| |
Partiler amip mi?
Ecevit insan aklına, doğaya ve bilime meydan okuyan iddiasını veda konuşmasında bir kez daha tekrarladı: "Bölündükçe arındık, arındıkça güçlendik." Sosyal demokrasiyi ayağa kaldırmak gibi bir misyona soyunan varsa veya çıkarsa, Ecevit'in saplantıya dönüşen iddiasının ne sonuçlar verdiğini göstermek için geçmişe yolculuk yapalım. Önce CHP'nin ortanın solunda tek parti, Ecevit'in de merkez solun tek lideri olarak oy istediği 14 Ekim 1973 ve 5 Haziran 1977 seçimlerini hatırlatalım: 1973: CHP yüzde 33.29, daha önceki iki seçimin mutlak galibi AP yüzde 29.82, AP'den kopan Ferruh Bozbeyli ve arkadaşlarının kurduğu DP yüzde 11.89, Necmettin Erbakan'ın MSP'si yüzde 11.80, CHP'den ayrılan Turhan Feyzioğlu ve arkadaşlarının CGP'si yüzde 5.26, MHP yüzde 3.38. 1977: CHP yüzde 41.39, AP yüzde 36.89, MSP yüzde 8.57, MHP yüzde 6.42, CGP yüzde 1.87, DP yüzde 1.85. 12 Eylül'ün sonra 6 Kasım 1983 seçimlerine üç yeni partiyle gidildi: ANAP yüzde 45.14, HP (Ecevit'in Başbakanlık Müsteşarı Necdet Calp'in kurduğu sosyal demokrat parti) yüzde 30.46, MDP yüzde 23.27. Geldik 29 Kasım 1987 seçimlerine. Arada eski liderler halk oylamasıyla siyasete döndü, CHP'nin mirasını reddeden Ecevit yeni oluşuma gitti, Demirel'in AP'si DYP oldu. Bu çalkantılardan şu tablo doğdu: ANAP yüzde 36.31'le 292, SHP yüzde 24.74'le 99, DYP yüzde 19.14'le 59 milletvekili, DSP yüzde 8.53, RP yüzde 7.16, MÇP yüzde 2.93. O Meclis, Turgut Özal'ı Cumhurbaşkanı seçti. SHP ve DSP tek parti olarak seçime gitse ANAP'a yakın oy alacak, Özal büyük olasılıkla Çankaya'ya çıkamayacak ve tarihin akışı değişecekti.
Kayıp yılların bedeli Solda bölünmenin etkileri asıl 1990'larda kendini göstermeye başladı. 20 Ekim 1991 seçimleri: DYP yüzde 27.03'le 178, ANAP yüzde 24.01'le 115, SHP yüzde 20.75'le 88, RP yüzde 16.88'le 62, DSP yüzde 10.75'le 7 milletvekili. O Meclis de Özal'ın vefatından sonra birinci partinin lideri ve DYP-SHP koalisyonunun Başbakan'ı Süleyman Demirel'i Köşk'e gönderdi. SHP ve DSP tek parti olsa, birinci çıkacak ve bir sosyal demokratı veya demokratik solcuyu Cumhurbaşkanı yapacaktı. 24 Aralık 1995 seçimlerinin sonucu daha da dramatik: RP yüzde 21.38'le 158, ANAP yüzde 19.65'le 132, DYP yüzde 19.18'le 135, DSP yüzde 14.64'le 76, CHP yüzde 10.71'le 49 milletvekili, MHP yüzde 8.18. Rakamların dili: CHP ile DSP tek parti olsa, Erbakan hükümet kurma şansı bulamayacak ve Türkiye o ünlü 28 Şubat sürecinden geçmeyecekti. 18 Nisan 1999 seçimleri de ders dolu: DSP yüzde 22.19'la 136, MHP yüzde 17.98'le 129, FP yüzde 15.41'le 111, ANAP yüzde 13.22'yle 86, DYP yüzde 12.01'le 85 milletvekili, CHP yüzde 8.71'le Meclis dışı. Sol tek parti olsa yüzde 31'le tek başına ya da bir partinin desteğiyle iktidara gelecek, kim bilir belki de 2001 Şubat krizine götüren olaylar yaşanmayacaktı. 3 Kasım 2002 seçimlerini hatırlatmaya gerek var mı? Sağda-solda bölünmenin bedelini çok ağır ödeyen seçmen şamarı indiriverdi: AKP yüzde 34.43'le 365, CHP 19.41'le 177 milletvekili. Diğerleri baraj altında. DSP mi; sadece yüzde 1.22. İki sol partiyi toplasanız yüzde 20 küsur ediyor. Kaptanlar duruyor ama yolcuların yarısı gemiyi terk etmiş. Demek ki sadece amipler bölünerek çoğalabiliyor. Onun dışında tüm canlıların nesillerini, örgütlerin de varlıklarını sürdürmeleri için "arınmaları" değil, "üremeleri" gerekiyor.
|