| |
Sınav günü
Başbakan Erdoğan "Türkiye'ye çok zaman kaybettiren eski siyaset mantığı ve eski usül siyasetin sona erdiğini" her fırsatta tekrarlamaktan zevk duyuyor. Erdoğan'ın ayrıca hükümet programında taahhüt ettiği ve yine sık sık yinelediği bir söz var: "Sadece sayısal güce dayanan siyaset anlayışını kabul etmiyoruz." İşte bütün bu söylemler bugün Meclis'te CHP'nin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım hakkında verdiği gensoru önergesinin görüşmelerinde "İçtenlik sınavı"ndan geçecek. Sadece sayısal güce dayanmayan siyaset anlayışı, AK Parti'nin gensorunun gündeme alınmasını kabul etmesini gerektiriyor. Ayrıca hükümetin kamu vicdanını rahatlatma yükümlülüğü de bu yönde bir davranışı zorunlu kılıyor. Haklı ya da haksız; Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, hükümetin en yıpranmış üyesi durumuna geldi. Kamuoyu onu havada-karada-denizde, kısacası tüm görev alanlarında başarısız buluyor. O ise iddialara ve istifa çağrılarına karşı "Eski siyaset anlayışı"nın en yaygın ve en körelmiş savunma silahını kullanıyor: "Zor anlarda bırakıp kaçan adam değilim. Yaptığım her işin, her uygulamanın arkasındayım. Bunun hesabını da gerekirse sonuna kadar veririm." Aslında "Yeni siyaset anlayışı"nın etiği, hızlandırılmış tren faciasından hemen sonra CHP'yi beklemeden AK Parti'nin harekete geçmesini gerektirirdi. CHP'nin Meclis'te yaptığı girişim Grup'ta başlatılabilirdi. AK Parti TBMM Grup İç Yönetmeliği'nin 37'nci maddesi, "Partili milletvekillerinin 5'te biri tarafından partili Bakanlar Kurulu, Başbakan, bakanlar veya bir bakan hakkında gensoru görüşmesi açılmasının istenebileceğini" öngörüyor. Yönetmeliğe göre Grup'taki görüşmeler sırasında güvenoyu isteminde bulunulabiliyor ve güvenoyu alamayan derhal çekilmek zorunda kalıyor. Keşke AK Parti Grubu parti içi demokrasinin bu cesur örneğini göze alabilseydi. O tren kaçtığına göre, şimdi CHP'nin girişimine destek vermeli. Tersi, çöplerin halının altına süpürülmesi demek olur. Unutmayın, halının altındaki çöpler sonunda çürüyüp patlar. Ya da oturduğunuz mekan çöp ev haline gelir...
Derviş'in yeni merakı CHP'de reform çabalarından sonuç alamayacağını anlayan, kimbilir belki de umudu kesen Kemal Derviş ilgi alanını değiştirdi: Artık Birleşmiş Milletler'de reform için kafa yoruyor. Derviş'in bu çalışmalarının ilk ürünü dün Fransız "Le Figaro" gazetesinde yayınlandı. Daha doğrusu biz "Le Figaro"dakini okuduk. Kemal Bey, yazısının copyright haklarını "Project Syndicate"e devrettiğine göre, anlaşılan Batı gazetelerinde mümkün olduğu kadar yaygın yer almasını amaçlıyor. "Güvenlik Konseyi'nde reform yapılmalı" başlıklı yazıda Derviş, 5 büyük gücün (ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin) veto hakkının kaldırılmasını, ağırlıklı oy sistemine geçilmesini öneriyor. Ayrıca, Güvenlik Konseyi'nde üyeliklerin dağılımında kıtaların değil bölgelerin ölçü olmasını savunuyor. Latin Amerika, Kara Afrika, Arap dünyası, AB gibi... Ona göre Hindistan ve Japonya da kararlarda daha çok söz sahibi olmalı. Derviş'in değindiği konu bir süredir BM'de ve Batı başkentlerinde de tartışılıyor. Bu tartışmalara Türkiye'den de katkı yapılması hoş bir gelişme. Derviş gönül rahatlığıyla yeni alanlara yönelebilir. Nasıl olsa CHP'deki yanlışları düzeltme görevi "emin eller"e geçti. Baksanıza Yargıtay, tüzük kurultayından sonra işi örgütlerin feshine karışmaya kadar götürdü...
|