|
İyi bir başkan kötü bir aktör
|
|
RONALD Reagan öldü... Elbetteki eski başkan geçen yüzyılla ilgili çok şeyi simgeliyordu. Ama ya oyuncu Reagan?
*** Ronald Reagan İyi başkan, kötü aktör müydü?
Ronald Reagan öldü. Eski başkanın 93 yaşında ölümünün böyle ilgi uyandıracağını ve ardından böylesine olumlu şeyler yazılacağını tahmin eder miydiniz? Elbette ki o, geçen yüzyılla ilişkili çok şeyi simgeliyordu. Liberal bir söylemden tutucu bir konuma geçmiş, kapitalizmin koşulsuz şampiyonluğunu yüklenmiş, 80'lerin bireyci ve bencil psikolojilerinin temsilcilerinden olmuştu. Dünyayı kasıp kavuran AIDS hastalığının da onun döneminde ortaya çıktığı ve toplumların ahlak anlayışını, hem de onun savunduğu "ahlakçı"' doğrultuda kökten biçimde değiştirdiği de unutulmamalı. Ama ya oyuncu Reagan? Seçildiğinde yazdığım "Aktörün İntikamı" adlı bir yazıda şöyle demiştim: "İkinci sınıf bir oyuncu, mutlaka ikinci sınıf bir politikacıya mı dönüşecektir? Bunu bize zaman gösterecek. Şimdilik Reagan sinemayı ve oyunculuk mesleğini küçümseyenlerden intikamını almış, bir oyuncunun ABD başkanı bile olabileceğini kanıtlamıştır" ("O İsimler O Yüzler", Varlık Yayınları, 1991). Başbakanımız Tayyip Erdoğan, Reagan'ın ölümünden sonra, çocukluğunda onun filmlerini izlediğini ve hayranı olduğunu söyledi. Başbakanı belleği yanıltıyor olmalı. Çünkü Reagan'ın filmleri 30-40-50'li yıllara denk düşer ve başbakanın çocukken bile olsa onu izlemiş olması, pek olası gözükmüyor!... Peki ama "başkan" Reagan gerçekten de kötü, benim vaktiyle yazdığım gibi "ikinci sınıf" bir oyuncu muydu? Birinci sınıf olmadığına şüphe yok: Hiçbir zaman bir Clark Gable, John Wayne, Gregory Peck ya da Bogart olmadı elbette... Ama o denli de kötü bir oyuncu değildi. Bir bakalım...
"GERİ KALAN YANIM NEREDE?" 1911 Tampico doğumluydu (1980'lerdeki ABD gezim sırasında Tampico'ya gitmiş ve başkanla nasıl iftihar ettiklerini görmüştüm). Ekonomi ve sosyoloji okumuştu. İlk işi İowa'da radyo spikerliği yapıp naklen maç anlatmaktı. Yakışıklı genç adam, 1930'ların ortalarında Hollywood'a gitmiş, henüz savaş öncesinin parlak günlerini yaşayan sinema başkentinde Warner Bros'la bir anlaşma imzalayarak irili-ufaklı rollere soyunmuştu. Toplam 50 film çevirmişti. Az sayı değil... Kabul etmek gerekir ki çoğu "B Pictures" denen ikinci sınıf yapımlardı. Ama aralarında gerçekten önemli ve kalıcı filmler de yok değildi. 1930'ların sonlarında Bette Davis melodramı "Ölene Kadar", ünlü "Kirli Yüzlü Melekler"in devamı olan "Melekler Yüzünü Yıkıyor", bir Amerikan futbolu filmi olan ve ünlü George Gripp'i canlandırdığı "Knute Rocke- All American", Errol Flynn-Olivia de Haviland çiftinin yakın arkadaşlarını oynadığı ve TV kanallarında sık sık gösterilen "Santa Fe Yolu". Belki en önemli filmi, 1941 yapımı "Kings Row"du. Uzun yıllar önce TRT'deki kuşağımda gösterdiğim bu görkemli kasaba melodramında, Ronald Reagan bir ameliyat sonucu bacakları kesilen bir savaş kahramanını oynuyor ve kendine geldiğinde şu cümleyi söylüyordu: "Where is the rest of me?- Geri kalan yanım nerede?". Bu dramatik cümle, yıllar boyu onu sevmeyenlerce (özellikle başkan olduktan sonra!) alay etmek için kullanıldı. Ama Reagan filmde iyiydi, en azından Hollywood standartlarının altında değildi. Bunun ardından "Umutsuz Yolculuk", "İşte Ordu", "Kaplumbağanın Sesi", "Aceleci Kalp" gibi filmler geldi.
REAGAN VE ŞEMPANZE Ama yeminli Reagan düşmanlarının asıl alay konusu ettikleri, Reagan'ın 1950'deki "Bed time for Bonzo- Bonzo'nun Yatak Zamanı" filmi oldu. Çünkü Reagan bu filmde Bonzo adlı bir şempanzeyi eğitme savıyla yola çıkan bir bilim adamını oynuyordu ve film, kendine özgü bir mizah kadar ilginç bir çevreci tavır da içeriyordu. Nitekim, Leonard Maltin aynen şöyle diyor: "Sık sık Reagan'ın kariyerinde absürdlüğün zirvesi olarak anılan bu film, aslında zararsız, hatta sempatik bir komedi." Reagan devam filminde rol almadı. Ve 50'li yıllarda filmlerini giderek azalttı. 1955'ten sonra sadece iki film çekti. En sonuncusu, 1964 yapımı olan ve Ernest Hemingway'in bir hikayesinden alınan bir filmin ikinci çevrimiydi: "The Killers- Katiller". Reagan filmde artık yaşlanma yolundaydı ve sağlam bir karakter çizmişti. Ama artık onun yolu farklıydı. 1947'den 1952'- ye Oyuncular Sendikası'na başkanlık etmiş, aynı görevi 1959'dan itibaren yeniden yüklenmişti. Mükemmel bir konuşmacıydı, siyasetle yakından ilgileniyor, örgütçülük işlerine bayılıyordu. 1960'- larda aktif politikaya atıldı. "Katiller"i çekerken, ABD'nin en tutucu başkan adaylarından biri olarak tarihe geçen Barry Goldwater'in destekçisiydi. Ama Goldwater seçilemedi ve siyaset sahnesinden silinip gitti.
JODİE FOSTER İÇİN ÖLÜYORDU Reagan ise devam etti. 1966'da Cumhuriyetçi partiden California eyaleti valisi oldu: Başkanlığa giden yolda en büyük adımlardan biri...(Acaba Arnold Schwarzenegger de ayni yoldan mı geçecek?). Seçimlerde partisinden başkan adayı oldu ama Gerald Ford'a karşı kaybetti. Ancak sonraki seçimde, yani tam 1980'de nihayet özlediğine kavuştu, ABD başkanı oldu. Hemen ertesi yıl bir suikastten zor kurtuldu. Suikastçısı John Hinkley, deli gibi sevdiği bir yıldızı, Jodie Foster'i etkilemek için bu işe giriştiğini söyleyecekti. Sinemanın zararlı etkileri!... Reagan başkanlığı süresince yıldızlığından gelen şeyleri bol bol kullandı. Konuşma ve rol yapma yeteneğini, kitleleri etkileme tekniklerini çok iyi biliyordu. Böylece bir dönem daha seçildi. ABD tarihinin gördüğü en yaşlı başkan, tarihte unutulmaz bir iz bıraktı. Yalnızca "komünizmi çökerten ABD başkanı" titri bile ona yeter!... Keşke en ilginç filmleri ekrana gelse de, özetlemeye çalıştığım oyunculuk serüvenini yeniden izleyip tartışsak! İki eşinin ikisi de Hollwood'dan gelmeydi: Oscar'lı oyuncu Jane Wyman ve de Nancy Reagan diye bildiğimiz eski oyuncu Nancy Davis...
|