Gerici
Taksim Meydanı'nda dolaşırken önüme çıkan bir genç, yan taraftaki standı göstererek, "Gerici eğitime son! Bir imza da siz verir misiniz?" diye bağırdı. Ben aslında Nazım'ın "Çalıyorum kapınızı / Teyze amca bir imza ver / Çocuklar öldürülmesin / Şeker de yiyebilsinler" şiirini okuduğum günden beri bir bildirinin altına imza atmaya ya da "Biz aşağıda imzası bulunanlar.." diye başlayan irade beyanlarına katılmaya acayip heves ederim. Sorumluluğun eşit paylaşıldığı, "beni de şahit yaz" türünden cesaretin ortaya konduğu, iyi bir eylem yöntemidir bu. Ama ortada bayıldığım bir eylem yöntemi var diye "gerici" gibi ifrit olduğum ve arkaik bulduğum bir tanımlamanın peşinden de gidemezdim. Bu nedenle tabii ki kafamı çevirip uzaklaştım oradan. Beni ekrandan tanıyıp bir "kampın adamı" olduğuma inanan ve bundan zerre kadar kuşku duymayan genç, benim gibi "ilginç bir tip"e imza attıramamanın hayal kırıklığıyla arkamdan şöyle seslendi: "Atatürk gençliği molla rejimine geçit vermeyecek!" Biraz canım sıkıldı ama kafaya takmadım. Anlayışlı bir gülümsemeyle geçtim gittim.
*** Ne yapsaydım yani? Gidip o gence şunları mı söyleseydim: "Bak delikanlı! Tek bir sözcük bir muamma olan insanı tanımlamaya yetmez! Bir insanın kendisini ifade edebilmesi için o kadar çok sözcüğe ihtiyacı olur ki! Mesela sen kendini 'Atatürk genci' olarak tanımlıyorsun, güzel, hiçbir itirazım yok. Ama unutma ki her tanım bir sınırlamadır ve bu tanım da seni anlatmaya yetmez! Her tanımın ardından yeni sorular gelir. Mesela sen nasıl bir Atatürk gencisin? Ne tür müzik dinlersin? Hayattan beklentin nedir? Ne yersin, ne içersin? Aşk hakkında ne düşünürsün? Tanrı'ya inanır mısın? Milli Şef konusunda ne düşünürsün? Avrupa Birliği'ne girmek için can atıyor musun? Hiç gerici bir arkadaşın var mı? Kendini Batılı olarak mı görüyorsun yoksa Doğu'ya mı meraklısın? Düşünce özgürlüğüne inanır mısın? Muzip misin? Gelecek kaygın var mı? Düşüncelerin anne ve babanın etkisiyle mi oluştu? Yoksa özgür iradenle mi doğruyu bulduğunu düşünüyorsun?" O gencin gözlerinin içine bakarak bu soruları sorsaydım acaba bir etki yaratabilir miydim? Sanmıyorum! Çünkü bu ülkede "sözün gücü" kalmadı, bunun farkındayım.
*** Ama yine de huzursuzdum. "Haksızlığa uğrayıp da buna karşı hiçbir şey yapamamanın hırsı" adamı mahveder ya, buna benzer bir şeydi hissettiğim. Belki bu hissin etkisiyle Taksim Meydanı'nı terk ederken, içimden şunları sayıklıyordum: "Bak delikanlı, ben zaten bıkmışım tanımlanmaktan, tek kelimeyle izah edilmekten, bir de sen çıkma karşıma. Gerici demekle iş bitiyor mu sanıyorsun! Nasıl bir gerici var karşında bunu bilmek istemez misin? Mesela ben öyle bir gericiyim ki, kafasındaki din modelini bu ülkenin yönetimine taşımak isteyenlerin oluşturacakları rejimi 'yeryüzü cehennemi' olarak görüyorum. Hadi bakalım, gel de çık işin içinden!"
|