Açık konuşalım
Diyelim ki bu hükümeti son tahlilde "bizimkilerin" hükümeti olarak görüyoruz. Ne yapacağız? Nasıl bir tavır takınacağız? Mesela kendi kendimize şöyle mi diyeceğiz: "Bu tren kazası hiç iyi olmadı. Ortada gerçekten savunulması çok zor bir durum var. Ama hükümette de bizimkiler var. Tabii ki bizimkilerin üzülmelerini istemeyiz. Hem karşı taraf saldırırken bizim de koroya katılmamız yakışık alır mı? Biz en iyisi suçu makiniste yükleyelim, durumu kurtaran bir iki argümana sırtımızı dayayalım, nasıl olsa bugünler unutulur." Tamam, böyle denebilir. Ama o zaman bizim herhangi bir saygınlığımız kalır mı? Bunları söyledikten sonra kim bizi ciddiye alır? Kim inanır bize? İnsan yaşamı gibi kutsal bir alanda böyle vurdumduymaz bir tutum takınırsak, kendi haklarımız için feryat ederken yanımızda yöremizde kimi buluruz? Hem hani biz bu toplumun vicdanı olacaktık? Hani biz haksızlık nereden gelirse gelsin ona karşı çıkacaktık? Hani ilkeli olacaktık? Hani bizim "haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" diye bir ilkemiz vardı? Sakın "İyi ama hepsi bizimkilere saldırıyor, karşı taraf ellerine geçirdikleri fırsatı sırf ideolojik nedenlerle sonuna kadar kullanıyor, ne yani biz de şimdi bizimkilere mi vuralım" demeyin. Siz "toplumun vicdanı" olmanın öyle kolay yoldan elde edilebileceğini mi sanıyorsunuz? En sevmediğiniz haksızlık yaptığında bağırmak kolay! Asıl en sevdiğiniz haksızlık yaptığında ne yapıyorsunuz, ona bakılır! En sevmediğimizin yaptıkları karşısında nasıl bir muhalefet performansı sergilediğimiz ortadayken, bugün susmak ya da daha kötüsü mahcup bir edayla da olsa savunma psikozu içine girmek en hafif deyişle tutarlılıkla bağdaşır mı? Elimizi vicdanımıza koyup şu sorunun yanıtını arayalım: O hızlandırılmış tren projesini Ecevit hükümeti başlatsaydı ve sonuçta da böyle bir kaza olsaydı bizi kim tutardı? Hiçbirimiz "Tren faciası oldu, hükümete çakacak müthiş bir fırsat yakaladık" diye neredeyse zil takıp oynayacak hale gelenleri bahane etmeyelim. Unutmayalım ki bu toplumun vicdanı, bizim suskunluğumuzu da, onların koz yakalamışlara özgü abartılı sevinçlerini de fark edecek kadar hassastır. Hem iflah olmaz AKP karşıtlarının hükümete vurmak için koz yakalamak gibi bir dertleri olmadığı ortada değil mi? Onların vurması için trenin kaza yapmasına bile gerek yok ki! Ama biz bugün susarsak yarın konuştuğumuzda bizi kim dinler? Ayrıca bugün ortaya konan tepkilerin "abartılı" olduğunu nasıl söyleyebiliriz? Marmara depreminin ardından yaşananları anımsayalım: O gün işbaşında olan hükümet, nasıl kıyıcı ve dayanılması güç bir yaylım ateşine tutulmuştu! O yıkıcı eleştirileri yapanların başında, o günkü hükümetin doğal müttefikleri vardı! O depremden sonra bırakın hükümeti, 'dokunulmaz' kabul edilen askerler bile en sert bir dille eleştirilmişti. Biliyorum: Duyarlılıklar artmış, alınganlıklar had safhada, isimlerimizin üstü çizilebilir. Ama "zor zamanda" konuşmazsak, kolay zamanlardaki haykırışlarımızın ne faydası olabilir ki?
|