaşamaya da gerek yok. Tayinleri hükümete bağlı yargı ortamında, bir de kişisel zihniyetleri ile kendilerini "adalet"ten ziyade "devlet" sanma, hatta "devletin içinde bir kanada aidiyet" eğilimi güçlü olanların hukuk yorumları, "gereğini düşünme" tarzları tartışma götürür. Türkiye'nin bir türlü aşamadığı sorunlardan biri bu: Seçilerek, atanarak, terfi ederek birtakım makamlara gelenlerin, "kudret"i "adalet" sanması ve sayması. Hukuk devleti, öncelikle, hukuku ve adaleti, kudretin elinden kurtararak sağlanır.
|