PKK ne yapacağını biliyor, ya siz?
Dünkü yazımdan hoşnut olmayan veya 'tam arzuladığı gibi' bulmayan bir okur, internet sayesinde yıldırım hızıyla tepkisini sergiliyor: - Silahlı saldırıdan sonra girilen çatışmada kişinin terörist olup olmadığının tespiti için yargı kararını aramak sizin ne kadar hukuk bilgisinden yoksun olduğunuzun bir göstergesidir. Belki de güvenlik görevlisi olan okur hızını alamıyor, alay ediyor: - Bir düşünün size saldırıldı ve güvenlik güçleri güç kullandı. Burada da 'durun bir dakika' deyip saldırgan için yargı kararı mı alalım?. Dünkü yazımda bu tepkiye konu olabilecek bölüm şöyleydi: Hukukun üstünlüğüne içtenlikle inanan bir demokrat önce şunu sormaz mı: Diyarbakır Belediye Başkanı Baydemir'in ailesine taziyeye gittiği kişinin terörist olduğu hakkında kesinleşmiş bir yargı kararı var mı? Sorsun da görelim! İşte gördük; okur adeta özene bezene 'yanlış anlamak' için çaba göstermiş. Saldırıp kaçanların izlerini yitirmemek ve yakalamak üzere hemen peşlerine düşmeyip de yargı kararını beklemekten söz eden kim?.. Belediye Başkanı'nı 'Teröristin ailesine taziyede bulundu' diye eleştirmenin henüz hukuken geçerli olmadığına işaret var.. Esasen yazının genelinde bu ziyaretin PKK'ya destek amacı taşıdığına ilişkin kesin kanaat de ifade edilmiş.. Bu ve benzeri kanaatler senin-benim, hatta milyonların kesin hükmü olabilir ama yargı kararı değiller.. Dolayısıyla en azından şimdilik bu taziyeyi yapanları teröre destek vermekle suçlayabilmek için henüz yargı hükmü olmadığını söyledim.. Ayrıca bu suçlamaların anlamsızlığını vurguladım. Terör emrini veren lider devletin mutlak denetimi altında iken bu talimatları uygulayan uzantılarla uğraşmanın saçmalığına dikkat çekmek istedim. Baştan itibaren yanlış anlaşılma kaygısıyla kelimeleri dikkatle seçtiğim halde, özü bakımından akılcılık ve soğukkanlılık çağrısından ibaret bir yazıdan, sadece alıntı yaptığım okur değil, başkaları da rahatsızlık duydu.. Tahmin ettiğim ve yukarıda örneklediğim gibi meramımı sanki kasten yanlış anlamak istercesine cümlelerimden çıkarılamayacak manalara uzananlar oldu. Ancak, duygusal olarak PKK'ya bu kişiler gibi yaklaştığım halde yazdıklarımdan ve tutumundan hiçbir şekilde pişmanlık duymuyorum. Mesele, olabildiğince evrensel düşünmeye çalışan insanın kendi fikirleri ile duyguları arasındaki çelişkiyi denetleyebilmesi meselesidir. Özgür düşünmekten taviz vermeme ahdinize rağmen PKK ve liderine, en keskin 'Türk milliyetçisi'nden daha ileri nefret duyuyor olabilirsiniz.. Çünkü fikrin duygulara hükmetmesi, onları ölçülü hale getirmesi kolay değil. Buna karşılık duyguların fikri esir alması kolay.. O kadar ki, ideolojik ve fikri donanımı öfkeyle nefretten ibaret milyonlarca ademoğluna sahip bir ülkeyiz! Böylesine hassas bir alanda, duygularına doyum arayanların ezici çoğunluğu teşkil ettiği bir toplumda, sağlıklı bulduğunuz kuşkucu ve sorgulayıcı tavrınızı aktarmaya çalışırken İsa'ya da, Musa'ya da yaranamaz, kutuplara yönelik soğukkanlılık ve akılcılık çağrınıza tepki alamazsınız. Ama ısrar ederseniz, Aristocu mantıkla yer yer tutarsızlık da içerebilen karmaşık tutarlılığınızı sürdürürseniz zamanla meramınızı paylaşmaya başlayanlar artacaktır.
*** Hâlâ aynı yerde ve aynı vurgudayım: Bu taziye tartışmasının önü ve arkası başka bir gözle kurcalanmalıdır. Meselenin karşınıza çıkaracağı ürkütücü hakikatten korktuğunuz için ebediyen kaçak dövüşemezsiniz. Bu hakikat artık gizlenemiyor: Türkiye, etrafında ve uzağındaki pek çok gücün -belki başlangıçta kendisinin de- kullandığı PKK'yı ve PKK unsurlarını ne yapacağını bilmiyor. Hepsini öldürmek.. Hepsini hapsetmek.. Başıyla dibiyle hepsini affetmek.. Başka bir yerlere sürmek.. Aralarına nifak sokup birbirine kırdırmak.. Sınır dışında birilerinin istismarı için hazır kıta gibi tutturmak.. ABD, İsrail, İran, Barzani, Talabani gibi oyunculardan birinin kullanımına sunmak.. Hangisi? Ülkeye yirmi yılını kaybettiren ve halen bütünlüğünü ciddi şekilde tehdit eden bir soruna kökünden bakamayanlar ancak duygusal tepkilerle tatmin olma yolunu arar, bir anlık 'vatan kurtaran aslan' görüntüsü ile doyuma ulaşabilirler. Dünden yarına uzun soluklu düşünmeye çalışanlar ise konuyu değerlendirirken, yeniden devlet haline gelmemizin mümkün olup olmadığını önemserler.. Herkesin tercihi kendine.
|