| |
|
|
Bir eskimiş fotoğraf!..
Kızkardeşim Serpil yolladı sayfamda gördüğünüz eski fotoğrafı.. Bizim aile.. Ama beni geçin, daha ağabeyim Öcal dünyada yok.. Yıl 1935.. Bunun altını çizin.. Yıl Bin Dokuzyüz Otuzbeş!.. En arka sırada Taha Enişte var. Kilis Ortaokulu beden eğitimi hocası.. Yanında teyzem, eşi Mukadder.. Onun yanında dimdik duran Paşa Dayı.. Hani Paşa Dayımın Kirazları.. General Aşir Atlı.. Onun yanında teyzem Galiye.. Teyzemin yanında da annem Suat.. Subay, babam.. Fuat Uluç.. Yanındaki Hüsnü dayım.. Ahmet Taner Kışlalı'nın babası.. Asıl önemli kişi, bu resmi buraya almamın sebebi anneannem ikinci sırada soldan üçüncü.. Paşa Dayımın önünde oturuyor.. Şimdi teyzem.. Annem ve Anneanneme bakın.. Teyzemle annemin başları açık.. Anneannemin başında Bay Vitali'nin Şen Şapkasından alınmış gibi duran, çağın modası bir şapka var.. Anneannemin sağındaki iki başı açık kadın kız kardeşleri, Paşa dayının eşi Hanife ve Resmiye.. Hem de.. Yıl 1935!.. Anneannem, teyzem ve anneme dönelim.. Bu üç kadın, zamanın Kilis Müftüsü Muharrem Efendi'nin eşi ve kızları.. Kilis müftüsü deyip geçmeyin.. Muharrem Efendi bir İslam alimi.. Şeyhülislamlık teklif edilmiş, "Ben Kilisimi terketmem" diye geri çevirmiş.. Ben ilkokulda idim, hala Suudi Arabistan başta, din adamlarından kurulu heyetler gelirdi herbir İslam ülkesinden, dedemden tefsir almak için.. Öyle bir Müslüman dünya lideri, İslam alimi işte.. Sakın ola, "O zaman Atatürk devri, mecburen, falan filan" yorumlarına kalkmayın. Paşa dayının önündeki siyah elbiseli "Nene" ye bakın.. Paşa Dayı'nın annesi.. Başörtülü o, ama baş örtüsü.. Sıkmabaş değil.. Ama anneannem değil. Bir tercih meselesi yani.. Baskı falan yok!.. İstese, ya da Müftü Dedem "Hanım" dese, o da örterdi.. Bu fotoğrafı buraya Balçiçek Pamir'e ithaf ederek koydum.. Balçiçek, bizim mesleğin en sevdiğim, en heyecanla izlediğim gazetecilerinden.. Yıllardır tanırım.. Ben, mesleğine bu kadar aşık gazeteci az gördüm.. Onda kendi ilk yıllarımı bulurum hep.. Birkaç gün evvel uğradı.. "Hıncal ağabey siz ne düşünüyorsunuz" diye.. Hani sıkmabaş ve uzun mantolu kıyafete girip İran'a gitmiş, bu resim de birinci sayfamızda boy göstermişti ya.. "Ben Emre Aköz'ün 'Takoz Kafalılar'ındanım" dedim.. Şaşırdı.. Beklemiyordu. "Yapmamalıydın" dedim.. "Ama Hıncal ağabey.. Meslek.. Gazetecilik.." "Çıplaklar kampına yollasalar seni, birinci sayfanın tepesinde çırılçıplak fotoğrafının çıkmasını kabul eder miydin" dedim.. "Hıncal ağabey, demogoji yapma" dedi.. "Yapmıyorum, bir soru soruyorum.." "Etmezdim tabii.." "O zaman bazı sınırların olduğunu, olması gerektiğini kabul ediyorsun demektir. İran'a da başka birisi gidebilirdi.. Ya da sen, başını İran ya da Anadolu kadınları gibi bir başörtüsü ile şöyle bir örterdin, saçların önde görünerek. Haber filmlerinde görüyoruz. Tahran'da genç kızlar sokakta nasıl dolaşıyorsa öyle.. Sen İran dahil, dünyanın hiçbir ülkesinde benzeri görülmeyen, sadece bizde belli bir tarikatın ve onu izleyen Siyasal İslamın simgesi olan bir kılığa girdin.. Benim takoz kafam da bir Cumhuriyet kızının, her ne sebeble olursa olsun bu ödünü vermesini kabul etmedi, mesele bundan ibaret!.."
|