Seda kitapçıda
Ve bu da oldu! Nişantaşı'nın bütün o kurumlu ve cafcaflı havası içinde her zaman ağırbaşlılığını korumayı bilen kitap evimiz "Patika", sonunda Türk magazin dünyasının "kendisine bigane kalınması neredeyse imkansız olan" şahsiyetlerinden birini ağırlamayı başardı. Hem de genç sevgilisiyle birlikte! En iyisi her şeye en baştan başlamak: Aslında benim için sıradan bir gündü. Her zamanki gibi sakin limanım, huzur adam "Patika"da, çılgın Nişantaşı kalabalığından uzakta günün gazetelerine dalmış, bir yandan kahve içiyor, bir yandan da mevzu devşirmeye çalışıyordum ki, gömüldüğüm gazetelerden başımı kaldırdığımda birden Seda Sayan'la göz göze gelmeyeyim mi? Toplam iki saniye! Ama bu iki saniye onun kim olduğunu anlamama yetti. Hayatım boyunca herhangi bir Seda Sayan şarkısına bilinçli bir şekilde kulak vermemiş, televizyondaki herhangi bir Seda Sayan programına sadece "kanallar arasında en hızlı zaplama süresi" kadar maruz kalmış biri olarak onu tanıdım. Hatta yanındaki genç adamı bile tanıdım. Bana tedirgin ve itimatsız gözlerle bakan bu genç, Hakan Şükür'ün kardeşi Gökhan'ın ta kendisiydi. Başka yeteneklerim konusunda her zaman kuşku duyarım ama "hiçbir şey olmamış gibi yapmak" gibi bir kabiliyete sahip olduğum konusunda iddialıyımdır. (Sakın "takiyecilik günlerinden kalmıştır" gibi berbat bir laf sokma uğraşı içine girilmesin, zira samimiyetimi bozmak istemiyorum.) Tabii ki "hiçbir şey olmamış gibi yaptım", başımı öne eğdim ve yeniden gazetelerdeki haberlere gömüldüm. O da ne! Önümde açık duran gazete sayfasında bir "Seda Sayan / Gökhan Şükür" haberiyle karşılaşmayayım mı? İşte o an, yaptığı laboratuar deneyinin ardından teoremini ortaya koyan bir bilim adamı ciddiyetiyle, klişe olmasından zerre kadar çekinmeyerek, hipotezimi geliştirmeyi başardım: "Televizyonda ve gazetelerde haberlerine ışık hızıyla şöyle bir bakıp geçtiğimiz bir magazin kişisinin yaşamı, biz ne kadar 'hiç mi hiç ilgilenmiyorum' desek de, kaçınılmaz olarak bilgimiz dahilindedir, gündemimizdedir. Hatta o magazin kişisini sokakta görsek, eski bir ahbapla karşılaştığımızı sanacak kadar muazzam bir yanılsama içine bile gireriz." Bu "hipotez", işin başlangıcı. Buradan "magazinin sosyal zararları"na kadar gidecek nice yeni, harika ve tumturaklı tez, sosyal bilimcilerin ilgisine muhtaç!
*** Ama benim "sosyal incelemem" bununla sınırlı kalmadı tabii. Seda Sayan ve "genç sevgilisi"nin kitapçıda kalma süresi de, zihnimde yeni kıvılcımların çakmasına neden oldu! Çünkü ikilinin kitapçıya girmesiyle çıkması arasındaki süre, benim televizyonda birden karşıma çıkan herhangi bir Seda Sayan programını zaplama süremden bile daha kısaydı! Kendime "Madem teori geliştirmeye başladın, o halde devam et" dedim ve bilimsel tez üretenlere özgü o görmüş geçirmiş pozları takınarak şu tumturaklı cümleyi kurdum: "Bizim gibi adamların bir magazin kahramanının yaptığı 'sanatsal' faaliyetlere göstereceği ilgi ile o magazin kahramanının kitapçıda kalma süresi arasında doğrudan bir ilişki vardır." Son tezim bu oldu ve yeniden gazetelerime ve kahveme döndüm.
|