|
|
|
|
|
|
Kim korkar ihanetten
İlişkilerde aldatma artık sıradan hale geldi. Araştırmalara göre sadakatsizliğin bedeli o kadar da ağır değil. Özür dilemeyi bilen kendini affettirmeyi beceriyor.
Tamer Karadağlı'nın otel odasında "görüntülenmesiyle" başlayan sadakat tartışması dünyanın bütün ülkelerinde yaşanıyor. Çiftler üzerindeki sosyal denetim azaldıkça ihanet de artıyor. Avrupa ve Amerika'da yapılan son araştırmalara göre aldatanlar eşlerini kaybetmeyi göze alamıyor. Ünlüler "aldatmayı" tartıştı...
*** Mesele aldatmak değil affedilebilmek
Eşini aldatmak, çapkınlık yapmak, biriyle beraberken bir başkasına 'takılmak'... Bu sadece Türkiye'nin değil bütün dünyanın en önemli sorunlarından biri. Yine de içten bir özür ve empati her şeyi halledebiliyor. Doğru zamanlama ve biraz acı da işin püf noktası.
Geçtiğimiz hafta ünlü oyuncu Tamer Karadağlı'nın adının karıştığı seks skandalı gündemin baş köşesine oturdu. Her seferinde kaldığı yerden sanki daha önce hiç tartışılmamış gibi yeniden başlayan tartışmalara yenileri eklendi. Herkes büyük bir iştahla en ince ayrıntılarına kadar bu konuyu tartıştı. Eşi Arzu Balkan'ın söyledikleri, ona akıl veren ünlüler, yorumlar... Ama dediğimiz gibi bu sadece bize özgü bir durum değil. Örneğin Fransızlar. Güzeller güzeli Isabelle Adjani, sevgilisi müzisyen Jean- Michel Jarre tarafından bir başka aktris Anne Parillaud için terk edilince, onlar da aldatma konusunu gündemlerine aldı. Peki, sadakatsizlik sorununun özünde gerçekten ne var? İnsanlar bir başkasıyla olup sonra da geri dönme "ihtiyacını" neden duyuyor? Ve eş aldatmalar nasıl bu kadar çok yaygınlaştı? Araştırmacıların bu sorulara verdiği yanıtlar benzer: İnsanlar artık daha çok "birey" olarak varoluyor. Modern toplumda önemli olan statü sahibi, paralı, güçlü bir birey olmak. "İyi aile babası", "iyi eş" gibi diğer kimlikler ikinci planda kalıyor, yani "para etmiyor". Bireysellik, insan doğasındaki o "egoist" tarafla bütünleşince, ortaya kendi arzu ve zevklerinin sesinden başka bir şeyi "takmak" zorunda kalmayan insanlar çıkıyor. Ayrıca çiftler üzerindeki sosyal denetim gün geçtikçe zayıfladığı için, eşini aldatan kişi dehşetli bir toplumsal tepkiyle karşılaşmayacağını da biliyor. Arkadaşları, işi çevresi "baki" kaldığı gibi yaşadığı zevkleri de kar hanesine işliyor. Üstelik artık kadınlar da aldatıyor. Biz de konu henüz çok hassas olsa da, "özgür kadınlar" üzerine batıda hayli yazılıp çiziliyor. Batılı ülkelerde, sadakatsizlik konusunda kadınların çoktan beridir erkekleri yakaladığı biliniyor. Peki eşi duyarsa? Eskilerin deyimiyle kırılan vazo yerine gelir mi? Biz de özür dilemenin işe yarayıp yaramadığından, can kurtaran özür dileme yöntemlerine ve affetmenin çeşitlerine kadar araştırdık. Uzmanlara göre özür dileme konusunda başarılı olanları affetmeye daha eğilimliyiz, yani kendini affettirme taktiklerini bilenler karşı diğer gruplara oranla yüzde yetmiş sekiz daha fazla affediliyorlar. Amerika'nın önemli araştırma merkezlerinden Maryland Ulusal Sağlık Enstitüsü'nden Michael E. McCullough'un bir çok uzmanla birlikte yürüttüğü bir çalışma affetme-affedilme konusunda empatinin etkisine dikkat çekiyor. Karşındakinin hissettiklerini anlayabildiğin ve kendini onun yerine koyabildiğin oranda affetme şansı ve ilişkinin kendini yeniden tamir etme ihtimali yükseliyor. Başkası söylediği için ya da sizden beklendiği için değil de içinizden geldiğinde ve geldiği şekliyle özür dilemek önemli. Dilenen özrün anlamlı olması için iki kilit etken söz konusu; niyet ve tutum. Genel kanının aksine, özür dilemek zayıf bir karakterin değil tam tersi güçlü bir karakterin göstergesi olabilir. Ama aynı zamanda yaptığı yanlışları bile bir gösteriye çevirebilen, diledikleri özürden bile kendilerine haklılık payı çıkaran insanlar da var yani insanların özür dileyenlere olan potansiyel pozitif tutumlarını bile 'nakte çevirmeye' çalışanlar. Amerikalı ünlü psikiyatr Aaron Lazare'e göre özrün dört motivasyonu var; ya bozulan ilişkiyi tamir etme isteği ya da yanlış davrandığınız, aldattığınız kişiye karşı duyduğunuz empati ve bunun getirdiği suçluluk hissi. Bu ikisinin yanında özür dileyerek cezalandırmadan kaçmayı düşünenler ya da insanların gözünde imajlarını korumak isteyenler de var.
AFFETMEK BİR OYUN Uzmanların belirttiği bir başka nokta da gerçekten özür dilemek ve affedilmek istiyorsanız acı çekmeyi göze almalısınız. Yani yanlış yaptığınız insan bilmeli ki, pişmansınız, üzgünsünüz ve acı çekiyorsunuz. Aslında özür dilemek ve affetmek bu açıdan bir oyun gibi. Çünkü iki taraf da birbirini kaybetmek istemiyor. Sevgililerin acı çektiğini görünce affeden büyük çoğunluk bir yandan da adalet duygusunu sağlamış oluyor. Özür dilerken en çok ben merkezci insanlar zorlanıyor ve genellikle de özür dilemekten dolayı duydukları utançla birer türlü doğrudan iletişim kuramıyorlar. Özür dilemeyi ve affedilmeyi etkileyen en büyük etken zamanlama. Araya sıkıştırılan, geçiştirilen özürler pek işe yaramıyor. Peki affetmeli miyiz? Affetmekle affetmemek iki uç nokta değil tam tersi yaşanılan süreçte duyguların ne yönde gelişeceği pek belli olmuyor. Affetmek son derece acılı ve zamana yayılan bir durum içeriyor.Bu konuda bir çok psikologun üzerinde birleştiği nokta çocukları ya da aileleri yüzünden yanlış kararlar alan çiftleri ilgilendiriyor. Kimse sizi zorla affetmeye zorlamasın, hiç bir kimse için affetmiş gibi görünmeyin. Affetmek son derece kişisel bir süreç içeriyor. Önce insan acı çekeceğini bilerek ve kendini kötü hissetmeyi göze alarak affetmeye karar veriyor. Ama belli etmiyor. Bu dönemde daha çok yalnız başına kalıyor; başından geçenlere ve maruz kaldığı davranışa daha geniş bir açıdan bakmaya çalışıyor. Yani aşk her şeyi affediyor.
UZMANLAR özür dilemekte daha başarılı olanların daha kolay affedildiğini söylüyor. Karşısındakinin hislerini anlayabilen ve kendini onun yerine koyabilen eşler doğru bir zamanlamayla kolayca affediliyor
Adnan Yıldız
|
|
|
|
|
|
|
|
|