AB'den sonsuz keşişleme
Türkiye'nin ve bütün AB adayı ülkelerin önüne eşit (!) şartların konduğu yolundaki yüksek hakikatin son kanıtlarından biri de Heybeliada Ruhban Okulu olacak.. Tabii bazıları da şaşıracak veya şaşırmış gibi yapacak.. Oysa hangi okur yazar, AB'nin şartları karşısında bütün aday ülkelerin eşit olduğunu ama Türkiye'nin biraz daha az eşit sayıldığını bilmez?! Bu böyle olduğu içindir ki başka adaylara koşulmayan şartlar, Kıbrıs meselesinde olduğu gibi, kağıt üzerine dökülmeden bize koşulur. Hatırlanacaktır; hemen her resmi ağız Kıbrıs'ın 'Kopenhag Kriterleri' arasında yer almadığını söyledikten sonra ekleme ihtiyacı duyuyordu: -Lakin AB üyesi olmanız için Kıbrıs meselesinin çözümü çok önemli.. Bunun tercümesi basitti: -Kıbrıs'ta artık tek başına Rauf Denktaş'ın savunduğu 'olmazsa olmazlar' konusunda geri adım atın, hiç değilse bu şartlarınızı sulandırın! Bu yazılı olmayan 'kriter'i yerine getirmek için gerekli fedakarlığı yaptık; Kıbrıs'tan tasfiye edilme yolunu açmayı kabul ettik.. Ancak açgözlü Rumlar ENOSİS hayallerini bir an önce gerçekleştirebilme hayali ile pazarlığın eşiğine gelmeyi bile reddedip referandumda hayır deyince yeni bir manevra fırsatı yakaladık. Tabii bu fırsatı kullanıp kullanamayacağımız meçhul.. Rumların referandum öncesi sunduğumuz tavizlerden fazlasını talep için Batı hükümetleri ile kamuoyunu aynen eskiden olduğu gibi şartsız şekilde yanına almak üzere geliştirmeye başladığı yeni hamleleri savuşturmak hiç de kolay değil.. Aynen Kıbrıs gibi Heybeliada Ruhban Okulu da yazılı olmayan bir emir. Mübarek 'Kopenhag Kriterleri' sanki, evrensel değerler bütünü haline gelmesi hedeflenen şartlar-ilkeler-kurallar paketi değil de keşişler veya üstatlar kurulunun yürüttüğü 'kutu içinde kutu' sınavı!
*** Vaktiyle ileri derecede mason bir hocaya sorulur: -Üstat bu sizinki nasıl bir meşrep, manevi kemalinizi nasıl sağlıyorsunuz, bu yolda nasıl ilerliyorsunuz? Üstat da, öyle cemiyet ve loca türü oluşumlarda kolay kolay rastlanmayacak bir 'alaycı özeleştiri' ile bir benzetme yapmıştı. -Bizimki sır işidir evladım.. Çalışır çabalar, kişiliğinizi geliştirir ve bir basamak atlarsınız; önünüze bir kutu çıkar.. Tamam, şimdi bu kutuyu açınca sırra ulaşacağınızı sanırsınız.. Ama açıp bakarsınız ki karşınıza bir başka kutu daha çıkmış.. Bu sefer o kutuyu açabilmek için yeni bir aşama ve yeni bir süreç gerekir.. Nihayet o kutuyu da açarsınız; buyurun buradan yakın, alın size bir kutu daha.. Bu böyle gider.. -Peki son kutuyu açtınız mı hocam? -Açtım.. -İçinde ne vardı? Hocanın cevabı edebe aykırı olacağı için tarafımızdan 'sükut' ile geçilmiştir.
*** AB üyeliğimiz de böyle bir macera.. -Şu kutuyu açmak için çalışın bakalım, dersinizi iyi ezberleyin.. Sonra da ezberlerinizi uygulamada nasıl değerlendirdiğinize bakacağız.. Koştur, çalış, ezberle; kutu açılsın.. -Buyurun, şimdi sıra bu kutuda.. -E ama bu kutu hikayesi Kopenhag Kriterleri'nde yoktu.. -Bizim de söylediğimiz gibi yoktu tabii. Halen de yok ama sizin AB üyesi olmanız için bu kutuyu açmak üzere gerekenleri yapmanız çok önemli.. -O kutuyu açmak için gerekenleri yapmazsak ne olur? -Kağıt üzerinde müzakerelere başlamayı hak edersiniz ama bunu geciktirmek için bir yol bulunur. Mesela daha önce hakkıyla açtığınız kutuları açarken şekil hataları yaptığınız, yani uygulamada başarısız olduğunuz söylenir.. Bu da sizin yolunu kesmek için kafidir.
*** Heybeliada Ruhban Okulu'nu açmak sana-bana göre bir felaket olmayabilir ama bazı güçler için böyle bir girişim kıyamet sebebidir. Çünkü zorunlu olarak bu uygulamanın ardından 'Özel İlahiyat Fakültesi' kurmak da gündeme gelecek. Böyle bir gelişme, Türkiye için imamların en ılımlısını bile papazların en azılısından daha tehlikeli gören çevreleri çıldırtmaya yeter! Kaldı ki sevgili 'Kopenhag Marangozu' Türkiye'ye bu 'Heybeliada Kutusu'nun içinden başka bir kutu daha çıkartırsa kimse şaşırmasın: -Ayasofya'yı Kilise yapın! Efendim, başka emriniz?. İstanbul'un fethinden önceki yıllara dönmemizi ne zaman buyuracaksınız?
|