|
|
Tiraj artırmak isteyen, rakibin okurundan çalacak!
Gazete satışlarının illere (ekonomik ve sosyal göstergelere göre öne çıkmış) dağılımı, Türk medya sektörüne yön verenler açısından ilginç ipuçları veriyor. Benim önemsediğim bazı ipuçları şöyle:
* Günlük 4.5 milyon gazete satışının yüzde 82'si (3 milyon 700 bin) 9 ilde gerçekleşiyor.
* En büyük payı yüzde 40-45 ile İstanbul alıyor. Bunun nedeni gazete merkezlerinin İstanbul'da olması değil, çalışan kişi sayısı ile kişi başına düşen milli gelirin diğer illere göre yüksek olması. Kocaeli bir istisna. Çünkü orada TÜPRAŞ gibi bir kaç büyük kamu kuruşunun üretimi, ilin milli gelir ortalamasını yükseltiyor.
* Bu illerin milli gelirden aldıkları pay ile gazete satışlarından aldıkları pay birbirleriyle uyumlu. İstanbul ve Ankara'nın milli gelirden aldığı payın, satış yüzdesinden düşük olması, sosyal göstergelerdeki gelişmişlikle açıklanabilir.
* İstanbul bir ülke olarak değerlendirildiğinde ilginç sonuçlar çıkıyor. İstanbul'da gazete satışları doyma noktasında. Her bin yetişkin başına düşen gazete sayısı (24 yaşa kadar olan nüfusu dışarıda tutuyorum) dünya ortalamasının üzerinde. Hele hane sayısının azlığı ya da bir hanede 3.8 kişinin yaşadığı ve yine bu ilde 2.5 milyon çalışanın olduğu düşünüldüğünde, özellikle İstanbul'da tiraj artırmak isteyenlerin işi kolay değil. Ekonomik büyüme devam ederse, artan reklam pastası nedeniyle gazeteler arasında yıkıcı bir rekabet beklenebilir. Çünkü, İstanbul'da pazar payını artırmak isteyenler, toplam pazarı büyütmeye odaklı bir politika izlerse boşa kürek çekmiş olacak. Veriler, mevcut bir gazetenin rakibin pazarından pay kapmaya yönelmesi gerektiğini gösteriyor. 1995-1996 yıllarında pazar promosyonla büyümüştü. Promosyon yapmak artık yasak.
* Rekabetin haber kalitesini yükselteceği kesin. Ancak bu yetmeyebilir. Bana göre, pazar payını artırmanın ve rakipten okur çalmanın yolu, daha muhalif gazeteler yapmaktan geçiyor. Belki yanılıyorum. Bunu yeni yayın dönemi olarak kabul edilen eylülde hep birlikte göreceğiz. Muhalif gazete tanımı ile sadece hükümetin icraatlarına yönelik eleştiri dozunu artırmaktan bahsetmiyorum. Ama ne, nerede daha ucuz satılıyor, hangi otomobil daha ucuz gibi fonksiyonel gazetecilik olarak adlandırılan tarzın gazetelerin omurgasını oluşturamayacağını savunuyorum. Halkın gerçek sorunlarına değinen tarzın yeniden "in" olacağını öngörüyorum.
|